Paylaş
Epey acayip: Dubai’ye iner inmez “tehlikeli yolcu” olarak karakola filan alınmış!
Neler olup bittiğini tam anlamak için Nihat’ı aradım, o da ayrıntısıyla anlattı, buyrunuz...
Neler oldu Allah aşkına?
Meslek hayatımda sayısını hatırlayamadığım kadar çok uçak yolculuğu yaptım. Business da uçtum, ekonomi de. Ama bu son uçuşta havayolu şirketinin eziyetine maruz kaldım. Bu üslup karşısında tepkisiz kalmak istemedim.
Peki ama neler oldu tam olarak?
Biletim ekonomiydi. Ancak bir davette tanıştığım Türkiye Emirates Genel Müdürü Bahar Ahmet Birinci, rahat yolculuk yapabilmemiz için bir şeyler ayarlayabileceğini söyledi. Ve ertesi gün, uçuş yaptığımız her noktaya business class’da yer olduğu takdirde upgrade olabileceğimi bildiren bir yazı gönderdiğini belirtti. Meğer yanlışlıkla business upgrade asistanım adına yapılmış.
Havaalanına gittiğimizde bir hata var, düzeltebilir miyiz dedik. Yok düzeltemiyorlar! Uçakta yer değiştirebilir miyiz diyoruz? Ona da cevap yarım yamalak belirsiz...
Sonra?
Biz değiştiriyoruz yerimizi uçakta! Sadece uçağın kalkış ve inişi sırasında oluşan bir uçak korkum vardır, bunu da beni tanıyan herkes bilir. Hafif gerginim haliyle. ıhtiyacım olan tek şey biraz güven duygusu! Birden gelip bana diyorlar ki, “Kalk ekonomiye git, yer değiştiremezsin”.
Yahu bir durun, benim derdim başka diyorum.
Koltuk derdinde falan değilim; biraz korkuyorum o kadar... Hayır diyorlar! Peki deyip gidiyorum! Uçak kalkıyor, ama yapılan tavır bana ağır geliyor.
Yüzlercesine rastladıkları bu korku durumuna yaklaşım bu mudur? Bu kadar mı insanlıktan uzak ve kaba olunur? Bu tavrın sebebini anlamaya çalışıyorum. Daha da kabalaşıyorlar. Olacak iş değil. Üstelik tehditkarlaşıp yasal işlem başlatacaklarını söylüyorlar. Koltuk derdinde değilim!
Sonuçta annemizin karnından business doğmadık. Benimki can derdi!
Tartışma uzuyor, ben de hakkımı koruyorum. Ve olay karakolda bitiyor...
“Tehlikeli yolcu” sıfatı taşımak nasıl bir duygu?
Hayatımda hiçbir zaman tehlikeli biri olmadım. Usul, yol, yordam bilirim. Ayrıca ben mi tehlikeli yolcuyum yoksa onlar mı tehlikeli personel?! Benim yaşadığım milyonlarca insanın yaşadığının bir benzeri... Yapmaları gereken sadece zarif ve insan olmak!
Devriye’ciler yeniden bir arada
Doksanlı yıllarda iki tane cevval kadın muhabir vardı.
Altlarında motosiklet -sonradan cip de kullandılar- dere tepe gezip haber yaparlardı.
Geçenlerde aldığım bir davetiye bana onları yeniden hatırlattı.
Davetiyenin üzerinde “Bu pazar Pastarito’da Devriye partisi” yazıyordu.
Evet, Devriye! O iki kadın muhabirin yaptığı meşhur program.
Devriye öyle marka olmuş ki, bugün bile hatırlanabiliyor.
Demek ki zamanında gerçekten sıkı iş yapmışlar.
Peki bu Devriye partisi nereden çıktı?
O iki kadın muhabirden biri, yani Ebru Keser televizyonu üç sene önce bıraktı ve Pastarito restoranlarını açtı.
Birçok arkadaşı restoranından sürekli “Devriye’nin yeri” diye bahsediyordu. Ebru da o günleri yadetmek için bir Devriye partisi yapmaya karar vermiş.
Bu arada, Ebru’nun Devriye’deki partneri Bilge Egemen televizyon dünyasını bırakmış değil.
O halen NTV’de çalışıyor.
Ebru’ya telefon açıp Devriye dönemini sordum, “Nasıl bugün bile hatırlanıyor Devriye?” diye...
İşte anlattıkları:
“Kanal D’nin ilk yılında, 1992’de başladık Devriye’ye.
Tam altı buçuk yıl programı yaptık. Devriye’nin yapımcıları özgün bir program yapmak istiyordu.
Motosiklet üzerinde şehri gezip haber yapan iki kadın muhabir fikri de böyle doğdu.
Bu program için ikimiz de motor eğitimi aldık. Açıkçası hiç sevmedim motoru.
Bilge daha çok sevdi, onun ruhuna uydu.
O dönem Kawasaki 1800 vermişlerdi. Kocaman bir şey! Durmadan düşüyordum üzerinden!
Program şehir dışına taşmaya başlayınca bu kez altımıza bir cip verdiler.
İnsan hikayeleri ağırlıklı olarak devam ediyordu Devriye. O yüzden çok tuttu.
Bir de star olduğumuzun hiç farkına varmadık. ışin en güzel tarafı da oydu. Yoksa doğallığımızı kaybederdik.
Aslında Bilge’yle çok zıt kutuplarda insanlardık.
Ama hiç anlaşamadığımız bir gün olmadı.”
Paylaş