Havuz problemi gibi: Alancha

İlk başlarda sadece Alaçatı’daydı Alancha.
Hatta “yerli Noma” diye namı yürümüştü.
Çünkü birçok şeyi Kopenhag’taki ünlü Noma’nın stiline benziyordu.
Derken Nişantaşı’ndaki Maçka Residence’ın altına da şık ve iddialı bir Alancha geldi.
Kısa sürede burası da beğenildi, ama herkesin dilindeki ilk soru şu oldu: Buranın yatırımcısı kim?
O zamanlar bu soruyu ve yanıtını yazmıştım.
İstanbul Alancha’nın yatırımcısı işadamı Evren Köprülü’ydü.
Kemal Demirasal’ın yaptığı işe inanmış ve yatırım yapmıştı.
Daha sonra unuttuk Alancha’yı.
Malum, böyle restoranların Türkiye’deki kaderidir:
Müşteri birkaç kez gider, menüye ayılır bayılır, sonra da unutur.
Alancha da bunu yaşadı ve sonrası kriz: Kemal Demirasal mekanı bıraktı.
O mekanı bırakınca Alancha kapandı sandık.
Ama hayır, Alancha yoluna onsuz devam etme kararı almıştı. Yatırımcı Köprülü, Alancha markasını kendi üzerine almış.
Hafta sonu gittim, gördüm. Mekandaki en büyük değişiklik canlı müzik olmuş.
Frankie performanslarını bildiğimiz Barbaros burada da sahne alıyormuş.
Menü ise ufak dokunuşlar ve eklemeler dışında (mesela erişte) çok değişmemiş.
Demirasal’ın ardında bıraktığı genç mutfak ekibi onun izinden yürüyor yani.
Peki şef Kemal Demirasal nerede, ne yapıyor?
O ‘köyüne’, yani Alaçatı’ya geri döndü.
Mayıs ayında açacağı Atelier adlı yeni restoran projesi için harıl harıl çalışıyor.
Yani kendi yarattığı Alancha markasını çoktan unutmuş durumda.

Sezen gece yarısı çıkageldi

Pazartesi gecesi saat 22.00 sıralarında DMC ve Sezen Aksu’nun ekibi şık bir hareket yaptı ve beklenmedik bir anda yeni albüm Biraz Pop Biraz Sezen’i iTunes’da yayınladı.
Böylece bir anda sosyal medyada en çok konuşulan şey haline geldi Sezen’in yeni albümü.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar herkes birbirine “Benim favorim bu” diye şarkı yollayıp durdu.
Doğrusu unutmuşuz böyle heyecanları, iyi geldi.
Bu arada albümden şu an çok öne çıkan şarkı Canımsın Sen.
Belki Sezen sürpriz yapıp bu şarkıya video çeker, kim bilir.

+18’lik ‘Blu’

Bir zamanlar, 90’ların sonunda yani, Nicole Kidman’ın başrolünde oynadığı The Blue Room diye bir oyun vardı.
Cüreti, konusu ve tabii yarı çıplak sahneleriyle o dönem çok konuşulmuştu.
Geçtiğimiz hafta sonu Maçka’daki TOY İstanbul’da +18 olarak sahnelenmeye başlanan Blu, aynı oyunun farklı bir denemesi.
Genç bir oyuncu kadrosu oynuyor.
Yönetmen koltuğunda ise tanıdık bir isim var, Meltem Cumbul.
Oyun uzun. Verilen kısa arayla beraber yaklaşık iki buçuk saat.
Ya bu uzunluktan ya da temponun bazen oldukça düşmesinden kaynaklı olsa gerek, Blu bir noktada etkileyiciliğini yitiriyor.
En azından bana öyle geldi, söylemeden geçemedim.