Erkek annesi kız annesi!

Çağla Şıkel, Gülben Ergen’e verdiği röportajda erkek çocuğu annesi olmanın ayrıcalıklarını ballandıra ballandıra anlattı.

Haberin Devamı

Daha önce de “Erkek çocuğu annesi olmanın beş güzel yanı” diye bir video çekmişti zaten.

“Erkek çocukların anneye olan özel ilgisi tartışılmaz, kızlar ise babacı oluyor” diyor.

Bu bakış açısına tüm kız çocuğu anneleri adına itirazım var.

Bir kere çocukları -özellikle erkek çocuklarının kayırıldığı bu ülkede- erkek-kız diye ayırmayı zaten son derece yanlış buluyorum.

Pozitif ayrımcılık kız çocuklarına yapılınca ses çıkarmıyorum ama erkek çocuk böyle öne çıkarılınca dayanamıyorum işte.

Bir kız çocuğu annesi olarak ben de kız annesi olmanın güzelliklerini yazayım o zaman.

Taygacığıma ve tüm kız çocuklarına sevgilerimle...

Kız çocuğunuz varsa ömürlük bir arkadaşınız var demektir. Kız çocuk evlense dahi anne-babadan kopmaz, özellikle annenin en büyük sırdaşı, arkadaşı, destekçisi olur.

Haberin Devamı

Kız çocuk demek, bitmeyen sohbet demektir. Ufak tefek çatışmaların yaşandığı ergenlik dönemi haricinde “hadi çay içelim, hadi yemeğe çıkalım, hadi birlikte tatile gidelim”ler hep kız çocuklarından gelir.

Kız çocukları için var olan kıyafet alternatiflerinin cazibesine kapılmamak pek de mümkün değildir çünkü.

Rol model alınmak kadar güzel ve insana kendini özel hissettiren bir şey olabilir mi? Taklit edildiğini, örnek alındığını bilmek kız annelerinin kendilerine çok daha fazla özen göstermesine neden olur.

Kız çocuğu, bir anne için çocukluğunda oynadığı tüm oyunları yeniden oynama şansı demektir; evcilikten saç fırçasını mikrofon yaparak şarkı söylemeye kadar.

Kız çocuğu annesi olmak gözyaşlarını, hayal kırıklıklarını anlamak, iyileştirmek, yaraları sarmak demektir. Emek gerektirir ama bu emeğin sonunda elde edilen mutluluk da hiçbir şeyle ölçülemez.

Bu liste uzar gider aslında.

Eminim her kız çocuğu annesinin ekleyecek bir cümlesi, bir anısı vardır.

Yazıyı kız-erkek, anne-baba ayırımı yapmadan bir tavsiyeyle bitirmek istiyorum.

Çocuklarınızı büyütürken onların doğuştan gelen masumiyetini öldürmeyin, o masumiyetin olabildiğince uzun yaşaması için çabalayın.

Bunu sevginizle yapın ve lütfen kız-erkek diye ayırmayın.

Haberin Devamı

Aday değil aday adayı

Nuri Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filmi Oscar adayı mı, Oscar aday adayı mı?
İşte bütün mesele bu!
Oscar’da yabancı film kategorisinde hep bu sorunsal yaşanır aslında.
Kimisi aday der, bir başkası karşı çıkar “aday değil, aday adayı” diye.
Karşı çıkanlar haklı.
Ahlat Ağacı, Oscar’ın aday adayı.
Film, Oscar’a aday olmak için Türkiye’nin adayı olmuş durumda.
Eğer Yabancı Dilde En İyi Film dalında yarışacak filmler arasına girmeyi başarırsa, işte o zaman Oscar adayı olacak.
“Kış Uykusu” ile Cannes’da Altın Palmiye kazanan Nuri Bilge Ceylan daha önce “Uzak”, “Üç Maymun”, “Bir Zamanlar Anadolu’da” ve “Kış Uykusu” filmleriyle Oscar aday adayı olmuştu.
“Ahlat Ağacı”yla beşinci kez şansını deneyecek. Şimdiden başarılar, şeytanın bacağını kırması dileklerimle...

Haberin Devamı

Köpekbalığı değil insan dehşeti

İlk defa bir filmin kötü olduğuna sevindim.
Jason Statham’ın başrolde olduğu “Meg: Derinlerdeki Dehşet” (The Meg) o kadar olmamış ki, türünün iyice aşağıya çekilmesine sebep oluyor.
Ki bu da iyi bir şey.
Çünkü Hollywood, köpekbalıklarını izleyiciye “dünyanın en tehlikeli yaratıkları” olarak empoze etmekten bıkmadı, bıkmayacak.
“Meg: Derinliklerdeki Dehşet” yeni bir köpekbalığı istilası filmi.
Çorbaya dönmüş efekt bombardımanıyla mahvolmuş görselliği ve yetersiz senaryosuyla köpekbalıklarına aslında iyilik yapmış oluyor.
Azalarak bitsin bu tür.
Ve tabii bu filmlerin de etkisiyle devam eden köpekbalığı katliamları da.
Bu filmlere kanmayın, bir yılda köpekbalığı saldırısından ölen insan sayısı ortalama 5 iken, insanların öldürdüğü köpekbalığı sayısı 100 milyondan fazla!

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları