İranlı kadının havuz sefası nasıl olur

Şafak Pavey’i CHP milletvekili olmadan çok önce Birleşmiş Milletler’de çalışırken tanımıştım.

O dönem İran’da BM görevlisi olarak çalışıyordu.
İşte Pavey, İran’da geçirdiği o iki buçuk yıllık dönemi anlattığı bir kitap yazmış, “Nereye Gidersem Gökyüzü Benimdir” adında.
D&R’da kitabı ilk gördüğümde adından dolayı şiir kitabı filan zannettim. şöyle bir karıştırınca anladım Pavey’in İran’daki yıllarını anlattığını.
Sonra da o klişe deyişle bir solukta okudum.
Çünkü Pavey, İran’daki günlük yaşamın ta içine sokuyor insanı. şimdiye kadar bilmediğimiz bir sürü ayrıntıyı gözler önüne seriyor. Üstelik bu ayrıntıları, deneyimlediği birçok şeyi onları küçümsemeden, samimi bir dille, yeri geldiğinde de eleştirerek yapıyor.
Mesela havuz macerasını anlattığı bölüm.
Kamera ve fotoğraf makinesinin sokulmadığı kadınlar havuzuna yüzme umuduyla giden Pavey, orada gördüklerini şöyle anlatıyor:
“İranlı genç kızlar havuza girmek yerine yağlanıp çevresine sıralanmışlardı. Havuzda tek bir kişi yüzmüyordu.
Meğer İran’daki kadın havuzlarında adet yüzmek değil, çıplak vücutları ve yüzlerini özgürce yakabilmekmiş”.
Kitabın başka bir bölümünde ise İranlı kadınların stada girme mücadelesini anlatıyor Pavey.
2005’te bir grup kadının Dünya Kupası eleme maçını izlemek üzere kavga dövüş stada zorla girme hikayesi, geçen yıl özgürce Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nı dolduran bizim kadınları akla getiriyor ister istemez.
Pavey’in kedisi Şurup’la olan maceraları ise kitabın en trajikomik bölümlerini oluşturuyor.
Evcil hayvan beslemenin yasak olmasına inat, şurup sık sık evden kaçıyormuş.
Tabii Pavey de onun peşinden başı açık sokağa fırladığından hayli zor ve tehlikeli anlar yaşamış.
Demem odur ki, kapalı kutu İran’ı açan bir kitap yazmış Pavey.
“CHP milletvekili ne yazmış?” diye okumayın ama, “Şafak Pavey ne yazmış?” diye okuyun.

‘Kurtuluş Son Durak’ raporu

EN İYİLER...
Filmin en çok öne çıkan oyuncuları Nihal Yalçın, Ahmet Mümtaz Taylan ve Mete Horozoğlu.
Özellikle Nihal Yalçın’ın “Bir Mumdur” türküsünü söylediği sahne harika. Depresif alkolik yazarı başarıyla canlandıran Mete Horozoğlu’nun rolü ise keşke daha uzun olsaymış.
Biraz es geçmişler kendisini.

SONU SIKICI...
Film küvet sahnesine kadar gayet kara mizah, gayet tıkır tıkır, yani gayet kıvamında ilerlerken birden vites değiştirip mesaj kaygılı, sıkıcı bir finale doğru sürükleniyor.
İşte yerli filmlerde bunu anlamıyorum.
Zaten film baştan sona şahane bir şekilde “erkeklerin kadına olan her tür şiddet”ini çok güzel eleştiriyor. Finalde bu mesajın iyice altını çizmeye gerek var mı?

FACEBOOK TELİF İSTEYİNCE...
Belçim Bilgin’in oynadığı karakter filmin bir sahnesinde miFace diye bir siteye giriyor. Tıpatıp Facebook’un aynısı.
Gerçekte böyle bir site yok tabii.
Facebook’un yerine onun benzeri sahte bir site yapılmasının nedeni ise şu:
Facebook’un göründüğü filmlerden yüklü telif istemesi!

ANIMSATTIKLARI...
Film zaman zaman Almodovar filmlerine göz kırpıyor.
Bir de Wim Wenders’in “The Million Dollar Hotel” filmine. U2’nun müzikleriyle donattığı, aynı zamanda Bono’nun senaryo yazarlarından biri olduğu bu filmin karakterleri, mutsuzluklarıyla baş başa bir otelde sıkışıp kalmıştır.
Tıpkı “Kurtuluş Son Durak”ın bir apartmanda sıkışıp kalmış mutsuz karakterleri gibi...

Son dönemde Bülent Ersoy...

Tarkan’a ayıp etti. Sırf klibinde görünmedi diye verdiği röportajda ona çemkirip durması hiç de şık değildi.
Şarkı olmasa Bülent Ersoy’un son albümünü bu kadar konuşur olur muyduk acaba?
Çamlıca gazozlu Deniz Gezmiş detayıyla her kesimin önüne günlerce konuşulacak bir yem attı. Çok da başarılı oldu.
Fahrettin Aslan’ın oğlunu “Tarlabaşı’ndaki Efes Harabeleri’nde seyahate çıkarırım onu” diyerek üstü kapalı tehdit etti!
gün bugündür Tarlabaşı’nda iz peşindeyiz, ben ve kazı (kazan) ekibim...
Yazarın Tüm Yazıları