Paylaş
Bir tarafta iki genç var: Buğra Toplusoy ve Ceyda Ateş.
Biri işadamı Turgut Toplusoy’un oğlu. Diğeri de yeni parlayan bir oyuncu.
İki gencin ilişkisine oğlan tarafının pek nazik yaklaşmadığını çıkan haberlerden, uluorta TV konuşmalarından anlıyoruz.
Hatta en son baba Toplusoy şöyle bile dedi:
“Kız da haklı, Buğra gibi bir çocuğu ben de bırakmam...
Bize Ceyda’yla ilgili neler geliyor, eski resimleri filan!
Buğra benim hayallerimdi, hayallerim yıkıldı.
Ama Buğra onunla asla evlenmez.”
Çakmış olduğunuz üzere ortada çok şahane bir “Bu kız bize layık değil” draması var.
“Bu kız”ın açılımı business class’ta aynen şu:
Yaptığı iş saygın değil, duruşu asil değil, hem zengin bir ailenin kızı değil, ayrıca iyi eğitim almış değil, yani oğlumuza katiyen layık değil, bizden uzak dursun...
Eski Türk filmlerinde daha çok bu dramanın tersi, yani “Bu fakir kerata zengin leydimize layık değil” şeklinde yaşanırdı.
Yıl 2013, değişen pek az şey var. Hâlâ bir “layıktır, değildir” tartışması zengin aile kulislerinde.
Hâlâ bir, “Ne yatırımlar yaptık evlada, bak gitti kimlerin sırtını yağlıyor bizim pahalı teknenin arka tarafında” endişesi/manisi...
Bir bırakın şu çocukları, Mustafa Sarıgül misali koşsunlar tay gibi. Tay tay yapmaktan sıkıldı hepsi...
Muhteşem bir kırpıcı olarak Digi
Geçen hafta bir gece. Digiturk’ün Moviemax kanallarından birinde Halle Berry’ye en iyi kadın oyuncu Oscar’ı kazandırmış “Monster’s Ball” filmine denk geldim.
İzlemeye başladım.
Hem sıkı drama olduğundan hem de “Bakalım o meşhur uzun sevişme sahnesi sansürlenecek mi?” merakımdan...
Digitürk yanıltmadı. Sevişme sahnesi bir güzel kırpıldı.
İzleyen bilir, bu sahne filmin en kilit sahnelerinden biri aynı zamanda.
Öylesine, sıradan bir sevişme sahnesi değildir.
Gerçi öylesine olsa ne yazar, yine de kırpılmamalı değil mi?
Her ay filmleri, dizileri olduğu gibi, kırpılmadan izlemek için bu platforma para ödemiyor muyuz?
Ödüyoruz, ama ne gezer, kırpılan işlerle yetinmek zorunda kalıyoruz.
Digiturk’ün diğer bir kırpma vukuatı “Revenge” dizisinde gerçekleşmiş. Bunu Murat Renay’ın blog’undan öğrendim.
Dizinin 22 Ekim akşamı yayınlanan bölümünde iki erkek eşcinselin öpüşme sahnesi makaslanmış.
İşin ilginci, iki erkeğin öpüşmesine bu denli hassas davranılırken, yeni başlayan “Orange is the New Black” dizisindeki iki kadının öpüşmesi sansürsüz gösterilmiş.
Ya gözden kaçtı bu öpüşme ya da Digiturk sadece erkek eşcinselden korkuyor.
Havai fişek zamanı
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın bol havai fişekli kutlamasını geçen yıl Ortaköy’deki Banyan’da izlemiştim.
Hedefim bu yıl yine Banyan’ın seyirlik terası.
Ama illa bir mekan şart değil, her iki yakanın Boğaz’ı gören kıyı taraflarında konuşlanmak yeterli bu havai olaya tanık olmak için.
Yine de geçen yıl satırladığım şeyi aynen tekrarlamak niyetim:
“Tamam, gökyüzü ışıl ışıl oluyor. Tamam, insanlar havai fişeklerin arka arkaya patlamasıyla beraber ekstra mutlu oluyor. Ama sadece havai fişekle kutlamayı sınırlandırmak yerine neden daha farklı şeyler yapılmıyor? Mesela Berlin’de yapılan Işık Festivali’nde olduğu gibi, ışıklarla da bambaşka görsel bir dünya yaratılabilir.”
Tutti Frutti Beren
Her röportajını ultra sıkıcı bulduğum Beren Saat dünkü Hakan Gence röportajında bu kez içeriği zengin konuşmuş:
“Arada sıkışıp kalmış bir nesiliz. Biz çocukken ekranda Tutti Frutti vardı. Sağ tarafa bir nokta gelir ve erotik yayın başlardı. Ve hiçbirimiz sapık olmadık...
Çocukken daha farklı bir ülkede yaşayacağımızı düşünüyorduk. Şimdi ekranda aile yapısı diye bir şey tutturuldu...”
Gerçekten de Alman işi Tutti Frutti diye bir yarışma vardı.
Hatta Yıldo’lu, Tarık Tarcan’lı ve Emel Yıldırım’lı versiyonu dahi yapılmıştı bir ara.
Digiturk yayınlasa mesela bu programları nostalji niyetine.
Kırpmaktan beş dakikada biter nasıl olsa...
Paylaş