Paylaş
Genelleme yapmayayım ama son zamanlarda rastladıklarım buna işaret ediyor gibi.
Misal 1:
Dalaman-İstanbul uçağında iki kadın kendi aralarında yüksek sesle konuşuyor.
Aslında konuşmaları “kendi aralarını” çoktan aşmış, etraflarındakiler her şeyi duyabiliyor.
Önlerinde oturan yolcu dayanamayıp “Sessiz olur musunuz” diye uyarınca olan oluyor.
“Kimsin sen”le başlayan “Bana nasıl böyle dersin”le biten cümleler hava uçuşuyor. Yüksek seslerinden rahatsız olunan iki kadının sesleri daha da zirve yapıyor.
Misal 2:
Plajda herkes sessiz sakin oturuyor. Derken bir telefon sesi duyuluyor.
Telefonunu açan adam karşıdakinin sesini hoparlöre alıyor ve koca plaj ikisinin iş güçle ilgili konuşmalarını dinlemek zorunda kalıyor.
Yarım saat kadar filan.
En sonunda garsonlar gelip uyarmak zorunda kalıyor.
Misal 3:
Karantina döneminin mirası Zoom toplantıları tam gaz devam ediyor ya...
Maalesef insanlar kafe köşelerinde Zoom toplantısı yaptıklarında etrafta başka insanlar olduğunu unutuyor.
Dolayısıyla bir anda kendini toplantıya dahil olmuş buluyorsun. Korkunç bir durum. Maalesef çok örneğine rastladım.
Geçenlerde gittiğim kafede ise tanıdık bir sima, Canan Kaftancıoğlu da Zoom toplantısı yapıyordu.
Neyse ki Kaftancıoğlu “Ses rahatsız ediyor mu” diye sorma kibarlığını gösterdi, ben “Evet” deyince de bilgisayarın sesini kıstı.
Bu sesli sergi ise ilaç gibi
Sessizlik ve ses deyince, bugünlerde tam da bu konularla ilgili bir sergi var Arter’de, görmeniz lazım.
Özellikle de Yağmur Ormanı adı verilen, müzenin en alt katına konuşlanmış sergiyi.
Yağmur Ormanı’nda 20 adet birbirinden alakasız nesne havada asılı bir şekilde duruyor.
O nesnelerden biri tenis raketiyse diğeri büyük bir şamandıra.
Hatta bakır bir kazan ve plastik varil dahi var.
Tüm bunların üzerine ise mini bir hoparlör yerleştirilmiş.
Hoparlörlerden önceden kaydedilmiş sesler çıkıyor.
Ama sesler nesneler üzerinde ayrıca
titreştiği için (öyle bir düzenek yapmışlar) ortaya yeni bir ses çıkıyor.
Ve garip bir şekilde salonda duyulan ses karmaşası rahatsız edici değil, tam aksine huzur verici.
Şimdiye kadar 45 farklı ülkede, çeşit çeşit versiyonlarda
izleyici karşısına çıkmış Yağmur Ormanı sergisi hem görsel hem de işitsel bir şölen bana kalırsa.
Etrafınızdaki bunaltıcı seslerin aksine Arter’in bu sesli sergisi ilaç gibi gelebilir.
Sesimi çıkarmazsam içimde kalır
Arter’in yeni sezon sergilerini gördükten sonra söylemek istediğim bir şey var.
Sesimi çıkarmazsam içimde kalır:
Elbette küratörlerin bir bildiği vardır ama hayli eski tarihli işlerin yanı sıra güncel sanatın çok taze, yeni isimlerine de yer verilir mi ileride acaba?
Çünkü Arter bunu yapabilecek konum ve güçte.
Tam da kimseler yurtdışına filan gidip sanat fuarı, sergi sepet gezemiyorken keşke böyle bir şey yapsalar...
Ses verdiler
Kenan Doğulu’dan tut da ismini duymadığımız yüzlerce müzik sektörü emekçisi önceki gün Instragram’da isyandaydı.
Kırmızı postlar aracılığıyla müziğin sesinin kısılmasının sektördeki herkesi zor durumda bırakacağından bahsediliyor, bir orta yol bulunması isteniyordu.
Haklılar, ne zaman bir şey olsa önce müziğin sesi kısıldı. Ve şu an yine yeniden zorlu bir döneme girdi müzik emekçileri.
Paylaş