Paylaş
* “Diriliş: Ertuğrul”un yeni sezonu şimdiden sana ve tüm ekibe hayırlı olsun. İlk bölüm ne zaman yayınlanacak?
- 30 Eylül’de... Bayramdan hemen sonra... Ama biz 5 hafta öncesinden çekimlere başlamıştık.
* Rüyanızda mı gördünüz, bu ne hız?
- Geçen yıl çok zorlanmıştık çünkü. İki stokla girmiştik ve kış sezonunda bunun sıkıntısını yaşadık. Bizim hikayemiz hep dış mekanda, obada, dövüş ve savaşla geçiyor. Zaten bir bölümü yetiştiremedik, o hafta yayınlayamadık.
* Neydi ters giden?
- Konu gereği Halep’teydik. Halep’te kar yağmıyor ama İstanbul’da kar yağıyor, o yüzden dış mekan çekimi yapamıyoruz. İç mekanlara kaçalım desek, onlar da çok kısıtlı. Böyle bir talihsizlik olmuştu.
* Bu yıl tedbiri elden bırakmadınız yani...
- Yani... Bu yıl o sıkıntılara düşmeyelim dedik ama bu kez de yaz sıkıntısına düştük. Yaz ortasında bu kıyafetlerle çekim yapıyoruz!
BU MESLEĞİ SEVMESEM ÇEKİLECEK DERT DEĞİL
* Nasıl idare ediyorsun?
- Mesleğimi seviyorum, yoksa çekilecek dert değil. Dışarısı 36 dereceyi gösterirken üzerimizde üç kat giysiyle sahne çekiyoruz. Dün bütün gün güneşin altında dövüş sahnem vardı.
* İyi ter atıyorsundur ama...
- Hem de nasıl ter atmak. Yazın kilo alırsın ya biraz, onu sezon başında vermiş oldum. Çok ağır bir ilk 10 günümüz vardı, o sürede gitti kilolar. Değdi de... İlk bölüm çok güzel olacak.
* Sürprizler, yenilikler var mı dizide?
- Yeni karakterlerimiz var. Dayımın obası ile birleşiyoruz. Geçen yıl Haçlılarla uğraşmıştık, bu yıl Moğollarla uğraşıyoruz. Moğolların tüm dünyayı kasıp kavurduğu zamanlar... Ögeday’ın Anadolu’ya yaklaşıp, beylikleri aldığı döneme kadar geldik. Allah’tan Ögeday aşağı inip Şam’ı alıyor. Direkt buraya yönelse çok da karşısında durabilecek bir ordu yok.
* Yeni kadro nasıl?
- Moğolları oynayan oyuncular çok başarılı, kadroya dahil olmalarından memnunum. Çok vahşiler, ürkütücüler. Onların olduğu sahnelerde eğleniyorum. Hollywood’la da çalışan bir ekibimiz var. Onların bir kısmı Marco Polo’yu çekiyor, bir kısmı da gelip bizimle çalışıyor.
* Öğrencilik yıllarında tarihe meraklı mıydın? Yoksa “ezberle, geçer not al, hemen unut”çulardan mıydın?
- Bu döneme kadar pek merakım yoktu. Abim çok meraklıydı, ondan dinlerdim. Artık mecburen okuyorum. Bir tarih dizisi çekip tarihi bilmemek olmaz. Ayrıca bu zorunluluğun dışında ilgimi de çekmeye başladı.
* Sürekli savaş halinde, ölümle yaşam arasında gidip gelen bir yaşam... İster miydin o dönemde yaşamak?
- Setten arkadaşlarla da konuşuyoruz bunu. Bizi oraya ışınlasalar, kesinlikle yaşayamaz, ilk savaşta ölürdüm. 1 kilo 750 gramlık kılıcım var bu sette. Gerçek bir kılıçla dövüşmeye başlayınca işin zorluğunu anlıyorsun, beş dakikadan sonra kolun felç oluyor.
* Gerçek kılıçla mı dövüşüyorsun?
