Paylaş
* ÖNCE İSTANBUL...
Şehirde sonbahar sezonu ufak ufak başlıyor.
Hareketlenmenin alası Bebek Lucca’da. Özellikle dışarıdaki hareketin salı gecesi ana mevzusu şu dedikoduydu:
Herkesin tanıdığı iki işadamı. Aralarındaki mesafe iki masalık.
Biri, diğerinin arkadaşının ex’iyle çıkmaya başlamış.
“Acaba kavgaya tutuşurlar mı?” diye konuşuyordu yakın çevreleri. Yok hayır, kavga çıkmadı.
Şık ve medeni bitti gece, şaşkınım...
Lucca öncesi uğranan Happily Ever After’da ise bir futbolcu hareketliliği söz konusuydu.
Biri geliyor, diğeri gidiyor. Baş aktör ise İbrahim Toraman...
Öte yandan mekanda şaşırtıcı bir şekilde Türkçe pop çalıyor.
Meğer salı geceleri Bora Ebeoğlu artık HEA’da çalacakmış.
* ŞİMDİ İZMİR...
Geçen pazar İzmir Bostanlı’da turluyorum.
Evlerin çoğunun jaluzileri kapalı, İzmirli hâlâ evde yok yani.
Yüksek ihtimal ya Çeşme ya da başka bir tatil beldesindeler.
Ama apartmanların altına açılmış barlardaki kalabalık inanılmaz. Özetle, evler boş ama barlar dolu!
Barların en popüleri Blackjack. Onun ardından Öküz geliyor. Bu Öküz her yere şube açmış anlaşılan, say say bitmiyor. Bostanlı’nın yenisi ise RedCat.
Biri İstanbullu (Bülent Özben) diğeri İzmirli (Bora Özalp) iki ortağın açtığı RedCat’in hem yemekleri (leziz Mexican RedCat bin kez tavsiye) hem de müzikleri (gece sonuna doğru bolca TR rock) hoşuma gitti.
Civarda oturuyor olsam akşamları takılacağım yerlerden biri olurdu burası.
Oturmak demişken: Bostanlı’daki bazı apartmanlar bildiğin Pisa Kulesi gibi yan yatmış. “Gözüm mü bozuldu?” diye bakıyor, eğri duran apartmanlara inanamıyorsun.
* SIRADA ALAÇATI...
“Yazma, sonra çok kalabalık olur” dediler, ama elde değil, yazıyorum: Şu anda Alaçatı’ya gidenlerin gözdesi Dutlu Kahve. Daha doğrusu gündüz kafe gece meyhane.
Ben gündüz haline denk geldim. Meyhane halini tatmışlığım yok. Ama müdavimler (ki damak tatlarına güvenirim) çok övdü.
O zaman yazmaktan başka çarem yok: Açılın, ilk hedef Dutlu...
* SON OLARAK NEW YORK...
Yaz ortasında New York nasıl olur? Çok sıcak, çok nemli?
Valla ben gittiğimde şakır şakır yağmur yağıyordu.
Ama ıslaklık hareket etmeye engel değil tabii.
Nitekim her yıl başka şehirde düzenlenen Miller Music Tour’un içine düşersen buna zaten imkan yok.
Turun ilk ayağının olayı Meatpacking’de konuşlanmış, The Standard’ımsı Dream Downtown Oteli’nin tepesindeki partiydi. Gitmeyenler için: Dream’in tepe barı, Standard’ınki kadar havalı değil, ama yine de görülesi...
Bir görülesi, hatta görmekle kalmayıp dans edilesi yer ise Marquee. NY defterine yazın derim...
Turun en şahane yanı EMI binasının çatısındaki mini konserli (Razorlight çıktı) hadiseydi...
Bizde böylesi bir partiye en uygun yer Tepebaşı’ndaki Sony binası. Sony Müdürü Şemsettin Göktaş, harekete geçin lütfen...
Gaga’nın yönetmenleri yakında İstanbul’da
Lady Gaga’nın yeni albümünün ilk şarkısı Applause, önceki şarkılar gibi vurucu/çarpıcı bir hit değil.
Şarkıyı pas geçelim, beni daha çok klip ilgilendirdi.
Çünkü klibin yönetmenleri iki cool fotoğrafçı:
Inez Van Lamsweerde ile Vinoodh Matadin.
Kısaca Inez&Vinoodh diye anılan ikilinin özellikle portreleri inanılmazdır: Hem sade hem abartılı.
Hem de dijital teknikleri sonuna dek kullanmaktan kaçınmayan...
Bir de bedeni ceset gibi gösterme arzuları vardır.
İşte Gaga’nın klibiyle daha da popüler olan bu ikili, eylül ayının 18’inde İstanbul ’74 galerisinde bir sergi açacak. Mutlaka görünüz, kaçırmayınız derim...
Paylaş