İstanbul’un en sıcak noktaları

Sadece yabancı misafiri olanlar için değil; İstanbul’da son dönem ne var ne yok, neresi en sıcak nokta diye merak eden çok oluyordu.
Açıkçası yeni mekân pek az, ama yine de bugün kısa bir liste yayınlama zamanı:
∆ Arkestra: Şehrin en yeni restoranlarından. Şef Cenk Debensason’un yemekleri beğeniliyor ama aynı zamanda fiyatlar pahalı bulunuyor.
∆ Beca: Yeni nesil bar ve restoran. Birinci yılını yeni doldurdu ve halen popüler.
∆ Bebek Balıkçı: Manzarası nefis ve günün her saati doluyor. Kutlama ve iş yemeklerinin adresi.
∆ Pandeli: Mısır Çarşısı içinde. Öğleden sonra burada yemek yemek hayli moda.
∆ Monkey ve Firuze: Üst katı kokteyl bar, alt katı modern meyhane. Haliç manzaralı.
∆ Momo: Salı geceleriyle son dönemde daha çok popüler.
∆ Lucca: Şehrin halen en çok tercih edilen buluşma noktası.
∆ Turk: Michelin yıldızlı restorana ilgi katlanarak devam ediyor. Yer bulmak zor.
∆ The Room: Gece yarısından canlı müzik sevenlerin aktığı adres.
∆ Bebek Otel & Sankai: Bebek Otel’in terası gündüzleri, barı ise hafta sonu en sıcak nokta. Otelin iki odası kapatılarak açılan Sankai ise yeni açılan bir Japon restoranı.
∆ Inari Piku: Kuruçeşme’den sonra Etiler’de, Nusret’in hemen yanında daha büyük bir şube açan Inari, bulunduğu caddenin et yoğunluklu restoranlarına inat daha Japon ve sofistike bir havayla meydan okuyor.

Uçuş sırasında WhatsApp bağımlılığı

Uçakta bile telefonsuz yapamayıp Wi-Fi bağlantısı olduğu anda hemen WhatsApp mesajlarına bakanlardan mısınız?
Ben öyleyim galiba.
O yüzden THY Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin yaptığı son açıklama ilgimi çekti. Artık tüm yolcular Wi-Fi bağlantısı olan uçaklarda ücretsiz mesaj uygulamalarını kullanabilecekmiş.
Yani WhatsApp, messenger ya da iMessage gibi uygulamaları... Bunları kullanmak ücretliydi.
O ücreti ödeseniz dahi çok kısa sürede paket bitiyordu. Peki bunun bir tık ötesi uçakta telefonların tamamen açılması ve herkesin bık bık telefonla konuşmaya başlaması olabilir mi? Umarım olmaz.
O zaman uçak yolculukları saatlerce telefon konuşması yapanlardan geçilmez.

Bosco Sodi sergisi geliyor

Çocukluğundan beri kil ile çalışmayı sevdiğini söylüyor.
Öyle ki, geçtiğimiz yıl Venedik Bienali’nde sergilenen ve her biri dünya üzerindeki devletleri temsil eden 195 kil küreden oluşan “What Goes Around Comes Around” isimli eseri büyük ilgi görmüştü.
Hatta Bienal sonunda Venedikliler bu kil küreleri evlerine alıp götürebilmişti!
Meksikalı sanatçı Bosco Sodi’den bahsediyorum.
Sodi’yi, Meksika’nın yükselen bölgesi Oaxaca’da açtığı sanatçı ağırlama merkezi Casa Wabi’de yakaladım ve kısa bir söyleşi yaptık.
Çünkü ünlü sanatçı Sevil Dolmacı Galeri’de sergi açmak üzere eylül ayında İstanbul’a geliyor.

YANARDAĞDAN MALZEME TOPLUYOR

◊ Son birkaç yıldır heykele ve Meksika mirasının geleneklerine daha çok mu yöneldiniz?
- Aslında heykeli bir nesne olarak çalışmak ya da mekânla ilişkisini kurmak ilgimi hep çekiyordu. Aynı şekilde, küçük yaşlardan beri ailem beni Maya kalıntılarına götürdüğü için oradaki taş figürlerin güçlü varlığı benim için hep bir cazibe merkezi oldu.
◊ Kille yaptığınız heykeller çok dikkat çekici. Kil için “DNA’mızda var” diyorsunuz...
- Çocukluğumdan beri kil ile çalışıyorum. Ama Casa Wabi’yi açtığımızda kil ile yeniden karşılaştım. Çünkü burada çok çeşitli zanaatkârlar var.
Kil ile çalışmayı seviyorum. Kil çok ilginç bir malzeme. Dört elementi içerdiği için...
◊ Kaya heykellerini yapmak için Ceboruco yanardağından katılaşmış volkanik magma topluyormuşsunuz. Orayı nasıl keşfettiniz? Zor olmuyor mu toplamak?
- O volkandan kayaları alacağıma emindim! Ama kayaları oymadım. İlginç bir şekle sahip kayaları seçtim ve onları temizledim. Daha sonra kırmızı ve gerçek altın camla parlattım. Fikir; organik ve eşsiz olan bir kayadan arzu nesnesi yaratmaktı.