Sevgililer Günü hangi ara ve dere yılbaşı gecesi gibi bir şey haline geldi, şaşkınım. Ve hatta ürkmüş durumdayım.
En çarpıcı misal, şöyle SMS’lerin düşmesi telefonuma: “Sevgililer Günü’nde ne yapıyorsun? Programın yoksa biz arkadaşlarla evde parti yapıyoruz.” Nasıl yani? Neden arkadaşlarla toplanıyoruz? Son bir umut olarak arkadaşlarla sevgili olma ihtimalimizi mi gözden geçireceğiz? Yoksa biraz tombala oynayıp gecenin son deminde istisnasız herkes eski sevgilisinin cep telefonuna cevapsız çağrılar mı bırakacak? Hayır, bir de Sevgililer Günü denen bu ağır balad hadiseye yılbaşı gecesi gibi karnaval muamelesi çekmek niye? Neden o gece deli gibi eğlenmek zorundayız? Neden o geceye özel partiler var? Sevgililer Günü dediğimiz bu parlak paket gün, kalabalıklara karışarak kutlanası bir şey mi? Bence değil. Sevgilin varsa da yoksa da fark etmiyor; yalnız kutlanası bir şey. Bakınız balad kraliçesi Whitney Houston tam da bu paket günün arifesinde terk-i diyar eyledi. Şimdi YouTube’u son ses açıp “I Will Always Love You” dinleme zamanıdır. Yani baladın dibine vurma zamanı. O yüzden utanıp sıkılmayınız, “Ay çok banal görünüyor muyum acaba?” diye içlenmeden kendinizi balad şarkıların kollarına rahatça teslim ediniz. Yanına bir şişe beyaz ya da kırmızı şarap açmayı ihmal etmeden tabii.
Kişisel bir balad FM
Bir an radyo programı yapıyor gibi hissettim kendimi. Çünkü şimdi size Whitney zamanlarından ortaya karışık bir balad listesi yapacağım. Dinleyip dinleyip Sevgililer Günü arifesinde bol bol içlenin diye. Hazırsanız, başlıyoruz: OLETA ADAMS / Get here SIMPLY RED / If You Don’t Know Be My Now GEORGE MICHAEL / Jesus To A Child SEZEN AKSU / Tutuklu NİLÜFER / Dokun Bana LINDA RONSTADT&AARON NEVILLE / Don’t Know Much ROXETTE / It Must Have Been Love GUNS N ROSES / Don’t Cry SADE / No Ordinary Love CRANBERRIES / You and Me
Alternatif bir parti önerisi
Anladım sizi balad malad kesmeyecek, illa dışarıda eğlenmek isteyeceksiniz. O zaman yüzlerce parti arasından bir tane parti önerisinde bulunabilirim. O da partiyi yapan kişinin iyi bir parti yapacağına emin olduğum için. Kendisi Serra Kocacıklıoğlu. Yıllardır şık partilere imza attı, halen de atıyor. Yarın için de Beyoğlu’ndaki The Hall’da bir parti tasarlamış; “Love Is In The Air” adında. Ekibi sıkı: DJ’leri Steve Redant ve Leomeo. Amerikalı şarkıcı Danna Leese ve Dita Von Teese’e çok benzeyen burlesk dansçısı Beeby Rose da cabası...
Hepimiz Ayşe Teyzeyiz
Malum reklam filminde adını “Ayşe Teyze” olarak duyuran Alev Gündoğdu meğer yılllarca (tam 22 koca yıl!) “Ayşe Teyze” olarak kalabilmek adına görüntüsünü hiç değiştir(e)memiş. Aynı saç rengi, aynı kilo, aynı topuz, aynı kıyafetler... Ve ne tuhaftır ki Alev Hanım “Ayşe Teyze”lik kurumundan emekli olmayı asla düşün-müyor, halinden memnun. Hatta bu konuda hayli hırs küpü. Şöyle diyor: “83’üme gelsem de Ayşe Teyze olacağım. Ev işlerindeki ipuçlarından günlük hayattaki sorunlarına kadar Türkiye’deki tüm hanımların yanındayım.” Madem Alev Hanım günlük hayattaki sorunlarda da hanımların yanında. O zaman beyaz lekelerin can düşmanı süper kahraman Ayşe Teyze’ye bir gün şöyle bir başvuru da her an gelebilir/gelmeli yeni reklam filminde pekala “Dün gece kocamdan dayak yedim Ayşe Teyze. Her yer kan lekesi oldu. Ne yapmalıyım?” Acaba o zamanda Ayşe Teyze, “Hah bu tam Ayşe Teyze’ye göre bir iş” deyip hiçbir şey olmamış gibi kolları sıvar mı? Fantezi işte...