İNSAN olaylara alıştığı yönden baktıkça öteki boyutları göremiyor. İhtimal o yüzden olacak gösteri yürüyüşü yapanların polisle çatışma gibi bir bahaneyle çevreye zarar vermelerini olağan saymaya alışmıştık.
Dünkü Hürriyet’te bulunan bir fotoğraf ve onun fotoğrafaltı yazısı birden uyandırdı:
‘Burası Ankara... ‘Ezilenleri’ temsil ettiklerini iddia eden bir grup maskeli, halkın vergileriyle yapılan kaldırımları böyle tahrip etti.’
Fotoğrafta yollardan sökülmüş metal ‘baba’lar ve arka planda yüzlerini kapatmış saldırgan bir serseri güruhu görünüyordu...
Gösteri yürüyüşü yapma temel bir insan hakkıdır. Elbet bu haktan doğan özgürlüğü herkes, yasaya uygun şekilde kullanabilir.
Ama özgürlük adına taşkınlık yapmaya, çevreye zarar vermeye, kamu malını tahrip etmeye kimsenin hakkı olabilir mi?
Sadece biz değil galiba devlet de ayılmış olmalı ki, İçişleri Bakanlığı geçen yıl 6 Kasım’daki ‘YÖK’ü protesto’ eyleminde devlet malına zarar verdikleri gerekçesiyle 121 öğrenci hakkında, verdikleri zararı ödemeleri istemiyle dava açmış. Bakanlık bu öğrencilerden, polisin araç ve panzerlerine zarar verdikleri gerekçesiyle, toplam 10 milyar 702 milyon lira ödemelerini istiyormuş.
Aslında yürürlükte bulunan yasalarımızın, kamuya ait mala zarar verenleri cezalandırmayı ve verdikleri zararı ödetmeyi öngören hükümleri var. Nitekim merhum meslektaşımız Ercüment Kahyaoğlu’nun arabasıyla devirdiği bir elektrik direği yüzünden 3 ay kadar hapis yattığını anımsarız.
Dediğimiz gibi, yasa var ama yıllardır işleten yok.
Daha doğrusu yoktu...
Şimdi devletin kendi malına sahip çıkması yerinde... Dahası, artık pek moda olan Avrupa Birliği ölçütleriyle de uyumlu.
Bitmedi... İkide bir ‘hukuk devleti’ talebiyle devletin karşısına çıkan bireylerin kendi eylemlerini hukuk terazisinde tartması yönünden de bu örnek önemli. Çünkü devletten beklediğimiz hukuk saygısını bireyler için gereksiz sayamayız.
Bir başka boyut da şu:
Sırf taşkınlıkla kamuya ait malları (örneğin bindiği trenin kanepelerini veya stadyumun tribünlerini) tahrip edenleri cezalandırır da yine kamuya ait öteki mallara sahip çıkmazsanız, devlet gibi hareket etmiş olmazsınız.
Oysa bildiğimiz yanlış değilse, Haziran 1999’da yani bundan 5 yılı aşkın süre önce Milli Emlak Genel Müdürlüğü ‘Devlete Ait Taşınmaz Malların İdaresine İlişkin’ bir yönetmelik hazırlamıştı. Amaç, devlet malına sahip çıkmak ve bunları işgal eden, tecavüz eden vs. varsa onlardan hiç değilse ‘kullanım bedeli’ almaktı.
Ama İlhami Söyler isimli bir uzmanın hazırladığı doktora tezinden öğrendik ki devlete ait 302 bin adet taşınmaz mal 25 bin 718 işgalcinin elindeymiş. Bunların, gereğinden az ödeme yaparak veya hiç bedel ödemeyerek devlete verdiği yıllık zararın miktarı 400 trilyon TL’yi buluyormuş.
Bunları görmez de sırf kaldırım sökeni cezalandırırsanız yeter mi?