- Evet, daha ilk zamanlarda gerçek kılıca geçtim. Neden kendime bunu yaptım bilmiyorum (gülüyor).
AT BİNERKEN ELLERİMİ BIRAKIP OK ATABİLİYORUM
* Bu rolün en çok nesini sevdin?
- Her proje insana yeni şeyler öğretir. Ertuğrul da oyuncu olarak çok şey kattı bana. Artık at üstünde giderken dönüp ok atabiliyorum. Oyuncaklı işleri oldum olası severim zaten.
* Zaten aksiyonu bol filmlerde rol almaktan keyif aldığını her fırsatta vurguluyorsun. Bir ara Batman olmak istiyordun hatta.
- Doğru... Bu rol tam denk geldi. Oynadığım oyunda at var, ok var, kılıç var, kalkan var. Daha ne isterim (gülüyor).
* Tam bir erkek çocuğu rolü yani?
- Evet, bir erkek çocuğunun isteyeceği her şeye sahibim. Artık gerçekten kılıç kullanabiliyorum, at binip dörtnala gidebiliyorum. At binerken ellerimi bırakıp ok bile atabiliyorum. Üstelik bir dublörüm de yok.
* Tom Cruise gibisin. O da son “Görevimiz Tehlike” filminde havalanan uçağa tutunup uçtu, dublör kullanmadı. Ama dublör kullanmayan oyuncular yapımcıların kabusudur. Düşünsene, başrol oyuncusunun yaralandığını ve bir süre setten uzak kalacağını!
- Ben full koruma ile at biniyorum ama... Dirseklik, dizlik, sırt koruması, ne varsa kullanıyorum. Çok abartılı bir sahne olmadığı sürece dublöre gereksinim duymuyorum. Yapabiliyorum çünkü. Eğer yapamasaydım, ki her oyuncu bunları yapmak zorunda değil, dublör kullanırdım.
* Bu sezon dublörlü bir sahnen oldu mu?
- Bir kez. Atın üstüne birileri atlıyor, birlikte yere yuvarlanıyoruz. Riskli bir sahneydi. Bu sahnede Nomad ekibinden bir dublör oynadı benim yerime.
* Yıllar yıllar sonra torunlarına Ertuğrul’u nasıl anlatırsın?
- Anlatmam, onun yerine diziyi izletirim herhalde.
* Kısaca anlatsan yine de...
- Çok zeki olduğunu söylerim. İleri görüşlü, merhametli. Güçlünün yanında olmayı tercih etmeyen bir karakter. Adaletli davranıp, abisinin bey olması için önayak olmaya çalışan, obanın durumunu düşünen bir kahraman o. Sinemadaki kahraman özelliklerinin hepsini taşıyor.
ŞİMDİKİ “DEVLET BABA” ESKİDEN “DEVLET ANA”YMIŞ
* Az önce “O dönemde yaşasam, ilk savaşta ölürdüm” dedin. Peki o dönemde kadın olmak nasıldır?
- O dönemde Halime, Devlet Ana olarak geçer. Kendi türbesi bile var. Bizde şimdi Devlet Baba ama o dönem Devlet Ana imiş. Kadınlar da savaşçı o dönemde ve pozisyonları erkeklerden asla aşağıda değil. Eşitler. Ana olmalarından dolayı da büyük saygı görüyorlar. Çünkü soyun devamı kadından geçiyor. Kadının değeri biliniyor o dönemde. O dönemde bu kadar kadın cinayeti olduğunu düşünmüyorum.
* Sürekli savaş stratejisi üretmek zorunda olan, hayatı saldırı ve savunmayla geçen bir karakteri oynamak, günlük hayatını, Engin Altan’ı etkiledi mi?
- Ben sonuçta oyuncuyum. Evet yaptığınız her iş sizi etkiler ama rolün etkisinden çıkamadım diyecek kadar amatör bir aktör de değilim. İş bitince rolün etkisinden çıkıyorum. Sadece şöyle bir etkisi oldu; sette o kadar çok yoruluyorum ki, eve gidince kıpırdayacak halim kalmıyor.
