Paylaş
Bu yüzden yaşadığı evi bir süreliğine terk ettiği söyleniyor.
Aslında toplum nezdinde gayet delikanlıca bir şey yaptı Rüzgar. Kendini ortaya koydu ve konuştu, ama bu popülerlikten faydalanıp kanal kanal dolaşmadı, işin suyunu da çıkarmadı.
Bu tehditler ise onu huzursuz etmek için çıkarılıyor.
Bu noktada daha çok desteğe ihtiyacı olabilir Rüzgar’ın.
Mesela kendisinden çok daha ünlü, ülkenin en kabul edilmiş, yıllar önce cinsiyet değiştirmiş bir başka sanatçısının desteğine.
Yani Bülent Ersoy’un desteğine. Acaba Ersoy, söyleyeceği birkaç cümleyle Rüzgar’a destek verir mi dersiniz?
Ağaçların suçu ne
Pazartesi yazdığım mahalledeki ağaçlar meselesine devam...
Önceki gün Vatan Gazetesi’nden Mutlu Tönbekici de yazdı.
Çünkü onun da başına benzer bir olay gelmiş.
Mahallesindeki asırlık ceviz ağacı Park ve Bahçeler Müdürlüğü onayıyla sökülüp başka yere nakledilmek istenmiş! Neyse ki mahalleli toplanıp itiraz etmiş de ağaç kurtarılmış.
Mutlu’yla ikimiz haklı olarak soruyoruz şimdi:
- Mahalledeki bu ağaçlar kime aittir? Topluca hepimize ait değil midir? Yoksa 30-40 yıl önce o ağacı dikmiş olan Ahmet/Mehmet efendi o ağaç hakkında her türlü tasarrufa sahip midir?
- Belediye mahallelinin izni olmadan ağaçları sökme/kesme hakkına sahip midir?
- Belediye elemanları kendisine yapılan işlemle ilgili soru soran vatandaşa, sadece “İznimiz var” demekle yetinmeli midir? Hani izin kağıdın? Resmi belgen?
- Ağaçları sökmenin yanı sıra bir de budama meselesi var.
Ağacı budamakla kuşa çevirmek arasındaki ince çizgi nerede başlar, nerede biter? “Bu ağaç önümü kapıyor” diyen mahalleli aynı hassasiyeti “Bu apartman önümü kapatıyor, yıktırın, budayın” diyebilmekte midir? Kısaca: Ağaçların suçu nedir efendiler?
Kürkçülerin kedi besleme olayı
Kürk giyenlerin bir savunma biçimi olarak sürekli, “Ama kedim var, yani hayvanları seviyorum” şeklindeki klişe demeçlemesine ne yazık ki İclal Aydın da kapılmış.
Kürküyle görüntülenince kedisi olduğunu hatırlatmış gazetecilere. Bu noktada bilmem kaç bin euro’luk kürkleriyle hava atmayı seven Bülent Ersoy tavrı daha gerçekçi gelmeye başladı bana. En azından, “Kürk giyiyorum, ama evde de kedi besliyorum” diyerek kürkün günah çıkarma alternatifi olarak kedileri/köpekleri işaret etmiyor.
Bir de bu “kedim var” cümlesinin bir süre sonra “evde çok güzel bir biblom var” şeklindeki tınlaması da kaçınılmaz oluyor. Kediyi de kedilikten çıkartıyorlar yani.
Kederden geberdik
Yer, Nişantaşı Sofa Otel tepesindeki Frankie.
Günlerden pazar gecesi...
Pazar gecesi bir mekanın tıklım tıklım olması mümkün mü? İmkansız. Ama Frankie’deki tüm masalar doluydu.
Bunca tıklım tıkışlığın sebebi ise Nükhet Duru. Kayra Şarapları’nın ayda bir pazarları düzenlediği “Timeless Moment” gecelerinin ikinci konuğu. İlki Alpay’mış. Pek yakında ise Nil Burak ve Selçuk Ural çıkacakmış bu konsept gecelerde.
Diğer isimlere ayıp etmek istemem ama Nükhet Duru bir daha sahne almalı Frankie’de. Çünkü:
- Her şarkıyı tadına vara vara, hissede hissede yorumladı.
- “Geberiyorum”u söylerken hem orkestra hem mekandakiler sustu. İnanılmaz bir performanstı.
- Hiç ara vermedi Duru. Dinlenme ihtiyacı duymadı.
- Sadece sese değil, görüntüye de bakakalıyordun. Çünkü göğüs dekolteli siyah elbisesiyle Almodovar kadınları gibiydi Nükhet Duru.
Paylaş