Paylaş
Kılık değiştirmek, korkmak, dağıtmak için en güzel bahanemiz.
ışte Cadılar Bayramı bahane, eğlence şahane diyecekler için öneriler.
Bu geceyi en güzel kutlama şekli parti yapmak.
Öyle ille de sokaklara çıkın, demiyorum. Evde kalın, giyin kostümlerinizi (maske takmakla kalmayıp, elinize bir testere bile alabilirsiniz!) ve mutlaka ama mutlaka gecenin ilerleyen saatlerinde toplu halde bir korku filmi izleyin. Toplu korku filmi izlemek bir ayin gibi, yanınızdakinin korkusu size geçiyor, gerilim solunum yoluyla yayılıyor.
Bu tip partileri okul olarak yapanlar da var. ızmir Ekonomi Üniversitesi Sinema Kulübü üç yıldır Cadılar Bayramı partisi düzenliyor. Alsancak’taki 200-250 kişilik Karaca sinema salonunda yapılan partiye kostümlü geliniyor, çekilişler yapılıyor ve gecenin sonunda mutlaka bir korku filmi izleniyor.
ızmir’deki tüm üniversite öğrencilerinin davetli olduğu bu organizasyonun minik kopyalarını siz de pekala evde yapabilirsiniz.
Film seçmek derseniz, şu sıralar DVD raflarında olan “Testere”, “Otel”, “Halka”, “Aynalar” denenebilir.
Sinemalarda bu hafta vizyona giren korku filmleri ise yerli yapım “Konak” ve ithal “Korku” (Dread).
“Konak”, gençlerin birer
birer öldüğü teen slasher türünün yerlisi.
“Korku” ise üç üniversite öğrencisinin insanların nelerden korktukları üzerine yaptıkları araştırmayı anlatan bir psikolojik gerilim hikayesi. Bu filmler, hafta sonuna denk gelen Cadılar Bayramı’nda gece yarısı seansında izlemek için ideal.
Hepimiz domuz gribiyiz!
Sevişmeden uyumayalım ama lütfen öpüşmeden, tokalaşmadan merhabalaşmayı öğrenelim.
şu her önümüze gelenle, merhabamız olanla öpüşme, tokalaşma işine oldum olası sinir olmuşumdur zaten (başımızla ve kelimelerle selamlaşmak neyimize yetmiyor), domuz gribi velvelesi bahane oldu ve sağlık bakanlığı herkese domuz gribi muamelesi yaparak “öpüşmeyin, tokalaşmayın” fetvasını verdi. Öpüşmeyelim tabii ama bence bunun da bir faydası yok gibi.
Benim telaşe memuru gibi çalışan haberlerden çıkardığım sonuç şu: Bir gün herkes domuz gribi olacak.
Zaten kaderimize boyun eğmiş, durumu kabullenmiş bulunuyoruz; her burnu akan, ateşi çıkan “domuz gribi” damgasını vuruyor kendisine. ıyi de yapıyor aslında.
Çünkü bence test falan yaptırmak için hastanelere gitmek de son derece yanlış. Kapmadıysanız da oradan grip mikronu almış olarak çıkma ihtimaliniz çok yüksek.
Bu aralar en iyisi şüpheli durumlarda gripmiş gibi yapıp gerekli ilaçları alarak dinlenmek, kendimize iyi bakmak.
Bu salgını sağ salim atlatırsak öpüşmeden, tokalaşmadan selamlaşma alışkanlığı yanımıza kâr kalmış olacak.
Geçen haftanın kazananı
“Mutlaka gidin ve bu filme bir şans verin” dediğim “ıki Dil Bir Bavul” geçen hafta sonu kopya başına ortalaması en yüksek film olmuş. Bu anlamda “Kanal-i-zasyon”, “Melekler ve Kumarbazlar” ve hatta son dönemin en gözde yapımı olan “Nefes”i bile geçmiş.
Bir öğretmenin tek kelime Türkçe bilmeyen Kürt öğrencilerin geldiği okulda yaşadıklarını anlatan enfes bir belgesel olan “ıki Dil Bir Bavul”un gişesi gelecek haftalarda filmin kulaktan kulağa yayılmasıyla daha da artacaktır diye düşünüyorum.
Keşke filmin gösterimde olduğu salon sayısı biraz daha artırılabilse ve bu sıcak, samimi film daha fazla izleyiciye ulaşsa.
Çocuklar sinema öğreniyor
7. Uluslararası ıstanbul Çocuk Filmleri Festivali kapsamında yer alan Küçük Sinemacılara Oyunculuk ve Yönetmenlik Atölyesi, 31 Ekim Cumartesi günü 11.00-12.45 saatleri arasında Wings Cinecity Trio’da yapılacak. 9-15 yaş arasındaki çocuklar için düzenlenen ücretsiz atölye çalışmalarında Burak Hakkı, Serkan Altunorak ve Dondurmam Gaymak filminin yönetmeni Yüksel Aksu sinema konusundaki bilgilerini çocuklarla paylaşacaklar.
Çocuklarınız, kameralara bakıp, yönetmenin dedikleri nasıl yapılır, replik nasıl ezberlenir merak ediyorsa, ücretsiz atölye çalışmalarına rezervasyon için (0216) 315 10 10 numaralı telefonu arayabilirsiniz.
Paylaş