* Sen hareketlisindir halbuki!
- Evet, aynen öyle... Durduğum yerde duramam. Tatilde bile sörf yaparım, sürekli hareket halindeyimdir. Tatildesin, yat kitap oku, değil mi? Yok!
BU DİZİ BİTİNCE BİR AT ALMAM GEREKECEK
* 1,5 yıldır aynı atla settesin. Nasıl bir rol arkadaşı?
- (Gülüyor)... Ona sadece bir rol arkadaşı demek doğru değil aslında, o bir oyuncu. Çünkü rol çalıyor, kendine göre fikirleri var.
* Nasıl yani?
- Yönetmen kamera açılarını belirledikten sonra ben bir prova alıyorum atla birlikte, ilk provadan sonra komutlara uymayı öğrendi, son kamerayı geçtikten sonra durmayı ve kayıt deyince koşmayı öğrendi. O yüzden ona bir aktör ve rol arkadaşı demek çok doğru.
* Şu rol çalma işini biraz açsak?
- Gerçekten oyuna giriyor, kendi giremiyorsa bile bir şekilde ses çıkararak dahil oluyor o sahneye, mutlaka rol çalıyor.
* Buradaki atlara iyi bakılıyor olması beni sevindirdi gerçekten. Senin onlarla aran nasıl?
- Atları çocukluğumdan beri çok severim, ama tabii burada biraz daha farklı bir ilişki oluyor. Dizide bindiğim atın gerçek ismi Demirbaş. Ahırda 10 atla birlikte duruyor, ben onların ahırına girdiğimde diğer atlar dönmez ama Demirbaş hemen kafasını çevirip bana bakar. Ne yapacağımı, neye ne tepki vereceğimi çok iyi biliyor. O yüzden de ilginç bir ilişkimiz oldu. Zaten hayvanlarla aram çok iyidir, köpek besliyorum. Şimdi bir de hayatıma at girdi, bu iş bittiğinde ne yapacağım bilmiyorum, büyük ihtimal bir de at alıp ona bakmam gerekecek, çünkü vazgeçebileceğimi sanmıyorum. Gerçekten çok iyi arkadaşlar.
O ACI HABERLERDEN SONRA HAYAT ESKİSİ GİBİ DEVAM ETMİYOR
* Seni bu aralar en çok ne üzüyor?
- Terör olayları, verdiğimiz şehitler, umut yolculuğu yapan mülteciler, bir çocuğun o yolculukta boğulup kıyıya vurması... Hayat bir şekilde devam ediyor tabii, ama o haberleri aldıktan sonra aynı şekilde devam etmiyor işte... Küçücük, gencecik çocuklar... Annelerinin babalarının durumlarını düşünüyorum, kahroluyorum. Haberleri bile izleyemiyorum son dönemde.
* Kimin yerinde olmak ve neleri değiştirmek isterdin?
- Birinin yerinde olmak istemezdim açıkçası. Hayatta bir şeyleri değiştireceksem, bunu yine Engin Altan olarak yapmak isterdim. Değiştirmekten öte bütün hayatı, doğayı, insanları iyi yönde etkilemek isterdim diyeyim.
GÜNÜMÜZÜN İNTERNETİ O DÖNEMİN EDEBALİ’Sİ
* Sen de yakında baba olacaksın. Şimdiki bebekler, yani Z kuşağı, tüm bilgiye bir telefon ekranından ulaşılabilen bir zamana doğuyor. Ertuğrul’un zamanıyla karşılaştırıldığında ne kadar farklı, öyle değil mi?
- O zaman da en önemli şeylerden biri bilgi. Ama alimi bulman lazım ki seni eğitebilsin. Ertuğrul’un feyz aldığı kişi Edebali mesela. Şimdi bizim bildiğimiz internet, o dönemin Edebali’si işte.
* Gelelim senin babalık heyecanına... Bebeğin olacağını nerede öğrendin ve ilk tepkin ne oldu?
- Ajansımdayken öğrendim. Menajerim Gaye Sökmen’le toplantıdaydık. Şoke oldum. O anda kızlar fotoğraflarımı çekti, yüzümde gerçekten bir şok ifadesi var...
