Paylaş
Sürekli mutluymuş gibi görünmelerinin nedeni ağız yapıları.
Yani bakanların gözünde tamamen bir yanılsama.
Bilerek ya da bilmeyerek yunuslarla yüzmek veya gösterileri izlemek için yunus parklarına girenler hayvana işkenceye ortak ve hatta neden oluyorlar.
Çok değil daha geçen hafta Türkiye sınırları içindeki bir yunus parkında bir çocuk, esaret içinde yaşadığı hayatını kaybetti.
Bu son zamanlarda art arda gelen dördüncü yunus ölümü haberi.
Düşünsenize kendi doğanızda saatte 40 km’ye varan hızla yüzebiliyor, derinlere dalabiliyor, her gün 150 km. yol yapabiliyorsunuz.
Ve siz bu özgürlüğe sahipken biri geliyor, sizi o ortamdan çalıyor ve başkasının eğlencesi için küçücük bir havuza hapsediyor.
Dans edip insanları eğlendiresiniz diye ölü balık yediriyor, eğitim adı altında ceza veriyor.
Bu işkence merkezine “park” diyorlar bir de.
Ne parkı Allah aşkına, işkence merkezi, hapishane!
Eğlence dışında bir de yunus terapisi diye bir şey uydurmuşlar.
Zihinsel, bedensel rahatsızlıkları olanların tedavisinde kullanılıyormuş yunuslar.
Hapis hayatı yaşayan, işkence gören, psikolojisi altüst olmuş bir hayvandan şifa ya da hayır geleceğini iddia etmek, ancak büyük ve kirli bir ticaretin varlığının açıklaması olabilir.
Kandırılan insanlar, sömürülen masum hayvanlar ve onların üzerinden kazanılan kirli para.
Bir de yunuslarla yüzüp, fotoğraf çektirenler var.
Bakın bu hayvanların psikolojisi iyi değil, aslında tehlikeli bir şey yapıyorsunuz.
Para verip zarar görebilirsiniz, benden söylemesi.
Ülkemizde şu anda
9 tane yunus hapishanesi var ve ne yazık ki Avrupa’da en çok yunus parkına sahip ülkeyiz.
Yeni yasa, yenilerinin açılmasını engelledi ama mevcut olanlar, içindeki yunuslar ölene dek faaliyet göstermeye devam edecek.
Gönül tabii ki bu masum çocukların esaret altında ölmelerinin beklenmesini değil, rehabilite edilip özgürlüklerine geri verilmesini istiyor.
Birileri vicdana gelir mi acaba?
Onlar vicdana gelene kadar bekleyecek değiliz tabii. İnsanları uyarmaya, devleti aksiyon almaya çağırmaya devam edeceğiz.
Haydi çocuklar sinemaya
Geçtiğimiz gün Sinan Akçıl ve Ecrin Su Çoban’ın düeti “Eğlenmene Bak” ile müjdelenen “Masal Şatosu: Gizemli Misafir” yarından itibaren sinemalarda.
Birincisi yaz aylarının en çok izlenen filmleri arasında yer alan ve Türkiye’nin ilk fantastik çocuk filmi özelliği özelliğini taşıyan “Masal Şatosu” serisinin bu ikinci filminin başrollerinde Ecrin Su Çoban, Gülse Göçer ve Dolunay Soysert var.
Yönetmenliği Burak Kuka’ya, senaryosu ise Erçin Sadıkoğlu’na ait filmde dünyanın en büyük ikinci arkeoloji müzesi olan Hatay Arkeoloji Müzesi de yer alıyor.
Yani hem çocuklar hem de büyükler keyifli bir maceranın yanı sıra tarih dolu bilgilendirici bir yolculuğa da çıkmış olacaklar.
Hep diyorum, yaz sıcağında en keyifli eğlence serin serin sinema salonlarında yaşanır.
“Masal Şatosu: Gizemli Misafir”in gösterildiği sinemalar çocuklu ailelerin uğrak yeri olacak.
Uçamıyoruz, yer yok!
Pandemi yazı hariç her yıl konserler gereği sık sık Bodrum, İzmir, Antalya’ya sıkça uçmuş biri olarak söylüyorum; ben uçaklarda bu yaz olduğu kadar doluluk hiç görmedim.
Bu saydığım yerlere ne gidebiliyorsunuz, ne dönebiliyorsunuz.
Gidenler resmen mahsur kalıyor.
Ekonomi, business fark etmiyor, “full” yazıyor her seferin karşısında.
Hasbelkader açılacak ilk yeri kapmak için Türk Hava Yolları aplikasyonunda yaşıyorsunuz.
Bana biri bu doluluğu açıklasın lütfen.
Yoksa bilet fiyatlarının uçmasının ters etki yaptığını düşünmeye başlayacağım.
Paylaş