Paylaş
Niye 40 kişilikti davet, inanın bir fikrim yok.
Ama hoş bir taktik olduğu kesin.
40 kişinin içinde yer almadığı için bozulup sonradan listeye eklenmek isteyen olmuş mesela. Tipik Türk adeti; davet edilince “şekerim herkesi davet etmişler” deyip snobe eder hadiseyi, gitmez.
Ama davet sınırlı sayıda olunca iş kıymete biner, “ben de ben de” der...
Sadede gelelim... Süer’in atölyesine “Merhaba ben 38, diğer numaralarla tanışmak istiyorum” diyerek girdim içeri. Girer girmez de şaşırdım.
Burası nasıl bir yerdir böyle diye. Bildiğin köşk yahu!
Hem de çok eski, üç katlı, ama hâlâ ışıl ışıl bir köşk.
Nefis bir de bahçesi var; her tip ağacın, bitkinin boy bodoslama yetiştiği...
Hani burası bir kafe olsa ortalığı yıkar geçer.
Tam da Özlem Süer’e “Aileden filan mı kaldı burası?” diye soracaktım ki, hemen aydınlattı kendisi gizemli köşkün tarihini.
1928’de yapılmış burası. Atatürk’ün Gelibolu’da beraber savaştığı Cevat Paşa’nın yaptırdığı bir köşkmüş. Bir şekilde, nesilden nesile, yıkılıp da üzerine bir adet alışveriş merkezi ya da çirkin apartman dikilmeden bugünlere gelebilmiş bu şahane köşk.
Demek ki içine etmeden koruyabildiğimiz şeyler de varmış hayatta, cidden göz yaşartıcı/yarınlara umutla bakalım hancı...
Yyi de Süer’in atölyesinde neden toplandı bu 40 adet kılı kırk yaran kişi?
?undan dolayı: Süer, Bossa markasıyla bir koleksiyon hazırlamış, “Jean D’art” adında. Amaç, jean kumaşıyla partiye/düğüne bile gidebileceğin acayip şık kıyafetler yaratmakmış. Olmuş gerçekten.
Süer o bildik bohem çizgisiyle bu sportif jean’leri bayağı gece elbisesine filan dönüştürmüş.
Erkek ayağı da gelecekmiş bu koleksiyonun, çıtlatmış olayım...
? VICTORIA BECKHAM GELECEK MY?
Bu kırk kişilik davette en çok ne konuşuldu? Ay sonunda yapılacak olan Ystanbul Fashion Week’e bu kez ünlü yabancı konuk olarak kimin geleceği...
Söylenenlere göre üç isim için yazışmalar hâlâ sürüyormuş.
Onlar kim mi? Sienna Miller, Victoria Beckham ve Heidi Klum.
En azından bu kez Meg Ryan gibi modayla alakası olmayan birini getirmiyorlar.
Bu da göz yaşartıcı bir gelişme.
Victoria Beckham demişken; kendisi Türk Vogue’unun son sayısına kapak oldu biliyorsunuz. Türk tasarımcıların kıyafetleriyle.
Peki bu çekimde (ve kapağa alınan pozda) en çok hangi Türk tasarımcının kıyafetini giymiş Vic?
Yıldırım Mayruk’un! ?aşırdım tabii. Hayır, Mayruk’u küçümsediğimden filan değil. Ama “Türk Modası şerefine” yapılan bir çekimde yeni isimlerin kıyafetlerini daha çok görmek isterdim.
Yoksa Beckham yenilerin işlerini beğenmedi mi?
? ARENA BYR 80’LER GAZYNOSU, SAHNEDE
YÜKSEL UZEL
Yüksel Uzel yıllar yıllar sonra dev bir gazinoya dönüştürülmüş Kuruçeşme Arena’da şahane bir konser verdi.
“Senin ne işin var burada yahu?” diyenler oldu, ama heyhat, elbette oradaydım.
Çünkü Yüksel Uzel demek 80’ler demek, “Bir Başka Gece” programı demek, Semra-Turgut Özal çifti demek, “Yıllar Yorgun Ben Yorgun” ve “Nasıl Geçer Sensiz Bu Yaz” adlı o iki meşhur şarkı demek...
Yani Yüksel Uzel önemli bir sembol.
O yıllardan hatırımda kalan, sesi ve kendisi zarif tek assolist ayrıca.
Ne Muazzez Abacı gibi insanı sesiyle dövüyor Uzel ne de Emel Sayın gibi fazladan mimiklere boğuyor adamı. Asil yani Yüksel Uzel. Kıvamında.
O geceki konserde bir de müthiş esprili olduğunu gördüm.
Çat çat çat sıraladı laflarını, herkese bir şeyler söyledi, sahne hakimiyeti inanılmazdı.
Semra Özal ve papatya arkadaşları da oradaydı.
Ve nasıl Yüksel Uzel adeta “Bir Başka Gece” programından çıkıp gelmiş gibi taptaze önümüzdeyse, Semranım ve arkadaşları da oturdukları yuvarlak masada aynıydılar: Hâlâ ve hâlâ aynı kabarık röfleli sarı saçlar, aynı ihtişamlı kıyafetler...
Son olarak derim ki; Uzel’in konseri bir daha tekrarlanmalı.
Kendi hesabıma, tadı damağımda kaldı.
? BU DA GEÇMY?TE OLDU...
Az sonra okuyacağınız şey ise aslında geçmişte oldu.
?imdi niye yazıyorum peki? Basit, yeri geldi diye kuzum...
Fazıl Say, pop ve özellikle de arabesk hakkındaki bit yavrusu düşünceleriyle ortalığı kasıp kavurdu ya.
Oysa Cahide’nin Tepebaşı’ndaki ilk mekanına bir dönem sık sık gelirdi Fazıl Say. O dönem beraber olduğu sevgilisiyle...
Ve malum, Cahide’de Ybrahim Tatlıses de çalardı, Kibariye de...
En has arabeskler yani...
Hatırlatmalı dedim. Unutmamalı. O güzel günleri...
Paylaş