Paylaş
Aynı zamanda sıkı bir hikâye anlatıcısıydı.
Her koleksiyonu bir felsefeye, bir sorgulamaya dayanır, kıyafetler aracılığıyla bize yeni hikâyeler sunardı.
Şairdi de... Bahar Korçan kreasyonundan bir ürün aldığınızda içinden onun yazdığı bir şiir çıkması en özel sürprizlerden biriydi.
Modayı sanat gibi gördüğü için defilelerini de buna göre düzenliyordu.
Beyhan Murphy ile çalıştıktan sonra opera, bale ve tiyatro kostümlerine yönelip bu alanda üretmeye başlaması bu nedenle sürpriz değildi, olması gereken “olmuştu”.
Çünkü hikâyenin peşindeydi Bahar Korçan.
Ona esas cazip gelen oydu.
90’ların ortasında, popun en parlak döneminin ürünü olan starların hikâyesini yönlendirmesi de tesadüf değildi. Yine olması gereken “olmuştu”.
Tarkan’ın “Salına Salına Sinsice” videosundaki imajı herhalde Bahar’ın o dönemine ait en güzel örnektir.
“Bir araya getiren” özelliği de vardı Bahar’ın.
Moda Tasarımcıları Derneği’nin kurucularındandı.
İlk yıllarında İTÜ Taşkışla’da düzenlenen Moda Haftası’nın en çok koşturanı, en çok “akıl hocalığı” yaparak gençlere yön vermek isteyeniydi.
Bir şey daha var: 1998’de bu siyah beyaz fotoğrafın da olduğu dergi röportajı çekimi vesilesiyle tanıştığımızda kendi bildiğinden vazgeçmeyen biri olduğunu hissetmiştim.
Sonraki yıllarda da her daim öyle oldu, öyle yaşadı, o şekilde ışık saçtı.
Huzur içinde uyusun...
Sürülemeyen ruj ve yan yana business koltuklar
Olay tam “Hanedan” dizisindeki entrikalar misali.
Olay şu: 200 milyon liralık boşanma davaları sekiz yıldır devam eden kavgalı bir çift var, Feryal ve Kemal Gülman.
İşte bu çift Nice-İstanbul uçağında yan yana koltuklara denk düşmüş.
Kemal Gülman’ın sevgilisi Eda Cideli ise arka koltukta oturmuş.
Feryal Gülman yerini değiştirmek istemiş, ama hostesler bir şey yapamamış. Uçak küçük ve sanırım sadece dört sıra business varmış, bundan dolayı...
Peki üç saatlik yolculuk boyunca gerçekten hiçbir şey konuşmadan mı oturmuş boşanamayan Gülman çifti?
Buna pek inanmadım.
İnsan dayanamaz, bir noktada iki çift laf eder diye düşünüyorum.
Öyle cool bir şekilde durdularsa gerçekten bravo.
Arka koltuktaki sevgili için ise durum daha fena. Film filan izlemeye çalışıp kafasını dağıtsa zaten esaslı bir filmin içinde. Bulunduğu filmin sonunu daha çok merak etmiş olabilir.
Bir de uçak indikten sonraki hadise var.
Havalimanında görüntüleri çekilince, Kemal Gülman gazetecileri Feryal Gülman’ın çağırdığını düşünüp şöyle demiş: “Bu kadın belasını arıyor”.
Bir kere tehditkâr bir ifade, hiç yakışmamış kendisine.
Feryal Gülman ise “Uçaktayken gazeteci nasıl çağırayım?” demiş, ama uçaktan inip pasaport geçişi ve bagajı alana kadar o kadar çok zaman geçiyor ki, o esnada gazetecilere haber vermek çok kolay.
Şu savunması da komik olmuş: “Ben çağırsaydım en azından bir ruj sürerdim”.
Sözün özü: Bu “Hanedan” entrikası olayın esas kahramanları sürülemeyen o ruj ve berbat tesadüflere yol açabilen business sırası az o uçak.
Paylaş