Bir yasa hikayesi

20 Şubat 2011’de, Dolmabahçe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yine hayvan hakları için buluşmamızın üzerinden 10 yıldan fazla bir zaman geçmiş.

10 yıl içinde Hayvan Hakları Yasası’nın değiştirilmesi gerektiği hep konuşuldu. Ankara’yı kapı komşusu yaptık.

Ve artık sona doğru iyice yaklaştık.

Ama çekincelerimiz var!

Kırmızı çizgilerimiz var!

Kendi çıkarımız için değil, dünyayı paylaştığımız, hatta paylaşırken haklarından bolca çaldığımız canlılar adına bu ‘ama’lar. Ben bu yazıyı yazarken görüşmeler henüz bitmemişti.

Yasa tartışmalarla, çekişmelerle birlikte son haline doğru ilerlemeye devam ediyordu.

Meclise oylamaya gidecek yasa tasarısını şekillendirip, altına imza atacak ve oylamaya katılacak milletvekillerimizden tek ricam, her şeyi bir kenara bırakıp, bu tarihe not düşecek yasada insanlığa, Türkiye’ye yakışır, merhametli bir tavır sergilemeleri.

Çocuklarına, torunlarına kalacak bu ülkeye zulüm değil sevgi tohumları ekmeleri.

Günah değil, sevap işlemeleri.

HAPİS VAR MI?

Yeni yasa tasarısında en çok tartışılan konuların başında hapis cezası geliyor.

Hayvana işkence, tecavüz, eziyet kabahat kapsamından çıkıp ceza kapsamına giriyor.

Ama alt sınırlarda sorun var.

Sadece bir türün neslinin yok olmasına neden olan kişiler alt sınırı ertelenmeyecek hapis cezasına çarptırılıyor. Diğer hayvanlara işkencede, öldürmede, tecavüzde hapis cezası veriliyor ama alt sınırda olmadığı için ötelenebiliyor.

Bu da ertelenen para cezaları gibi ertelenen hapis cezaları ve ellerini kollarını sallaya sallaya gezen caniler, sapıklar, hayvan düşmanları demek. Bu maddeye mutlaka ertelenmeyecek hapis cezası gelmeli.

DÜZELTİLMELİ

Yeni yasa tasarısında “hayvanlarla cinsel ilişki” ibaresinin  düzeltilmesini istiyoruz.

Cinsel ilişki iki tarafın da rızası ile olur.

Hayvana yapılan şey cinsel ilişki değil düpedüz tecavüz, cinsel istismar ve saldırıdır.

YUNUS PARKLARINA KOMİK CEZA

Yunus parkları kapanacak diye söz aldık. Mevcuttaki yunuslar kalacak, yerine yenileri gelmeyecek deniyor yasa tasarısında. Nasıl mı?

25 bin TL ceza ile!

Milyonların döndüğü bu sektörde işletme sahibi o cezayı öder, masum bir ya da daha fazla yunusu daha getirip havuza hapseder.

Bu komik rakam kesinlikle değişmeli, caydırıcı olmalı.

Yapın milyon TL’lik ceza, o zaman tamam diyelim hep birlikte. İngiltere’de bir hayvanı korkutmanın cezası 10 bin pound iken 25 bin TL ceza çok az...

VATANDAŞ DA ŞİKAYET EDEBİLMELİ

Yeni tasarıda hayvana şiddet, tecavüz, kötü muameleye şikayet sadece Tarım ve İl Müdürlüğü aracılığı ile yapılıyor. Yani şikayet hakkı vatandaşa tanınmıyor.
İsteğimiz bunun kapsamının genişletilmesi.

BİRER CÜMLELİK İSTEKLERİMİZ

◊ Hayvan hakları dersi müfredata girmeli, ilkokuldan itibaren olmalı.

◊ Belediyeler ve belediye başkanları da ceza kapsamına girmeli.

◊ Hapis cezası alt sınırı yeni düzenlemede 3 yıl olmalı.

◊ Hayvan haklarına karşı olan eylemlere sadece bakanlık değil vatandaşın da şikayet hakkı olmalı.

