Geçen hafta Longtable’da Obama tişörtlü genç bir kadın görünce Obama modası sonunda bize de bulaştı diye düşündüm.
Malum, birkaç yabancı dergi karıştırınca Obama’ya destek atma modasını görmemek elde değil: Ünlü ünsüz herkesin üzerinde Obama yazılı tişörtler ya da Obama fotoğrafı olan başka bir ürün....
Başkan adayından çok turneye çıkmış birrock yıldızıgibi Obama, şimdinin en pop ikonu...
Obama’yı merak edenler için tavsiye edeceğim bir kitap var.
Ahu Özyurt’un yazdığı Obama: Bir Kusursuz Fırtına.
Bilmeyenler için; Ahu işin kalbinde, çünkü CNN Türk’ün Washington temsilcisi. Detayları ve yorumları "buradan" değil yani. Bizzat oradan.
Kitapta en çok hoşuma giden "Bir marka olarak Obama" bölümü oldu. Obama logosunun alt metninden Obama’nın takipçi kitlesi olan 18-29 yaş arası kitlenin interneti nasıl etkin kullandığına kadar her tür bilgi yer alıyor o sayfalarda.
Bir de markalar üzerinden Obama, McCain ve Clinton kıyaslanmasının yapıldığı bir araştırma var. Hangi marka hangi adayı daha iyi tanımlıyor sorusu sorulmuş. Varılan sonuç şu:
John McCain: Ford kamyonet, Wrangler jean pantolon, Casio dijital kol saati.
Hillary Clinton: Volvo station otomobil, Microsoft ve New York Yankees Beysbol takımı.
Barack Obama: BMW Z4 otomobil, Apple bilgisayar, Chicago Cubs beysbol takımı.
Hemen aklıma geldi tabii. Tayyip Erdoğan için böyle bir araştırma yapılsa sonuç ne olabilirdi diye? Üç aşağı beş yukarı şöyle mi mesela?
Tayyip Erdoğan: Çetinkaya Mağazaları, Fenerbahçe futbol takımı, "bence BMC" kamyon ve otobüsleri.
Yerli romantizmde aile başrolde
Türk işi romantik komedi olarak lanse edilen Aşk Tutulması’na gittim.
Gerçekten Türk işi bir romantik komedi.
Çünkü biri 30, diğeri 27 yaşındaki iki gencin aşk hikayesinde aileleri başrolde. Kendileri pek değil.
Amerikan romantik komedilerinde aile var mıdır bu kadar?
Benim hatırladığım iyi romantik komedilerde pek yoktur.
Ama bizde olan bu. Film bu yüzden fena halde doğal.
Peki "Aşk Tutulması" ne kadar romantik?
Ya da romantizmden anlaşılan nedir bir 2008 Türk filminde?
Hala şu: Kumsalda kırmızı güller eşliğinde el ele gezmece, Boğaz manzarası önünde öpüşüp koklaşmaca...
Yani eski Türk filmlerindeki gibi.
Zaten bu karelerde fonda hep o eski şarkılar: "Ah kalbim ben senden çok çektim, söyle nedir derdin valla sen delisin delisin" filan.
Tamam, Amerikan işi romantik komedinin de klişesi vardır.
Ama bizdeki romantik klişeler hiç değişmedi mi yıllardır?
Sonuca bağlayayım: Fahriye Evcen ve Tolgahan Sayışman gayet başarılı bir ikili olmuş. Ama filme tutulmuş değilim. Bana fazla steril, fazla karikatürize geldi...
Şehir Atlası
YENİLİK: Kuruçeşme’deki Blackk yenilenmiş haliyle yarın gece kapılarını açıyor. Kapılar henüz açılmadan gittim ve yeni halini gördüm mekanın. Aynı zamanda sıkı gece hayatı müdavimi iç mimar Abdullah Burnaz’ın revize ettiği mekan, baştan aşağı değişmiş.
Koca disko topu gitmiş, pop corn bir şato havası gelmiş ortama.
Dev tablolar, şık
avizeler, süslü püslü duvar kağıtlarıyla...
İkinci kat, yani Blackk Tie denilen bölüme ise geçmek için mekan içine köprü yapmışlar. Bu arada her gece şov olacakmış mekanda.
Bekleyelim görelim...
TREND: Levent’te açılan Pizza Lui, Cihangir’deki Miss Pizza gibi. Sadece bir pizza mekanı değil. Şahane bir sosyalleşme mekanı. Üstelik fiyatları makul. Devir, bu tip samimi, butik mekanlarındevri.