Paylaş
Mekanın dış bölümündeki tüm masalar doluydu.
Morini’nin yanı başındaki komşusu Cantinery de öyle.
Şuna alışıldı, orası kesin:
Mekanların açık hava kısmında oturulduğu sürece virüse dair endişeler minimum düzeye iniyor.
Herkes kendini daha güvende hissediyor.
Peki kışın ne yapacağız?
Mekanların kapalı kısımlarında aynı “az endişeli” psikoloji devam edebilecek mi?
Şahsi fikrim: Ne olursa olsun mekanların kapalı kısımlarına da gireceğiz, yeme-içme sektörü durmayacak.
Ama “az endişeliler” ile “çok endişeliler” arasında bir fikir ayrılığı yaşanacak.
Kimi “Bir şey olmaz” diyecek kimi de “Ben riske girmem, kapalı alana girmem...”
Bu yüzden de çok sevdiğiniz arkadaşınız kışın ortasında bir tarihe denk gelen doğum gününü mekanın kapalı kısmında yapacağını söylerse, “Gitsem mi gitmesem mi” diye çelişkiye düşeceksiniz mesela.
Aslında bırakın kışı, iki gün sonrayı bile kestirmek, ne olacağını öngörmek mümkün değil. Öngörmeye çalışanlar da var.
Mesela meşhur global danışmanlık şirketi McKinsey&Company.
Amerikalı tüketicilerle yapılmış son araştırmalarını geçen hafta yayınladılar.
Nabız anketinin sonuçları restoranların geleceği açısından pek parlak değil.
Ankete göre Amerika’daki çoğu tüketici restoranlarda oturarak yemek yemekten endişe duyuyor. Katılımcıların yüzde 80’inden fazlası yemek yenen restoranlara dönme fikri hakkında orta ila yüksek düzeyde kaygı duyduğunu söylemiş.
McKinsey’nin raporu yeme-içme sektörü açısından öyle karamsar ki, şu tavsiyede bile bulunmuşlar raporlarında:
“Restoranlar işlerini devam ettirebilmek için yeni bir ekonomik model oluşturmalı.”
Şu da var: McKinsey’ciler anketi haziran ayında yapmış.
Hazirandan ağustos sonuna kadar bile -en azından Türkiye’yi düşünürsek- tüketicinin davranışında değişiklikler oldu. Olmaya da devam edecek.
Kesin öngörülerde bulunmak çok doğru değil.
Yeni model bu mu?
Belki de McKinsey’cilerin bahsettiği o yeni ekonomik model restoranların evlere yemek servisi olayını kişiselleştirmesinden geçiyor.
Şu an Lucca’nın yaptığı gibi çoğu popüler restoran kendi yemek servisi ağını oluşturmanın peşinde.
Olası bir eve kapanma sürecinde bu ağı devreye sokacaklar.
Eve kapanma olmasa bile restoranların kapalı kısımlarına girmekten çekinenlere de hitap edecek bu tarz servisler.
Atlı birlik olarak Hadise
“Küçük Bir Yol” şarkısının videosu ve albüm kapağı için beyaz bir atla poz vermiş Hadise. “Beyaz atlı prense değil, beyaz atlı prensese ihtiyacınız var” der gibi...
Atlı birlik Hadise’nin arkasında Maslak’ın gökdelenleri yükseliyor.
Aynı zamanda mesaj şu mu: Bebekler Martı’yı da bırakın, trafikte atla gidin, en güzeli bu!
“Küçük Bir
Yol”un hem albüm kapağını, hem videosunu hem de sound’unu sevdim.
Bu üçü bir arada genelde uyum sağlamaz.
Ama bu kez olmuş.
Bu vesileyle şarkının yaratıcısı Devrim Karaoğlu’na da tebrikler.
Paylaş