* Geçenlerde bir haber çıktı, 80 bin liralık bebek odası siparişi vermişsin...
- Yok, doğru değil. Biz henüz bebek için hiçbir hazırlık yapmadık.
“DİRİLİŞ”İN SİNEMA FİLMİNİ YAPABİLİRİZ
* Yeni dönemde tiyatro ya da film projen var mı?
- Bu sezon tiyatro yapmam çok güç görünüyor, çünkü yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Önümüzdeki sezon belki... Film projeleriyle ilgili görüşmelerimiz sürüyor, önümüzdeki sezon “Diriliş”in sinema filmini çekebiliriz. Ona ne kadar vaktim kalır, nasıl olur, şimdiden kestiremiyorum ama tabii ki film benim için çok değerli. Bu yıl film yapamadım. “Romantik Komedi”de prodüksiyonel bir sıkıntı oldu, o yüzden çekemedik, benim dışımda gelişen bir durumdu. O yüzden biraz üzüldüm açıkçası, film yapmayı özledim çünkü ve mutlaka en kısa zamanda bir filmde oynamak istiyorum.
* En güçlü ve en zayıf yönlerin desem? İnsan kendini ne kadar deşifre eder onu da bilemiyorum tabii!
- İnsanın kendini anlatması biraz zor. Çok da irdelemiyorum kendimi, en güçlü yönüm nedir, en zayıf yönüm nedir bilmiyorum. Bunu bana değil başka birine sormak gerek sanırım.
OYUNCULUĞUN YARISI ÇALIŞMAK YARISI YETENEK
* Oyuncu olmak isteyenlere vermek istediğin bir mesaj ya da tavsiyen var mı?
- Gerçekten eminlerse, mutlu olacaklarına inanıyorlarsa bu işi yapsınlar. Sadece ünlü olmak veya para kazanmak için bu yola giriyorlarsa, zaten mutlu ve başarılı olamayacaklardır. Mutlu ve başarılı olamayacaksanız, o mesleği icra etmenin hiçbir manası yoktur.
* Diyelim ki bu duygularla başladılar mesleğe, nasıl devam etsinler?
- Gerçekten ruh olarak bu mesleğe yakınlarsa, bu mesleği istiyorlarsa, arzu ediyorlarsa, çok çalışmaları, okumayı ve izlemeyi bırakmamaları, oyunları ve filmleri takip etmeleri gerek. Oyunculuğun da yarısı çalışmak yarısı yetenektir. Eğer yetenekleri de varsa o zaman ömür boyu mutlu olabilirler. Ama oyunculuğu ün ve para için istiyorlarsa mutsuz olacaklardır, bence hiç bulaşmasınlar bu işe!
BAYRAM BENİM İÇİN BÜYÜK AİLE DEMEK
* Bayramlar senin için ne ifade ediyor?
- Bayramlar benim için büyük aileyi ifade ediyor. Çocukluğumdaki kalabalık bayram yemeklerini hatırlatıyor hâlâ... Çok mutluyum, çünkü bu bayram İzmir’den ailem geldi, onlarla beraber vakit geçirebiliyoruz.
* İşin biraz da şakasına, eğlencesine gelelim; en yüklü bayram harçlığını kimden alırdın?
- Bayramlarla ilgili olarak hatırladığım şey aldığım bayram harçlıkları değil bayramda gördüğüm sevgidir. Kim daha fazla harçlık verirdi çok önemsemezdim, çünkü para önemsiz bir şey gibi yansıtılırdı, hatta para konuşmak ayıptı. Eskiden bize mendil verilirdi, çikolata verilirdi, belki o mendilin içine küçük bir para konurdu ama o da göstermelikti. Para günümüzdeyse çok değerli, çok konuşulan bir şey.
* Bu bayramı nasıl geçiriyorsunuz?
- Ailemle birlikte... Aileyle beraber yapılan sabah kahvaltısı, kurban ve geleneksel bayram ritüelleri...
Paylaş