YÜKSEK mahkemeler arasındaki polemiği okuyup da "şu haklı" diyecek bir babayiğit varsa önce ortaya çıksın ve hepimizi aydınlatsın.
Sadece onu değil, Başbakan’ın bir yüksek mahkemeyi, "yetki gaspı yapmakla" suçladığı, iki yüksek mahkemenin birbirine girdiği bir ülke varsa, biri de onu söylesin.
Liste orada bitmiyor. Bir de -bazen doğru karar da vermekle şöhretli- Yüksek Seçim Kurulu var.
Konuyu biliyorsunuz:
AKP iktidarı, nüfusu 2000’in altına düşen 862 belde belediyesini kapatmak için yasa çıkardı. Ancak Anayasa Mahkemesi kapatılması söz konusu belediyelerden "Nüfusumuz aslında 2 binin üstündedir" iddiasıyla idari yargıya dava açan 122 belediye için 29 Mart 2009 seçimine girme olanağı tanıdı.
Derken Giresun’un Bulancak İlçesi Kovanlık Belde Belediyesi konuyla ilgili "İçişleri Bakanlığı genelgesinin iptali" için dava açtı. Danıştay’ın 8’inci dairesi istemi kabul etti. Ederken de bu kararı sırf "davayı açan belediyeye hasren" verdi. Yani başkaları da yararlanabilir demedi. Ancak aynı kararla öteki belediyelere "isterlerse dava açma olanağı veren" bir kapı açtı. Özetle dedi ki, "Anayasa Mahkemesi kararıyla söz konusu belediyeler yönünden yeni bir hukuki durum doğduğu için" bu kararın yayınlandığı 6 Aralık 2008 tarihinden itibaren isteyen dava açabilir.
Peki, Anayasa Mahkemesi kararı gerçekten "yeni bir hukuki durum" doğurdu mu? Bizce doğurmadı.
Yüksek Seçim Kurulu, Kovanlık Belediyesi ile ilgili kararı tartışıp, "Öteki belediyelerin de dava açma hakkı doğduğuna göre, onlar da -dava açmak koşuluyla- seçime girebilir" diye özetlenecek bir karar verince iş şirazesinden çıktı.
Bu arada önemli bir nokta daha var:
Hem Danıştay hem de Yüksek Seçim Kurulu, kararlarında son zamanlardaki tüm gürültüyü çıkaran "adrese dayalı" nüfus sayımına atıfta bulunuyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu’nunuyguladığı, sonra İçişleri Bakanlığı’nınbenimsediği nüfus sayımı sonuçları Resmi Gazete’deyayımlanmadığına, ayrıca hiçbir belediyeye tebliğ edilmediğine göre, o belediyelerin hakları çiğnenmiş olmuyor mu diyorlar.
Peki burada Danıştay haksız diyebilir misiniz?
Gördüğünüz gibi Prof. Dr. Ülkü Azrak’ın ifadesiyle çorbaya dönmüş bir durum söz konusu.
Şimdi Anayasa Mahkemesi Başkanı, başında bulunduğu mahkeme tarafından verilen kararın Danıştay ve sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından "geçersiz hale getirilmesine" karşı çıkıyor.
Haksız diyebilir misiniz?
Konuya Başbakan’ıngirmesine ve Danıştay’ın "kendini Anayasa Mahkemesi yerine koyduğunusöylemesine" karşı çıkanlar var.
Başbakan’ınböyle "yargı" içindekibir polemiğin tarafı olması doğrudur diyebilir misiniz?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, mahkemede bu konuyu usulünce tartışıp ortak bir görüş oluşturmadan -üstelik Başbakan’ı desteklercesine- konuşmasını eleştirenler haksız mı?
Yani neresinden baksanız, bize özgü bir durum. Ve hiç de güzel değil.