Paylaş
Lady Gaga’nın Youtube’da yayınlanır yayınlanmaz dokuz milyon kişi tarafından tıklanan yeni klibi Judas da bu malzemeden dibine kadar yararlanıyor.
Judas’ın tarihteki hikayesi malum:
İsa, 12 havarisi ile birlikte yediği son akşam yemeğinde kendisinden sonra dini yaymaya devam edecek ilk havari olan Peter’a dönüp “Aramızda bir hain var” der. Peter kim olduğunu sorunca İsa, “Şaraba batıracağım ekmeğin ilk lokmasını alacak olan hain seçilecektir” diye yanıt verir. Ve lokmayı Judas’a uzatır.
Judas lokmayı alıp bitirir. Roma askerlerine gidip İsa’yı ispiyonlar. Judas askerlere, odaya girdiğinde öpeceği kişinin İsa olduğunu söylemiştir.
Beklenen olur ve Judas içeri girip İsa’yı alnından öper. Sonradan başka versiyonlarda anlatılmış olsa da, hikaye en çok bu şekilde biliniyor.
“Judas ihaneti”, “Judas öpücüğü” tanımlamaları da hep buradan yola çıkmış.
Gaga da şarkıda/klipte anlattığı/görüldüğü üzere Judas’a (yani en arıza ve serseriye, kadınların hep taptığı türden olan adama) aşık.
Ondan bir türlü vazgeçemiyor (şarkıda şöyle diyor: “Ben kutsal bir aptalım / Ama bebeğim, o çok zalim / Judas’a aşığım”)
En sonunda manyak Gaga, İsa kılıklı adamdan af diliyor, günah çıkartıyor bir bakıma (şarkıda da sürekli Judas’tan kurtulacağını söylüyor, “onu devireceğim, alt edeceğim” diyerek.)
Sonuçta Gaga af uğruna İsa’nın ayaklarını yıkıyor.
“Hain” Judas da Gaga’nın poposundan aşağı birasını döküyor, madem öyle işte böyle hesabı.
Finalde ise Gaga (anlıyoruz ki aslında Magdalalı Meryem) taşlanarak (gayet stil bir şekilde tabii) öldürülüyor.
Klibi izlerken haliyle -ütopik de olsa- düşünüyorum.
Hande Yener ya da bir başkası bizim efsanelerimizden birini bir şarkısına mesela motif olarak koysa, sonra da bunu kliplendirse ne olurdu?
Olacakları hepimiz biliyoruz tabii.
Hıristiyanlık gibi popüler kültüre kolayca meze yapmaya cesaret edilecek bir şey değil bizimkisi.
İsa böyle bir klipte ya da geçmişte Madonna’da olduğu gibi (“Like A Prayer” klibi) sıkça karşınıza çıkabilir.
Üstelik Gaga’nın klibinde olduğu gibi; motoru üzerinde, deri ceketli, Latin yakışıklısı bir manken tarafından da simgelenmek suretiyle genç kızların (hatta erkeklerin) gönüllerini fethedebilir.
Kraliyet Ailesi gelmiş, hoş gelmiş
Cuma gecesi yakın arkadaşlarla Ulus 29’dayız.
İçeride her telden müzik çalıyor. Tarkan da, artık demode olmuş geçen yazlardan kalma dans şarkısı da, güncel hitler de...
Bu ortaya karışık durumdan ortam da nasiplenmiş.
Bir tarafımızda Kıvanç Tatlıtuğ var. Kendi kendine dans ediyor bir köşede.
Öteki tarafta ise Tatlıtuğ’tan daha dikkat çekici bir grup söz konusu: Monaco Kraliyet Ailesi’nin genç bir ferdi ve onun kankaları...
Malum kişi Prenses Caroline’ın oğlu Andrea Casiraghi. 29’cuların sık aralıklarla servis ettiği maytaplı (niyeyse artık?) shot’lar sayesinde kendinden geçiyor Andrea.
Gürültülü bir şekilde eğlendiklerine şahit oluyoruz her saniye.
Ve ilginç bir ayrıntı: Mekandaki kadınların Andrea’nın “kraliyet mensubu” olduğunu öğrenmesiyle adamakıllı heyecanlanmasına bizzat şahit oldum.
Kate ve William’ın masal düğününün kelebek etkisi olsa gerek, kadınların gönüllerinde gizli bir monarşi aşkı yatıyor aslında.
Engin’in vampir aşkı
W Lounge’da her ay yapılan “Slim” konseptli partilerin ev sahibi bu kez Engin Altan Düzyatan’dı.
Engin, gecenin şerefine “Slim” odaklı bir vampir-komedi çekmiş. Daha doğrusu, bir yamyam fıkrasını vampirleştirmiş.
Çok fazla kısa olmasının dışında film güzeldi.
Neyse ki Engin devamını getirecekmiş.
“Bir üçleme olacak” diyordu o gece.
Paylaş