Bir zamanlar aşk yaşamış iki kişi (Mahsun Kırmızıgül-Bade İşçil) birbirleriyle kapıştı hafta içinde. Ama bu kapışma pek sofistikeydi; dünya mutfakları üzerinden laf salatası yaptı iki ex sevgili.
Bade İşçil dedi ki: "Mahsun bana lahmacunu elle yemeyi öğretti. Mahsun’dan ayrıldıktan sonra artık lahmacun yemiyorum. Batılı bir kızdım ve özüme döndüm".
Mahsun Kırmızıgül de altta kalmayıp Bade’ye yanıt verdi: "Ona Paris’te, lüks lokantalarda dünya mutfağını tattırdım. Ayrıca kendisiyle asla lahmacun yemedik. Daha çok suşi yedik".
Bir kere, lahmacunu elle yemeyi öğrenmek gibi bir şey olabilir mi yahu?
Mahsun, Bade’ye şöyle mi demiştir yani: "Bak Bade’cim, bırak şimdi o Jumbo çatal-bıçağı, sosyete işi onlar, şimdi kavrıyorsun sağ elinle lahmacunu, sonra hooop ağzına. Nasıl kolay di mi tatlım?".
Bade bu konuda saçmalamış. "Batılı kız özüne döndü" diyerek de bilinçaltını deşifre etmiş: "Ben sarışın, beyaz tenli, doğma büyüme şehirli, yüzü batıya dönük. Sen bir doğulu. Esmer. Kara kuru. Beni hak etmedin oğlum".
Hadi Bade böyle çocukça, fındık lahmacun misali cümleler yumurtlamış.
Ama Mahsun ne yapmış? Yok ona dünya mutfağını tattırdım, aslında lahmacun yemedik de suşi yedik, filan...
Ya boşver, dalganı geç Mahsun’cum. De ki, "Ya arkadaş evet, sabah-akşam lahmacun yedik".
Niye ciddiye alıp üste çıkacağım diye ispat mutfaklarında harap ediyorsun kendini?
Neyse, olan halkların kardeşliğine oldu. Yoksa, ah yoksa bu ex ikili, Türkiye’nin özlem duyduğu o müthiş sentezin sembolü, en sevdikleri mutfak da "füzyon" olabilirdi.
Evlerine mesela bir gece suşi, ertesi gece de lahmacun siparişi gelebilirdi.
Sarışın batılı suşiyle esmer doğulu lahmacunun aşkı. Bir ömür boyu.
Ama olmadı, olamadı. Üzüntümüz büyük, siyah çelenkler boy boy.
Bu acıyı Maldivler paklar, yürü Mahsun!
Feysbuk günlüğü
n Korkarım pek yakında 70 milyonun hepsi feysbuk üyesi olacak. Baksanıza bir güzide gazetemiz konuyla ilgili yazı dizisi başlatmış bugün. Feysbuk köşebentlerden taşıp araştırma yazılarına bile konu oldu ya, pes! Bakalım daha neler olacak...
n Merak ediyorum: Feysbuk’u, ABD’deki üniversiteli gençlik birbiriyle iletişim kursun diye yapan Harvard’lı öğrenci acaba bugünleri hayal etmiş miydi?
n Birkaç şirketin, çalışanları sürekli Feysbuk’ta vakit geçiriyor diye siteye erişim yasağı koyduğunu duydum. Valla işverenin yanındayım tabii, olmaz ki, o kadar çok vakit geçirilmez ki...
n İnsanlar kabilesini ne kadar genişletirse, o kadar çok mutlu hissediyor kendini Feysbuk’ta.
Misal, 300 arkadaşı olan biri 10 arkadaşı olan birine şöyle bir tepeden bakıyor, ister istemez.
’Musallat’ın fragmanı
O kadar seyirci çekmesine rağmen "Dabbe"yi sıkıcı ve boğucu bulmuştum.
Kasım ortasında gösterime girecek "Musallat" filmi de Dabbe gibi aynı konular üzerinden (öteki alem, İslam, cinler) bir hikaye anlatıyor.
"Of yine mi?" derken, fragmanına denk geldim. Ne yalan söyleyeyim, dikkat çekiciydi.
Tamam fragmandan filmin bütününe dair bir şey söylenmez. Ama bu fragman filmi merak ettiriyor. Dahası, korkutuyor! Mesela, ezan sesi eşliğinde şöyle cümleler var fragmanda: "Medine’ye hicretten hemen sonra bir anlaşma yapıldı, bütün yaradılanlar kendi aleminden başka bir aleme geçemeyecekti. Ama olmadı..."
Yabancı korku filmlerinde Hıristiyanlık sıkça kullanılır ya, böyle giderse İslam’ı korku filmlerine sokan ilk ülke olacağız gibi. Bekleyelim görelim (ve tırsalım lütfen).
Tan’dan yeni baladlar
İki yıl önce çok güzel bir şarkı vardı, adı "Kalbime Gömüyorum". (Bir kuple buyrun: Kalbimi mi beynimi mi dinleyeyim / Anlamadım ki ben şimdi neyleyim). Söyleyenin sesi güzeldi, şarkı damarellaydı, ama işte kimdi söyleyen, o dönem bilmiyordum. Sonra klibini gördüm televizyonda, Tan’mış adı. Bu şarkının olduğu albümü de ilk çalışması ("Rica Ederim"). O albümdeki "Kalbime Gömüyorum" benzeri yoğun depresif, feci bizden baladlarla Tan kendine hatırı sayılır bir kitle oluşturdu.
Ama nedense, tam istediği yere gelemedi. Ya da ben öyle hissediyorum, bilemem. Şimdi ikinci albümünü çıkarmış Tan, "Sözümü Tutamadım". Albümün sürprizi ise Sezen Aksu’nun klasikleşmiş şarkısı "Geçer". Diğer şarkıları, biraz birbirine benziyor Tan’ın. Ama ilk albümden mutlu olanı tatmin edecek Tan, orası kesin...