Paylaş
Aşı konusundaki en yetkin isimlerden İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nden Prof. Dr. Gülbin Gökçay konuya açıklık getirdi.
Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce mahkemenin kararı doğru mu?
Değil. Kamu sağlığının ve özellikle koruyucu çocuk sağlığının öneminin net anlaşılamaması olarak değerlendiriyorum. Aşılar konusunda toplumun yeterince bilgilendirilmemesi bu duruma yol açmıştır. Bu nedenle son yıllarda ortaya çıkan mahkeme kararları da birbirinden farklıdır. Bazı mahkeme kararları aşı karşıtı iken bazıları da aşılanmanın gereğini destekler biçimdedir. Aşı sayesinde birey o hastalığa karşı hastalığı geçirmeden bağışıklık kazanmakta ve diğer yandan aşılanma oranının yükselmesi ile henüz aşılanması mümkün olmayan bireylerin korunması sağlanmaktadır. Buna da toplumsal bağışıklık denmektedir. Aşı uygulamaları sayesinde ölümcül seyreden ya da ağır sekellere yol açan çiçek hastalığı, çocuk felci hastalığı, kuşpalazı, kazıklı humma ve kızamık hastalığı gibi birçok hastalığın kökü kazınmış ya da çok seyrek görülür olmuştur. Günümüzde aşılar konusunda hızlı gelişmeler yaşanmakta ve yeni aşılar, çocuklarda uygulanmak üzere kullanıma sunulmaktadır. Diğer yandan hastalıkların görülmesi azaldıkça aşılarla ilgili tartışmalar daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle kızamık hastalığı çok azalmış iken bu aşı karşıtı tartışmalar nedeni ile aşılanma oranları düşünce ABD ve Avrupa’da tekrar artmıştır.
Hepatit B aşısı yaptırmak gerekir mi?
Kesinlikle! Olayda söz konusu olan Hepatit B aşısı bir karaciğer iltihaplanması olan Hepatit B enfeksiyonundan korur. Hepatit B enfeksiyonu özellikle küçük yaşta geçirildiği takdirde karaciğer kanseri riskini arttırır. Bu enfeksiyon sigaradan sonra en önemli kanserojenlerden biridir. Hepatit B aşısı sayesinde çocukların daha sağlıklı büyümesi ve mevcut kapasitelerinin en iyi gelişmesi sağlanmaktadır. Bu çocukları için ve kamu sağlığı için bir fırsat hatta bir haktır.
Aşıların zararları, yararlarından fazla mıdır?
Tam tersine aşının yararları zararından fazladır. Aksi takdirde kullanıma sunulmazlar ya da kullanımdan kaldırılırlar. Bir aşı kullanıma sunulmadan önce başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere birçok bilimsel kuruluş tarafından değerlendirilmektedir. Bir aşının kullanılması için önce o aşının geliştirilmesinin gerekliliği değerlendirilir, ardından bilimsel araştırmalar başlar, bunu hayvan deneylerinin yapılması izler. Hayvan deneylerinden sonra aşı üretiminin klinik aşamalarına geçilir. Yani; Sağlıklı gönüllü erişkinlerde aşının güvenilirliği ve etkinliği denenir. Önerilen biçimdeki aşının sıklık ve doz ayarı gönüllüler üzerinde sınanır. Aşının geniş bir toplulukta önerilen doz ve biçimde uygulanmasının kısa ve uzun dönem etkileri en az 5 yıl izlenir. Bu fazın sonunda aşıya lisans verilir ve aşı toplumda kullanıma sunulur. Kullanıma sunulan aşının güvenliği toplumda izlenir.
Uzun yıllardır kullanılmakta olan aşılarda faz 4 ile ilgili bilgiler daha fazladır. Ülkemizde de faz 4 açısından ayrıntılı izlemler titiz bir şekilde yapılmaktadır.
Aileler bu konuda ne yapmalıdır?
Koruyucu çocuk sağlığına önem vermeliler. Doğru bilgi kaynaklarını kullanmalılar. Bunlar bilimsel kurumların ya da resmi bilimsel kurum ve kuruluşların sonu ‘.gov’ ile biten elektronik adresleridir. Bilgi çağında yaşıyoruz ancak her bilgi doğru değil. Özellikle internetteki her bilgi doğru gibi algılanıyor. Oysa çok farklı amaçlar ile bilgiler internete atılabiliyor. Doğru bilimsel araştırma yöntemleri sonucu elde edilen bilgi güvenilirdir. Bazen bilimsel dergilerde çıkan yazılarda bile sorun yaşanabiliyor. Örneğin Avrupa’da kızamık vakalarının artmasına yol açan kızamık aşısının otizme neden olduğunu öne süren Wakefield ve arkadaşları tarafından yapılan ve Lancet’te yayımlanan araştırma birçok eksikliklerinin, verilerinin çarpıtılmış olmasının anlaşılması ile yayından çekilmiştir. Ancak ülkemizde bile hala bu makale temel alınarak tartışmalar yürütülmektedir. Oysa farklı ülkelerde yapılan çalışmalarda aşıların otizme yol açtığını gösteren bir sonuç bulunmamıştır. Bu bilimsel veriler sonucunda aşıların otizme yol açtığı savı bilimsel olarak kesin bir biçimde red edilmiştir. Aynı şekilde sözü geçen olayda belirtilen hepatit b aşısının içinde bulunan tiyomersal maddesinin bebeklere zararlı olmadığı kanıtlanmıştır. Ancak bu tartışmalar nedeni ile bu maddeyi içermeyen hepatit b aşısı üretimine geçilmiş ve bu durum da aşı maliyetini arttırarak birçok bebeğin aşıya ulaşmasını güçleştirmiştir.
