Bunlar takılma mı yoksa aşk mı?

Ünlülerin özel hayatına ilişkin haberlerde en kolay kullanılan kelime herhalde aşk.

Haberin Devamı

Bazen o kadar hızlı aşk yaşıyorlar ki, şaşırıyoruz tabii, “Ne ara bitti bunun diğeriyle aşkı? Peki yenisiyle ne zaman başladı?” diye...
Çoğu ünlü yanlarında görüntülendikleri insanlar hakkında sus pus olmayı tercih ettiği için aşk kelimesi akla gelen ilk şey oluyor.
Oysa söyleyeyim: Çoğu takılıyor aslında. Hepimiz gibi. Aşk filan yok.

TAKILMA NEDİR, NE DEĞİLDİR

Aşk o kadar kolay değil çünkü. Hemen rastlanmıyor, bulunmuyor.
En azından bizim kafamızda bellenmiş olan aşka, aşk kalıplarına...
Takılmayı da küçümsemiyorum. Yerine başka bir kelime bulamıyorum sadece.
Keza sokakta en çok bu kullanıldığı için böyle yazıyorum. Peki takılma ne içeriyor?
Karşı tarafı tanımaya çalışma (“Anladım sen bu yemeği çok seviyorsun”), tatlı tatlı flört (“Çok güzel baktığını söylemiş miydim?”), bol bol sevişme (“Dün gece harikaydı”), birkaç gece beraber dışarı çıkma (“Tamam, ben de uğrarım Lucca’ya), üç-beş Whatsapp yazışması (“Nbr, keyifler nsl bugün?”)...
Peki takılma ne zaman ilişkiye dönüşüyor?
Karşı tarafın arkadaşlarını tanımaya çalışma (“Senin X’ler de gelsin, çok sevdim onları”), tatlı sert/hatta alıngan bir flört aşaması (“Ama saçlarımı dün sevmiştin hani?”), haftada iki-üç gece dışarıya çıkma/buluşma (“Saat tam sekizde oradayım, tamam”), rutin bir seks (“Dün gece uyuyakalmışım”), Whatsapp yazışmalarının destan halini alması (“Cnm, bitanem, bugün napıyoruz, alo orda mısın?”)...

CEM’LE AYŞE HATUN TAKILIYOR MU?

Peki her ilişki aşk mı?
Orası karışık. Kimisi şıpsevdi, daha takılmaya başlar başlamaz “Çok aşığım” der.
Kimisi temkinlidir, “Aşk yok, ama iyi biri” deyip olayı hafifletir. Ünlüler dünyasından son örnek malum: Cem Yılmaz’ın sürpriz aşkı olarak müjdelenen Ayşe Hatun Önal. Gerçekten aşk var mı yok mu, bilinmez.
Ama bence onlar da hâlâ takılma aşamasında.
Yine de bu takılma dışarıya bir an önce duyurulmak istenmiş gibi.
İşin içinde tatlı bir PR çalışması var. Gibi Gibi.

MASKÜLEN DEĞİL

Takılma kulağa çok maskülen bir şeymiş gibi gelse de, öyle düşünmeyin.
Pek çok kadın cümle içerisinde kullanıyor rahatlıkla:
“Ha o mu? Sadece takılıyoruz canım, ötesi yok. Arada görüşüyoruz işte.”
Diye konuşanı çok duydum. Dürüstlüklerine de hayran oldum.
Ve günün esas sorusuna geldi sıra: Takılmak aşktan kaçmak mıdır?
Günümüzün at gibi koşturan hızlı şehir insanı takılmayı yeğleyerek aşkın ızdırabından uzak durmak mı istemektedir?
Eğer öyleyse aşk acısını damardan pompalayan en nağmeli şarkıda niye gözleri dolu dolu olur?
Bunların yanıtlarını size bırakıyor, şu alaturka şarkının sözlerini alabora ederek ayrılıyorum huzurunuzdan:
“Takılmanın kanununu yazsam yeniden
Kimi ümitleri yel alır gider
Kimi benim gibi takılır gönülden
Kimi senin gibi el olur gider”

Haberin Devamı

O Ses Eurovision

Haberin Devamı

Herkes onu bu kadar övünce merak ettim ve YouTube’a girip izledim.
“O Ses Türkiye”ye katılan Elnur Hüseynov’dan bahsediyorum. Bereli şarkıcının performansı güzel ve şaşırtıcı. Ama “O Ses Türkiye” performansı kadar dikkat çekici bir performansı daha var Elnur’un.
2008’de Azerbaycan adına Eurovision Şarkı Yarışması’na (bu kez beresiz, koreograf gereği bir kanatlı melek olarak) katılmış.
Samir adlı bir başka erkek şarkıcıyla. Yani Elnur diğer O Ses yarışmacılarının yanında hayli profesyonel. Tamam, diğer yarışmacılar arasında da sahne deneyimi olan çıkıyor ara sıra. Ama Elnur’unki artık deneyimden öte bir şey.
Bakalım bu önemli husus yarışmayı nasıl etkileyecek?

Yazarın Tüm Yazıları