Paylaş
Eğer olur da çıkarsa, evimizin, iş yerimizin önündeki kedileri, köpekleri sürek avıyla yakalayıp “Doğal Yaşam Alanı” denilen, iyi niyetle oluşturulduğuna şüphemiz olmasa da işletilmesi konusunda ciddi kaygılarımızın olduğu yerlere götürecekler.
Buna Hayırsız Ada’nın bir başka versiyonu denebilir aslında.
Hayırsız Ada’yı hatırlatmak gerekirse...
1910 yılında hükümet, batılı toplum örneklerinden etkilenerek Avrupalı uzmanlardan köpeklerden nasıl kurtulabileceklerine dair fikir almıştı.
Sonunda köpekleri toplu olarak ıssız bir adaya götürüp ölüme terk ettiler.
Hayvan hakları savunucusu Zuhal Ardahanlı, “Kedi ve köpek insanın refakatine verilmiş iki canlıdır. Hayırsız Ada’da yalnızlığa, ölüme terk edilen o köpeklerin çığlıkları şehirden duyulurmuş. Bu vicdansızlıktan sonra şehir uzun süre kendine gelemedi” diyor.
Yer ve yurtlarına, insanlara alışık sokak hayvanlarının toplanarak götürülmesine pek çok hayvansever ve hayvan hakları savunucusu gibi HAÇİKO olarak biz de karşıyız.
Şu anda Meclis’te olan yeni yasayla ilgili istediğimiz değişiklikler şunlar;
-Yapılmakta olan Doğal Yaşam Alanları’na yaşlı, sakat, yardıma muhtaç hayvanlar ve barınaklarda kötü şartlarda yaşayan hayvanlar götürülmeli.
-Sokak hayvanlarına “kısırlaştır, aldığın yere bırak” yöntemi layıkıyla uygulanmalı. Yasada var olan bu yöntem, uygulanması şu ana kadar yüzde 25’lerde kaldığı için başarılı olamamıştır.
-Bu sorunu tüm ülke çapında standart bir uygulamayla çözebilecek Kızılay benzeri bir devlet organizasyonu oluşturulmalı.
-Unutulmamalı; hayvanlar sokaklardan toplanıp uzaklaştırılırsa doğal denge bozulacağından şehri fare ve kurbağa basması işten bile değil.
-Petshop’larda hayvan satışı yasaklanmalı. Hayvan üretimi ve ithalatı da yasaklanarak sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi sağlanmalı.
-Hayvanlarla ilgili her türlü ticari faaliyet (canlı hayvan satışı, hayvanat bahçeleri, sirkler, yunus parkları) bu hayvan hakları kanununun yetkileri kapsamında denetlenmeli, engellenmeli.
-Tehlikeli ırk olarak adlandırılan köpeklerin evlerden alınıp öldürülmesi yerine bunların sahipleri cezalandırılmalı. Agresif köpekler, gözetim ve rehabilitasyona alınmalı.
-Yeni yasa veteriner olmadığı hallerde bile deney yapılmasının yolunu açıyor. Deney dinimizde yasaktır, “Allah’ın gözü hayvana darp edenin üzerindedir” diyen bir millet deneye evet diyemez.
-Meskenlerde barındırılan kedi köpek sayısına kısıtlama rakamla getirilemez. Burada kıstas hayvanların nasıl bakıldığı, çevreye verdikleri rahatsızlık ve sağlık durumları olmalı.
-Ve son olarak; yasa teklifiyle getirilen “hayvana işkence ve tecavüz eden kişiye hapis cezası” düzenlemesi, aynen muhafaza edilmeli.
Türkiye Hayvan Hakları Girişim Grubu; Prof. Dr. Abdurrahman Dodurgalı, Zuhal Ardahanlı, Av. Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu, Dr. Osman Kozluca, Av. Muhsin Kemal Şimşek, Nesrin Çıtırık, Özün Kanbay, Okan Oflaz, Ömür Gedik, Av. Serdar Uluç, Şebnem Aslan, Nilgün Ertunç ve Evren Türeci Sezgin olarak altına imza attığımız bu maddelerin önemini yasayı yapanlara ve siz değerli okurlara sunuyor, anlayışınız ve desteğinizi bekliyoruz.
Lütfen günahsız canlıların sesi, nefesi olun.
Tarihimize modernize edilmiş ikinci bir Hayırsız Ada vakası daha eklenmesin.
Layık değillermiş!
Adana Altın Koza Film Festivali, adetten olduğu üzere, ödül alamayanlar için sürprizlerle dolu bir şekilde sona erdi.
Ödülleri Allah sahiplerine bağışlasın, eleştirecek değiliz.
Bakın Neslihan Atagül’ün ikinci kez Umut Veren Oyuncu Ödülü almasına bile bir şey demiyorum. (Sadece gülüyorum.)
Ama jürinin müzik dalında kimseyi ‘ödüle layık’ bulmamış olmasına fena halde takıldım.
Beklerdim ki ‘layık değiller’ diyerek kesip atmak yerine ödülü neden vermediklerini, varsa eğer gerekçeleriyle açıklasınlar.
Hem bizler aydınlanmış olalım hem de filmlere müzik yapan müzisyen arkadaşlarımız en azından kendilerine saygısızlık yapıldığını düşünmesin.
Paylaş