Her uygulamanın bir yan etkisi olabilir, yaşam her zaman riskleri de içerir. Yemek yerken herkes için lokmanın boğaza kaçıp boğulma tehlikesi vardır. Kazalardan korunmak için trafikte seyir halinde kemer takılması gerekir ancak nadir de olsa kaza sırasında kemer taktığınız için köprücük kemiğiniz kırılabilir. Bu durum düzelen bir durumdur diğer yandan kemer takmak kazadan kalıcı olarak sakat kalmadan ya da ölmeden kurtulmanızı sağlar. Aşı uygulamaları da böyledir. Tüm dünyada aşı sonrası istenmeyen etkiler konusunda bilgi toplanmakta ve nedensellik açısından değerlendirilmektedir. Bu istenmeyen etkilerin büyük bir kısmı tesadüfi birliktelikten kaynaklanır. Aşı uygulaması sonrası gelişen bir sorun nedensellik açısından değerlendirilirken belirli bilimsel ölçütler kullanılmaktadır. Uygulanmakta olan aşılarda bu açıdan bir sorun bulunmamaktadır. Aşıların bireysel ve kamusal yararları zararlarının çok önündedir.
Devlet politikası nasıl olmalıdır?
Devlet güvenirliğini yitirecek tutum ve davranışlar içinde olmamalıdır. Devlet kamu sağlığını, koruyucu çocuk sağlığını ve bilimsel düşünceyi desteklemelidir. Bu yaklaşımları tehlikeye atan durumları engellemelidir. Kamuoyu doğru biçimde sık aralarla bilgilendirilmelidir. Örneğin yaklaşık 15 yıldır ülkemizde hiç çocuk felci vakası görülmemektedir, kuşpalazı (difteri), kazıklı humma (tetanoz), kızamık ve menenjit vakaları çocuklarda çok azalmıştır. Tüm bu başarılar aşı uygulamaları sayesinde olmuştur ve toplumun bundan hiç haberi yoktur.
Aşı şirketlerinin bu konudaki kâr hırsı, çocuk sağlığını tehlikeye mi atıyor?
Aşı ya da ilaç üreten şirketlerin sağlık hizmetinde yer almaları kaçınılmazdır. Önemli olan onların denetlenmeleridir. Aslında aşı uygulamaları sayesinde insanlar daha az hastalanmakta ve sağlık harcamaları azalmaktadır. Ancak neoliberal politikalar nedeni ile hükümetler üniversitelerin bağımsız araştırma yapmasını destekleyecek fonları kısmaktadırlar. Araştırma bütçesinin kısılması bilim insanlarının aşı ya da ilaç üreten firmalardan destek alarak çalışma yapmasına yol açmakta bu da yapılan araştırmaların güvenilirliğine gölge düşürmektedir. Güven bunalımı da bu tip sorunlara yol açmakta ve başta çocuklar olmak üzere toplumun önlenebilir hastalıklar nedeni ile acı çekmesine neden olmaktadır.
Aşılarda yer alan 'çocuklar için zararlı maddeler' hangileri?
Aşılarda çocuklar için zararlı madde yoktur eğer olsa hiçbir ülke çocuklarına bu aşıları uygulamaz. Tartışılan maddeler olmuştur. Ancak hiçbirinin bilimsel olarak bir zararı olduğu kanıtlanmamıştır. Tam tersine her zaman aşılamanın yararı kanıtlanmıştır.
Prof. Dr. Gülbin Gökçay
Tavsiyeleriniz neler? Ne yapmak gerekir?
Koruyucu çocuk sağlığı konusunda halkı bilgilendirmeye yönelik programlar acilen başlatılmalı. Bu konuda basına da çok büyük görevler düşmektedir. Olaylar basında yer alırken kamu sağlığı göz önüne alınarak haberler oluşturulmalıdır. Bu son olayın basında yer alma biçimi nedeni ile ülkemizin kamu sağlığı, koruyucu çocuk sağlığı önemli bir yara almıştır. Sağlık hizmeti verirken aileleri bilgilendirmek için zaman ayrılmalıdır. Mevcut sağlık sisteminde hekim kısa sürede çok hasta bakmaya yönlendirilmektedir. Bu da sağlık eğitimi konusunda en duyarlı olduğu anda kişiye sağlık eğitimi verilmemesine yol açmaktadır. Bu olayda anne ve babaya başından yeterince zaman ayırılıp doğru bilgiler uygun şekilde aktarılsa idi sorun bu noktaya gelmeyebilir, aşı uygulamalarının yararları konusunda ikna edilebilirlerdi.
Paylaş