Mevzular arası trekking

· ŞAHAN’IN SIT-COM’U Bu yazın öpücük kahramanı Şahan Gökbakar mı?

Haberin Devamı

Şimdi de Berrak Tüzünataç’ı öperken yakalanmış.

Ne oluyor kuzum?

Bir sit-com içinde miyiz? Şahan’ın habire öpülürken ya da öperken yakalanması kurgu mu yoksa gerçek mi?

Üzerine yapışıp kalan Recep Ivedik karakterinden kurtulmak için mi Şahan bu romantik komedi karelerini sergilemeye başladı?

Dışarıdan görünen bu. Insanın aklına her şeyyy geliyor işte... 

KÜÇÜCÜK ADADA İKİ RAKİP RESTORAN

Sedef Adası diğer adalara benzemiyor. Çünkü hepsinden daha küçük ve sadece küçük bir kısmı genel kullanıma açık. Adanın geri kalanı özel mülk. Şanslıydım, orada evi olan bir arkadaşım sayesinde adanın tamamını gördüm.

Ve açıkçası “iyi ki herkesin kullanımına açık değilmiş” dedim. Çünkü çok temiz, çünkü bol yeşillikli, çünkü çevre düzenlemesi çok iyi Sedef’in.

Böyle olmasında adada oturanlardan yıllık 6 bin lira aidat alınmasının da payı büyük tabii...

Adanın herkese açık kısmında iki restoran var. Biri Port Sedef.

Diğeri de Port Sedef’in eski işletmecisi Muhittin Ülkü’nün iki ortakla beraber bir ay önce açtığı Club Ada Sedef.

Ikisinde de, özellikle pazar günleri, bildik simalar oluyor. Benim gittiğim gün Aysun Kayacı ve televizyon yapımcıları Levent Altınay’la Fatih Cesur oradaydı.
Bu arada Port Sedef’in fiyatları tuzlu. Misal, bir ızgara levrek 38 lira.

Sedef Adası’na 10 kişinin binebildiği deniz taksiyle gitmek de meğer mümkünmüş. Kabataş’tan adaya 220 lira tutuyormuş.

Adaya varış süresi de yarım saatmiş üstelik.

Her şeye rağmen Bostancı’dan yeni vapurlarla gitmek daha eğlenceli...

Haberin Devamı

Time Out Tel Aviv editörünün yazdığı mektup

Time Out Istanbul’un temmuz sayısında son derece samimi bir mektup var.

Time Out Tel Aviv editörü Itay Valdman yazmış.

Elbette “Mavi Marmara” olayı ve Israil’in bu olaydaki tutumuyla ilgili.

Mektup samimi; çünkü Valdman ülkesinde olup biteni “yandaş” bakış açısıyla aktarmamış. Eleştirel davranmış.

Mektupta özetle şunlara değiniyor Valdman: 

İsrail’de durumlar iyi değil. Ülke fikir ayrılıkları ile ikiye bölündü.

Bir grup bu durumun 2. Dünya Savaşı’ndan beri devam ettiğini ve tüm dünyanın bizi yok etmeye çalıştığını düşünüyor.

Bu bakış açısına göre herkes Yahudi karşıtı ve herkes bizi denize dökmek istiyor. 

Diğer grup ise; Israil’de barış isteyen ve bunu elde etmek için her şeyi göze alacak insanlardan oluşuyor. Bu kişiler Israil’in işgalci konumda olduğunun farkında olarak barış sözü karşılığında işgal edilen topraklardan çıkılmasını savunuyor.

Evet azınlıktalar, ama hiç hesaba katılmayacak gibi değiller. 

Aslında Israil’deki durum “tüm Israil’i karşısına alan Tel Aviv” olarak da açıklanabilir. Tel Aviv, özgürlüğün, barışın ve liberalliğin başkenti...

Oysa tüm ülke olaylara diğer taraftan bakıyor. Yani Tel Aviv’in temsil ettiği, kabullendiği her şeyi güya kabul eden, ama aslında daha karanlık ve kasvetli bir yer olan, baskı ve ayrımcılığın sembolü haline gelen Kudüs’ten... 

Görünen o ki barış isteyen yok.

Çoğu kişi bu yaz tahmin edildiği gibi bir savaşın daha çıkma ihtimalini önemsemiyor bile. 

Kimse hükümeti sevmese de, öyle bir ortam var ki, sanki herkes bu politik tutumdan memnun gibi görünüyor. 

Tüm dünyanın bizden nefret ediyor olduğunu düşünmek üzücü...

Ben topluluklardan nefret etmem, ancak bireylerle problemlerim olabilir.

Haberin Devamı

Yeni bir macera başlıyor

Havaalanında bir hafta ve Anadolu’daki eğlence hayatı derken, şimdi yeni bir maceraya başlıyorum. Bu kez hep hayal ettiğim gibi interaktif ilerleyecek bir macera. Ayrıntılar yarın burada olacak, bugüne sığmadı.

Bekleyiniz...

Yazarın Tüm Yazıları