BUNCA yıl, her türlü olayı izleyerek yaşayan biri sıfatıyla söyleyelim ki, "Gözaltında bulunduğu sırada kafasını duvara vurarak ölmüş"lü, "Kendisini kravatla tavana asarak intihar ettiği anlaşılmıştır"lı çok yave (saçma söz) dinledik. Ama 2500 kişinin izlediği bir vaazın ardından, o 2500 kişinin gözleri önünde bir imam bıçaklanıp öldürülecek...
Fail cinayeti işledikten sonra, keza herkesin gözü önünde kafasını minbere (imamın vaaz verirken oturduğu merdivenli ahşap kürsüye) vurarak kendini öldürecek...
Tüm bunları o 2500 kişi, sakin bir şekilde izleyecek... Ama failin ne yaptığını hiç görmemiş olacak... Nitekim polis olay yerine geldiği zaman gördüğü manzaraya ilişkin resmi açıklamasında aynen;
"Şahsın kafasını mihraba vurarak olay yerine öldüğü görülmüştür" diyecek...
Ve buna da siz, ben, ötekiler... Yani bu ülkede yaşayan, canının ve güvenliğinin bu polise emanet edildiğini bilenler inanacağız!
Bu hepimize, yani size bana... Sokakta yürüyen herkese... Bu ülkede yaşayan ne kadar insan varsa hepimize yapılmış çok ağır bir hakarettir. Çünkü bizleri insan değil ancak koyun sayan bir kafa bunu yapabilir.
Lafı uzatmadan söyleyelim:
Bizi koyun yerine koyan her kim ise o şahsa bu sütundan bağıra bağıra söylüyoruz:
Hayır! İnsan olmayan da sensin... Koyun olan da...
Kaldı ki bu ilk değil. Hafızalarınızı tazeleyin yeter:
Üzeyir Garih’in öldürülmesi üzerine bir garip çocuğu, "Fail işte bu!" diye basının önüne çıkartarak kamuoyunu aldatmaya kalkan aynı kafa değil mi?
Gerçek fail daha sonra, teknik takiple ortaya çakmasaydı ihtimal o çocuk hapishanede hálá çürüyor olacaktı.
Geçen ekim ayında Maslak’taki OPET akaryakıt istasyonunda bombalar patlayıp 5 kişi yaralandığı zaman da İstanbul Emniyeti’nin bir üst düzey yetkilisi basına, patlamanın "LPG tüpü dolumu yapan bir araç"tan kaynaklandığını söylüyor, "Hatta birisinin ağzında sigara olduğu söyleniyor" diyordu.
Biliyorsunuz olayın altından PKK ve düpedüz bomba çıktı.
Neden yapıyor polis bunu?
Káh "beceriksiz" demesinler diye; káh -özellikle böyle tarikatlı marikatlı olaylarda- onları korumak için; káh birilerini memnun etmek ve "Örtebilirsek üstünü örtelim... Unutulur gider nasıl olsa" dedikleri için...
Geçen yıl Fatih Camii avlusunda laik sisteme meydan okuyan Hizbuttahrir militanlarını kuzu kuzu seyreden polisimizin, basından gelen suçlamalar üzerine hareke geçtiğini anımsayınca, bu son açıklamanın nedeni daha iyi anlaşılıyor:
Belli ki ortada linç yaparak işlenmiş bir cinayet olsa bile polisimizin eli ve gönlü "dinci"leri adalet önüne çıkarmaya razı olmuyor.
İyi de... O zaman bu toplumun huzurunu, güvenini kime emanet edeceğiz? Onu açıklayan biri de çıkmıyor.