Paylaş
Kısa bir süre önceyse, şanslı, bilinçli ve entelektüel azınlıktansınız, tebrikler.
Ama genel durum pek iç açıcı değil. ınsanlar sinemaya gidip bir dünya para harcamak yerine, ailece televizyon başına geçip, dizi izlemeyi tercih eder hale gelmiş durumdalar. Ve ne yazık ki bu diziler (istisnalar kaideyi bozmaz) izleyiciyi giderek daha da hissizleştiriyor. Evler gece sonunda televizyona boş boş bakan insanlarla doluyor.
Bunda en büyük suçlu sanılanın aksine domuz gribi değil, sinemalardaki yüksek bilet fiyatları.
Oysa sürümden kazanmak diye bir şey var. Sinema salonu sahipleri bunu bir keşfetseler.
Keşfetmeleri için örnekler de verebilirim aslında.
TÜRSAK’ın yaptığı etkinliklerin çoğu buna örnektir, ispattır. TÜRSAK’ın uygun fiyata bilet sattığı sinema tarih buluşmalarında, komedi filmleri festivali ve çocuk filmleri festivallerinde boş koltuk bulmak zordur.
11-17 Aralık 2009 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Sinema Tarih Buluşması’nda da durum aynı olacaktır.
Fransız Kültür Merkezi’ndeki gösterimler ücretsiz, Alkazar’dakiler ise öğrenci 4, tam 5 TL.
Sinema sahipleri bir ara Beyoğlu’na uğrayıp bu gösterimlere göz atsınlar. Boş koltuk değil ama örnek alacak bir şeyler görebilirler.
Robert Pattinson aşkına!
Alacakaranlık mı, Robert Pattinson mı (nam-ı diğer vampir Edward Cullen)?
Ben Robert Pattinson için yanıp tutuşuyorum diyorsanız (ki bunu diyenlerin sayısı hiç de az değil), Alacakaranlık serisinin 3. filmi için 9 ay beklemenize gerek yok. Sırada Remember Me var.
Remember Me, Robert Pattinson’ın başrolde olduğu bir gençlik filmi.
Fragmandan anladığımız kadarıyla Robert bu filmde sorunları olan bir genci canlandırıyor.
Zeki ama yaralı bir genç, hem fiziksel hem de duygusal olarak.
Ve de asi, kural tanımaz. Onu babasının (babayı eski ‘James Bond’ Pierce Brosnan oynuyor) işyerinin lobisinde sigara içerken görüyoruz (ne güzel; kapalı
yerlerde sigara içme yasağı artık Türk izleyicisine de yabancı değil).
Ve sonra aşk kapısını çalıyor.
O kadar anlattık, Remember Me’nin fragmanını izlemek için yanıp tutuşanlar vardır mutlaka.
Google’da da arayabilirsiniz ama üşenirim diyorsanız işte sizi Robert Pattinson’la buluşturacak adres: http://www.kendincos.net/video-jtrlnjh-remember-me-trailer.html
Kameralar ve ceza
Salı günkü bayram yazımın son kısmı ilana kurban gitmişti. Oysa Antalya’da beni en çok şaşırtan olay da bu son paragraftaydı. Ne miydi? Antalya’da her üç trafik ışığından birine kameralar yerleştirmişler.
Kırmızıda geçtiniz mi, kameralar çekiyor ve cezalar hemen eve geliyor (bu kameralara bir gecede 122 kez yakalanan taksi şoförü efsanesini unutmayalım, sadece ehliyeti değil, arabanın anahtarını da bırakmış sanırım).
Bizi otele bırakan arkadaşımız, nerede kamera olduğunu biliyor, sabaha karşı 03.00’te her üç ışıktan birinde durmak zorunda kaldı. Diğerlerinde frene bile basmadı ama. Sonuç; kameralar tüm ışıklara konmalı. Halkımız bunu gerektiriyor!
Not: Ve bu yazı üzerine bir özeleştiri, bir itiraf. Bu yılın başlarında Almanya turundayız. ıki şehir arasını kiraladığımız arabayla gidelim, otobanda şöyle keyifli bir yolculuk yapalım diyoruz. Direksiyonda bendeniz. Pürüzsüz asfaltı bulunca basıyorum gaza. Uçuyoruz.
Her şey pek güzel. Acısının sonradan çıkacağı akla gelir mi? Aylar sonra cezalar geliyor ama. Hız limitini aşmışım!
Yoldaki kameraların çektiği fotoğraflarda kendimi görüyorum. ıyi çekmişler gerçekten, güzel çıkmışım. Direksiyon kollarımın arasında, zevkten dört köşeyim. şimdi o fotoğraflara bakıp bakıp kendi halime gülüyorum ve insan ceza yerken bu kadar da mutlu olur mu diyorum? Oluyormuş işte!
Baldwin 2012’de bırakıyor!
Alec Baldwin’i nasıl bilirsiniz?
Bundan sonra oyunculuğa veda etmeye hazırlanan aktör olarak bilseniz iyi olur.
Çünkü geçenlerde bir dergiye verdiği röportajda bu işten zevk almadığını ve 2012’de vereceği bir partiyle emekli olacağını açıkladı.
Üstelik 3 yıl önce The Cooler filmiyle Oscar’a bile aday gösterilmişken ve tam da Oscar törenini sunacak iki kişiden birinin (diğeri Steve Martin) kendisi olduğu açıklanmışken yaptı bunu.
Dahası da var. Baldwin’in, karısını geri kazanmak isteyen bir adamı canlandırdığı ilişkiler komedisi It’s Complicated’taki rolüyle bu yıl da Oscar’a göz
kırpabileceği konuşuluyor.
Peki bu sıkıldım, keyif almıyorum, 2012’de bırakıyorum edaları niye?
Ya, kendisine hava verip, Oscar’a bir adım daha yaklaşmak için... Ya da 2012’de zaten dünyanın sonunun geleceğine inananlardan olmasından.
Kim bilir belki de dünya yok olurken bir efelik de ben yapayım, şanım yürüsün demiştir!
Paylaş