Paylaş
“Nasıl orgazm olursun?”, “15 adımda karşı cinsi nasıl etkiler ya da sepetlersin” gibi klişe Cosmopolitan sorularının yanı sıra bir de “Nasıl daha iyi görünebilirsin?”, “Nasıl kendinden yeni bir ben yaratırsın?” gibi fiziksel/ruhsal nasıllar vardır bitmek bilmeyen...
Benim “nasıl”ım gayet masum ve sıradandı.
“Alaçatı kışın nasıl olur?” sorusundan hareketle İstanbul’un soğuğunu, trafiğini, cümle alemini ansızın terk edip yazın insan seline kapılan Alaçatı köyünün kışına geldim.
“Kimse yoktur, bomboştur” diye düşünüyordum, ama yanıldım. Üç-beş de olsa insan var, hareket bereket de...
İşte Alaçatı’nın kışlık yüzü...
YAZ-KIŞ AÇIKLAR
Evet çoğu yeme içme mekanı kapalı. Ama yaz-kış açık olanlar da varmış meğer.
En son yazın uğradığım Asma Yaprağı onlardan biri.
Kimse gelip gitmese de her gün ocağı yakıp yemek yapıyorlarmış. “Kimse gelmez boşver” diye günü atlamıyorlar yani; yine çalışıyor yine çalışıyorlar.
Orada şahane bir öğle yemeği yedim. Hormonsuz. Bol otlu.
Bir de herkesin ısrarı üzerine balkabaklı tatlıyı.
Nefisti, tadı hâlâ damağımda bir yerlerde...
Barbun da kışın açık olan restoranlardan.
Mekanın sahibi ve şefi Kemal Demirasal sörfçüymüş aynı zamanda.
Hâlâ sörf yapıyor, ama yemek yapma tutkusu onu buralara getirmiş. Şimdi daha farklı hayalleri var.
Mesela Barbun’u aylar öncesinden rezervasyonları dolan o Michelin yıldızlı ünlü restoranlar gibi yapmak istiyor.
Yapacağına da eminim, çünkü Alaçatı’daki restoranlardan farklı bir yolda ilerliyor.
Hem yaptığı yemekler hem de yaz-kış açık bakış açısıyla.
Barbun’un yengeçli mantısı ve tütsülenmiş salatası ise ayrıca tavsiye. Özellikle de sonuncusu.
Hiçbir yerde görmediğim/tatmadığım bir şeydi.
Ve Göz Lounge... Yazın gelemedim, kış vakti kalabalığı şaşırtıcıydı.
KIŞ SOHBETİ: İNŞAAT
İnşaat... Meğer bu da bir kışlık Alaçatı gerçeğiymiş.
Yazın inşaat yapılması yasak olduğu için tüm ev inşaatları kışın yapılıyormuş burada. Dolayısıyla bir sürü inşaat gördüm. Bir de henüz yeni yaratılmış, tamamı taş evlerden oluşan, hiç görmediğim taze mahalleler...
2015’te Alaçatı merkezin kapasitesi doluyormuş ama.
Yani ev yapacak arsa kalmıyormuş.
Bunu da bölgenin en ünlü inşaat firması Veryeriler’in ortaklarından Alpan Veryeri söyledi.
Sırf kendilerinin 2015’e kadar her yıl en az 30 tane taş ev yapacaklarından bahsetti.
Ama ondan sonra tamammış işte, yer kalmıyormuş köyde.
Peki Alaçatı merkezi dışında daha da genişler, büyür mü?
Talebe bakılırsa büyür. Çünkü arsa fiyatları gün be gün artıyor ve bu arsalar üzerine dikilen taş evler de hızla satılıyormuş. “Vay be” olmamak, Alaçatı’nın bu deli rüzgarına şaşırmamak elde değil.
SANAT, FİLAN...
Sanat-fikir atölyesi... Kışın Alaçatı’da yapılacak en iyi şeylerden biri. Açıkçası bana biraz sıkıcı geliyor böyle şeyler.
Ama bir yarım saat sabredince “fena değilmiş” oluyorum. Her şey sabır yani.
Bebek’teki Hepsi Hikaye Atölyesi Alaçatı’da arada bir böyle atölyeler yapacakmış. Alpan Bey’in desteğiyle.
Fotoğrafçı Merih Akoğul mini bir fotoğraf okuma atölyesi için oradaydı. Sonuç: Sabrettim ve uyuklamadan pür dikkat dinledim Cindy Sherman’la başlayan fotoğraf okumalarını...
AHH ŞÖMİNE!
Şömine... Digitürk’ün müzik kanallarında gösterdiği o meşhur şömine görüntüsüne takık olanlar için gerçek bir şömine görmek bir an Matrix etkisi yaratabiliyor.
“Hangisi gerçek?” oluyorsun.
Sonuç: Şöminedeki yanan odun çıtırtılarını duymak en güzel Alaçatı kış gerçeğiydi...
90’lar ve bitmeyen dönem nostaljisi
Seksenler nostaljisini yedik, bitirdik.
Şimdi sıra doksanlarda.
Aslında doksanlar nostaljisi, o dönemin Türkçe pop şarkılarını sıkça çalan Türkçe barlar sayesinde epeydir vardı.
Ama dizisi, kıyafeti, söylemiyle doksanları hatırlamak Okan Bayülgen’in cumartesi günkü programı sayesinde oldu.
Açıkçası bana bu dönem nostaljilerinden, o yılları “ah ne güzeldi” diye anıp durmaktan ve şu anki dönemi kötüleyip duranlardan gına geldi.
En güzeli şu an, yani 2012. Yemişim seksenini, doksanını...
Paylaş