Seçim gününün bu satırların kaleme alındığı dakikaları hep böyle olur. Zihniniz binlerce gözlemle, düşünceyle doludur ama onları bir sıra yahut sistem içinde ifade etmekte zorlanırsınız.
En iyisi olduğu gibi... Yani bu satırları yazarken kalemin ucuna geldiği gibi yazmak:
Dün siyasi hayatımız büyük bir deprem yaşadı. Hemen söyleyelim:
Bu deprem birçok siyasi lideri sahneden silecektir. Örneğin Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli gidecek, Tansu Çiller ile Recai Kutan ise gitmeye zorlanacaktır.
Bu tür depreme biz yabancı değiliz. Bir benzerini CHP'nin 27 yıllık iktidarına son verip Demokrat Parti'yi yüzde 52 oyla iktidar yapan 1950 seçiminde yaşamıştık. DP o zaman 487 milletvekilinin 420'sini alarak tüm siyasi dengeleri altüst etmişti.
İkincisini 1983'te yüzde 45.1 oyla 400 milletvekilinin 212'sini alan ANAP'la gördük. O da 12 Eylül döneminin dengelerini temelden değiştirdi.
Üçüncü büyük depremi bu seçimde gördük. Bu satırların yazıldığı dakikadaki bilgilere göre Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 35 küsurluk bir oyla 550 milletvekilinin 300 küsurunu alacak gibi görünüyor.
Daha net söyleyemiyoruz çünkü Doğru Yol Partisi yüzde 10'luk barajı aşabilirse AKP'nin sandalyesi değişir. Ama kesin olan hükümet kurma görevinin AKP'ye verileceğidir.
Peki bu sonuçları doğuran sebepler nelerdir?
Birkaç etken çok açık görünüyor:
Türkiye'yi son üç buçuk yıldır yöneten 57'nci hükümet ve onun ortağı DSP; MHP ve ANAP ülkeye çok ve büyük hizmetler yaptılar. Ama bu hizmetler popülist türden değildi. Bazılarına göre son 10 senedir hazinesi mahvedilen, bankaları soyulan, kazanmadan harcamayı, üretmeden tüketmeyi marifet sanan Türkiye'nin faturasını bu hükümet ödedi. Çünkü önceki iktidarlardan devraldığı mahvolmuş Türkiye'nin ekonomik krizi, onların elinde patladı. Onlar da pek çok insanımızın canını yakma pahasına doğru politikalar izlediler.
Bu tür politikaları izleyen partiler ancak o politikalar meyve verince seçime giderler. Aksini yapmak en hafif deyimle şaşkınlıktır. Ama koalisyon ortaklarından MHP ile ANAP bu inanılmaz hatayı yaptılar. Hatalarının bedelini hem kendileri ödediler hem de bir erken seçime gitmenin çok sakıncalı olacağını söyleye söyleye dilinde tüy biten ama dinletemeyen Bülent Ecevit'le DSP'ye ödettiler.
Şimdi ekonomi toparlanıyor ama meyveyi onlar değil başkaları yiyecek.
İlginçtir... Tıpkı, kaybettiği 1950 seçimi sayesinde saygınlığı artan İsmet İnönü gibi belli ki Bülent Ecevit de yenildiği bu seçimle büyüyecek.
AKP'ye iktidar yolunu açan bu sonuçları kuşkusuz sadece yukarıdaki etkenler sağlamadı. Tayyip Erdoğan seçmenden puan topladığı bilinen haksız yere mağdur edilmiş insan rolünü baştan sona çok iyi oynadı.