Gündemdeki ilişkilerden sıkılanlar için

Defne-Eren-Richard ve Önder-Demet benzeri az ya da çok tüm detaylarına hakim olduğumuz vitrindeki ilişkilerden sıkıldınız mı?

Haberin Devamı

Ben sıkıldım.
O yüzden Vogue’la ELLE dergilerinin temmuz sayılarında yer alan iki tanıdık ve ilginç çiftin ilişki röportajları bana iyi geldi.
* Önce Vogue’daki Memet Ali-Pınar Alabora çiftinin röportajından öğrendiklerim:
1- Yki ayrı şehirde uzun süre de yaşasan, ilişki yürürmüş.
Hatta böylesi daha leziz ve özlem dolu olurmuş. Memet Ali ve Pınar bu deneyimi fazlasıyla yaşamış. Önce Ystanbul-Ankara, sonra Londra-Ystanbul hattında üç yıl sürmüş ilişkileri. Çoğunlukla da skype ve telefonda...
?imdi ise aynı şehirde, aynı evde ve evlilermiş. Merak ettim, ara sıra nostaljik fantezi olsun diye odalarına kapanıp skype’dan konuşuyorlar mıdır?
2- En iyi ilişki, onun yanında kendini zayıf kılabildiğin ve onun varlığıyla daha çok özgürleştiğin ilişkiymiş. Karışık mı geldi? Yşte çiftimizin söyledikleri:
Pınar: “Memet Ali’nin yanında kendimi zayıf kılabiliyorum. ?effaflaşıyorum.”
Memet Ali: “Koşulsuzca istediğimi yapan biri oldum. Çünkü artık yanımda Pınar var. Pınar’ın varlığı beni özgürleştirdi.”
* ?imdi de ELLE’deki Beliz Köprülü-Derin Sarıyer çiftinin röportajından öğrendiklerim:
1- Ylişkide illa “neredesin, ne yapıyorsun” diye birbirini aramak, taciz etmek şart değilmiş. Bakın Derin ne diyor: “Sürekli birbirini arayan, ‘neredesin, ne yapıyorsun, ben şu an buradayım’ diyen bir çift değiliz. Zaten Beliz
telefonunu açmaz!”
2- Kadınla erkek beyni farklı çalışır geyiği kesinlikle doğruymuş.
Yşte Derin’in verdiği örnek: “Beliz’le konuşurken o bana bir şey söylüyor, ben de ona bir yanıt veriyorum. Ama tatmin olmadığını hissediyorum. Başka bir gün anlıyorum ki, Beliz o sırada benden söylediği şeyin yanıtını beklemiyormuş. Ona sarılmamı bekliyormuş!”
3- Bir zamanların modası çekyatlar geri dönüyormuş! Tamam, bu ilişkilere dair bir çıkarım değil. Ama röportajda hemen dikkatimi çekti. Sonuçta Derin bir tasarımcı. Son yeniliklerden ve benim geçen aylarda değindiğim çekyat mevzusundan da bahsetmiş: “Çekyatlar ihtişamlı bir şekilde dönüyor. Çünkü evler giderek küçülüyor. Bazı stüdyo dairelerde yatak odası, buna bağlı olarak yatak dahi olmayacak. Çekyatlar biraz değişip hayatımıza yeniden dahil olacaklar.”

Ystancool bir nedir?

Haberin Devamı

Festival olmadığı kesin. Ama festival olarak lanse ediliyor.
Oysa festival, tüm etkinlikleri (elbette ücretini ödedikten sonra) herkese açık olan bir şey değil midir?
Perşembe başlayan ve yarın akşama kadar devam edecek olan ilk Ystancool ise daha çok kapalı, özel davetleriyle öne çıkan bir organizasyon.
Programına şöyle bir göz attım... Kızkulesi’nde parti, Sepetçiler Kasrı’nda bir başka parti, Osmanlı tarihçisi Serdar Gülgün’ün yalısında özel davet, yine kısıtlı bir kitleye yönelik öğle yemeği davetleri...
AnOther Magazine, Wallpaper gibi dergilerin üst düzey isimlerini getiren, ünlü mimar Zaha Hadid ve yazar Hanif Kureishi’yi konuk eden Ystancool, aslında festivalden çok elit bir buluşma gibi.
Bugünkü gündüz programına konulan üç söyleşisi ilginç sadece: Elif ?afak-Hanif Kureishi, Gore Vidal-Leyla Umar ve “Piyano” filminin unutulmaz müziğine imza atan Michael Nyman söyleşileri...
Onun dışında tıpkı Ystanbul’un kendisi gibi kafası karışık, her disiplinden (medya, edebiyat, moda, film) bir çay kaşığı alıp çorba etmiş bir organizasyon gibi geldi bana Ystancool.

Gel de özenme

Haberin Devamı

Biz hâlâ YouTube yasağıydı, kısıtlı Google’dı, pahalı internet erişimiydi, 3G’li zımbırtılardı uğraşıp duralım; elin Finlandiyalısı imrendirecek bir karara imza atmış.
Ynternet bağlantısına sahip olmayı vatandaşlık hakkı olarak kabul etmiş.
Ve bu konuda bir yasa çıkarıp yürürlüğe sokmuş bile. Yasaya göre, Finlandiya’daki telekomünikasyon firmaları tüm vatandaşlara en az 1 Mbps hızında internet bağlantısı sağlamakla yükümlü!
Böylece internet; su, elektrik ve temiz hava gibi temel ve asla kesilemeyecek insani ihtiyaçlar arasında yer almış oldu. Ne diyeyim, gel de özenme!


Kelebek istilası

Evi resmen işgal eden bu kelebekler de neyin nesi diyordum.
Çünkü son birkaç gündür sayıları epey artmıştı.
Hatta bir kız arkadaşım koluna sürdüğü susam özlü yağ dolayısıyla (seviyorlar galiba bu yağı) bir ara kelebeklerin işgaline uğradı, “kelebekli kadın” olarak dolaştı Nişantaşı sokaklarında...
Vatan Gazetesi’nden Burak Kara konuya açıklık getirmiş.
Hayır, sanıldığı gibi “deprem habercisi” değilmiş bu renksiz kelebekler.
Ya da aşırı yağmurla bağlantıları yokmuş. 8-10 yılda bir olurmuş böylesi.
Acayip bir kelebek patlaması yaşanırmış. Paniğe lüzum yok yani.
Bu yaz böyle kelebekli, pır pırdan geçilmeyecek Ystanbul sokakları...

Yazarın Tüm Yazıları