Paylaş
Fransız yazar ve filozof Albert Camus’nün ‘Misafir’ adlı eserinin beyazperde uyarlaması, 50’li yılların Cezayir’inde bağımsızlık mücadelesi verildiği dönemde geçiyor.
Hakkında çok şey bilmediğimiz Daru (Viggo Mortensen), Cezayir’de yaşayan bir İspanyol. Cezayir’in dağlık bölgelerinden birinde öğretmenlik yapıyor.
Bu sessiz ve huzurlu ortamdaki yaşamı, polisin garnizona teslim edeceği bir mahkûmun yolculuğuna eşlik etmesi için kapısına getirmesiyle bozuluyor.
Cinayet zanlısı olan Mohammed’le zorlu bir yolculuğa çıkıyor Daru.
Filmin sinematografisi etkileyici manzaralar, Atlas dağları, geniş açı çekimler müthiş.
Görseli böyle olan yolculuğa iki adamın içsel değişimi, vicdan muhasebeleri, iniş çıkışları ve yer yer ölüm kalım savaşları da eşlik ediyor.
Uçsuz bucaksız doğada sadece iki adamla film geçer mi demeyin.
Hikâye ilerledikçe ikisinin de geçmişine tutulan ışık sayesinde hikâye daha da renklenip derinlik kazanıyor.
Nick Cave’in yaptığı müzikler bir filme müzik nasıl değer katar dendiğinde ders olarak okutulabilecek bir film bu ayrıca...
Yönetmen David Oelhoffen’a senaryoyu yolladıktan 10 gün sonra “evet” cevabıyla dönen ve hatta süreç içinde yapıma da katılan Viggo Mortensen sadece oyunculuğu değil, farklı dillere olan hakimiyeti ile de göz dolduruyor.
Paylaş