◊ Avcılık, kürk hayvanı üretimi yasaklanmalı.

◊ Hayvan deneyleri yasaklanmalı, sokak hayvanlarının denek olarak kullanılmasına yol açan madde kaldırılmalı.

PET SHOP ZULMÜ İNTERNETTE DEVAM ETMESİN

Yeni yasayla pet shop’tan hayvan satışı yasaklanıyor. Bu güzel. Ama güzel olmayan bir şey var... Hayvan satışı devam edecek. Yani yine satın alacak ve yine sokağa atacaklar.

En azından bir süre, sokak hayvanları popülasyonu kontrol altına alınana dek “satın alma sahiplen” desteklenmeli.

İnternet satışı onaylanırsa aslında daha da kötüsü olacak ve pet shop yerine merdiven altı üretim desteklenecek.

Ankara’da izbe bir dairede küçücük kafeslerde pislik içinde tutulan, havlamasınlar diye ses telleri kesilmiş, sürekli doğurtulan dişi köpeklerin halini hatırlayın. İşte bu devam edecek ve daha kötülerini göreceğiz.

Bir de işin şu boyutu var...

Kapalı kapılar ardında, ne şartlarda olduğu bilinmeyen ortamlarda doğurtup, alıp satacaksak nasıl bu canlıları mal statüsünden çıkartmaktan söz ediyoruz, nasıl can diyoruz?

Katalogdan, internetten satış pet shop satışından çok daha vahim bir ortama zemin hazırlar.

KÖYLERE BAKIMEVİ

Sokak hayvanlarının sayılarının kontrol altına alınabilmesinin ilk ve en önemli koşulu belediyelerin kısırlaştırma yapması.

Yasa tasarısı 25 bin nüfusun üzerindeki belediyelere hayvan bakımevi kurma şartı getiriyor.

Peki ya diğerleri?

Oralardaki hayvanlar kısırlaştırılmazsa, çoğalırsa diğer kısırlaştırmalar anlamsız kalacak.

Sadece nüfusu 25 binin üzerindeki ilçelerde veteriner ve rehabilitasyon merkezi olur, köy ve az nüfuslu ilçeler kaderine bırakılırsa sokak hayvanı sayılarının artmasının önüne geçilemez.

Buralarda uygulanması düşünülen mobil kısırlaştırma ise asla kabul edilemeyecek bir seçenek.

Çünkü kedi ve köpekler iptidai mobil kısırlaştırma ünitelerinde ameliyat masasından doğrudan sokağa bırakılıyor.

Bırakın operasyon sonrası birkaç gün klinik ortamında tutmayı, ameliyat biter bitmez, anestezi altındayken, ayılmadan bile atılanlar oluyor.

Ormanlarda kısırlaştırma ameliyatından yeni çıkmış baygın halde iltihaplanmış çok köpek bulduk yıllar içinde.

Yani, az nüfuslu da olsa ilçe ve köylerde de sürekli veteriner hekim, rehabilitasyon ve hayvan bakım merkezleri olmalı.

ACISIZ KESİME ONAY İSTİYORUZ

Hep kedi köpek konuşuyoruz.

Ama asıl zulüm ve işkence süt ve etleri için üretilen hayvanlarda yaşanıyor.

Yaşam refahları neredeyse yok.

Acılar içinde yaşayıp, acılar içinde ölüyorlar. Bu yeni yasa ile Diyanet’in de onay verdiği acısız kesime lütfen yol açalım.

Bu hayvanlar memeli, yavruları var.

Aynı insanlar gibi uzun hamilelik yaşıyor ve yavrularına ile bağ kuruyorlar.

Acı hissediyor, gözyaşı döküyorlar.

Ve yavrularının, arkadaşlarının gözleri önünde acılar içinde çırpınarak ölüyorlar.

Kesim sonrası hayvanların en az 3-5 dakika daha acı çekmeye devam ettiğini biliyoruz.

Oysa kesilmeden hemen önce bayıltılan hayvan o işkenceyi yaşamıyor.Diyanet acısız kesime onay vermişken aksini koymayalım bu yasaya. Lütfen.