Paylaş
Bir tarafta kadınların, diğer tarafta ise erkeklerin oyun alanı haline gelmiş filmler var.
“Joker” gibi tek bir karakter üzerine kurulmuş (Joker’le Joaquin Phoenix’in En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı alacağı kesin tabii) filmleri bir kenara bırakırsak, Oscar adayı olacak filmlerde tam bir cinsiyetler savaşından söz edebiliriz.
Bu yıl yarış, kadın filmleri ile erkek filmleri arasında geçecek.
Kadınlar tarafında Fox News’teki cinsel taciz skandalını konu alan “Bombshell” ve Greta Gerwig’in “Küçük Kadınlar” (Little Women) uyarlaması var.
Her iki film de erkek egemenliğine karşı ayakta kalmaya çalışan kadınların öykülerini anlatıyor.
“Küçük Kadınlar”ın kadrosunda Meryl Streep, Saoirse Ronan, Emma Watson ve Laura Dern yer alırken, “Bombshell”de Nicole Kidman, Charlize Theron, Margot Robbie ve Allison Janney var.
Erkek filmleri tarafında ise Martin Scorsese’nin “The Irishman”i ve Quentin Tarantino’nun “Once Upon a Time in Hollywood” filmi yer almakta.
Erkek egemen dünyaları anlatan
bu iki filmin toplam süresi 6 saati geçiyor olsa da, içlerinde bulundurdukları kadın karakter sayısı yok denecek kadar az.
Leonardo DiCaprio ve Brad Pitt’i izlemek güzel ama kadınları bu kadar hiçe saymak nedir bilemiyoruz tabii.
En İyi Erkek
Oyuncu Oscar’ının kime gideceği yukarıda da yazdığım gibi belli ama Oscarların genel dağılımında ibre bu kadın ve erkek ağırlıklı filmlerden hangilerini gösterecek, zafer kadınların mı, erkeklerin mi olacak, bekleyip göreceğiz.
92’nci Oscar töreni, 9 Şubat Pazar günü Kodak Tiyatrosu’nda gerçekleşecek.
Evde kaplan besliyorlar
Geçen gün Teksas-Houston’da terk edilmiş bir evin karanlık garajında kafeste bir kaplan bulundu ve yetkililere teslim edildi.
Bu olayla birlikte Amerika’daki büyük kediler yeniden gündeme geldi.
Biz evde, bahçede kedi beslerken, her şeyin büyüğünü seven Amerika’da kedilerin yerini kaplanlar almış durumda.
Bizdeki kediler kadar çok kaplan var bahçelerinde.
Hatta vahşi doğada olandan da daha fazla.
Dünyada doğada hayatta kalan kaplan sayısı 3 bin 200 ile 3 bin 500 arasında iken, Amerika’da evcilleştirilmiş (ne kadar mümkün olduğu tartışılır tabii) ve tutsaklıkta yaşayan kaplanlar 5 bini geçmiş durumda.
Bunlara çiftliklerdekiler, yasa dışı hayvanat bahçeleri ve apartmandakiler dahil değil üstelik.
Kayıt altındaki kaplanların sadece yüzde 6’sı hayvanat bahçelerinde yaşıyor.
Kalanı kişi ve ailelerin ev ve bahçelerinde.
Amerika’da bazı eyaletlerde kaplan sahibi olmak, barınaktan bir köpek sahiplenmekten daha kolay üstelik.
Bu da Teksas gibi eyaletlerde bakıldığı evlerden kaçan kaplanların ortalıkta dolaşma ihtimallerini artırıyor.
“Safari için Afrika’ya değil Teksas’a gidin” geyikleri bile yapılmaya başladı son zamanlarda.
Görüldüğü gibi hayvan hakları sorunu en gelişmiş ülkelerde de farklı şekillerde devam ediyor.
Hayvanların çektiği çile bitmiyor yani.
Burak Özgüner’in ardından
Hayvan hakları, insan ve hayvan özgürlükleri denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Burak Özgüner, 32 yaşında, evinde uykusunda geçirdiği kalp krizi sonucunda hayata veda etti.
Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü de olan Burak, kısacık yaşamına kocaman bir mücadele sığdırmıştı.
Sadece kedi köpek değil, sömürülen çiftlik hayvanlarına, gösteri dünyasında kullanılan, deneylerde acılar içinde kıvranan masumlara kadar pek çok canlının hakları için savaşıyordu.
En son sosyal medyasından yaptığı çağrıyla Bursa Nilüfer’de silahıyla canları açıkça tehdit eden, “Sokak köpeklerini tek tek vuracağım” diyen belediye personelinin durdurulmasını istemişti.
O personel için geçen gün soruşturma başlatıldı.
Burak’ın bir başka isteği, vasiyeti de adalardaki faytonların kaldırılması yönündeydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bir çağrıda bulunmuştu.
Bu çağrısını da buradan bir kez daha hatırlatıyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun.
Gözü arkada kalmasın, bayrağı taşımaya devam edeceğiz.
Paylaş