ERTUĞRUL Gazi’nin annesi Hayme Hatun’u siz biliyor muydunuz?
Öyle sanıyoruz ki Osmanlı tarihine özel bir ilginiz yoksa, bilmiyorsunuzdur. Neyse ki Başbakan Tayyip Erdoğan geçenlerde Hayme anamızın Kütahya’ya bağlı Domaniç İlçesi’nin Çarşamba Köyü’ndeki kabri başında yapılan törene katıldı, merhumenin ne önemli bir ana olduğunu öğrendik.
Hayme Hatun’a "Nur içinde yatsın" diyoruz.
Diyoruz da...
Sabah Hayme Hatun’un mezarındaki törene, öğleden sonra -örneğin- Rize’deki bir açılışa, akşam Malatya’daki bir sünnet düğününe katılan; bir hafta içinde 10 şehir, 2 yabancı ülke gezen; 7 düğün 8 açılış töreni, 2 protokol toplantısına katılan, 5 eleştiriye laf yetiştiren, 4 yabancı devlet adamı ağırlayan bir Başbakan’ın, Türkiye’nin hangi önemli meselesine ne kadar vakit ayırabildiğini veya ayırabileceğini bir türlü açıklayamıyoruz.
Efendim çağımız iletişim çağıdır. Artık bir konuda bilgi edinmek ve karar vermek için ofisinizde bulunmanız zorunluğu yoktur...
Bunları merhum Turgut Özal da söylerdi. Hatta bir defasında kendisi Houston’daki hastane odasında iken Ankara’da toplanan Bakanlar Kurulu’na 8-10 bin km. öteden başkanlık etmiş, bu "show"uda canlı olarak televizyonda yayınlatmıştı.
Biz de doğrusu böylesine çağdaş bir Başbakanımız var (!) diye, hayranlıktan göklere uçmuştuk.
Lakin o sırada PKK, Güneydoğu’daki askeri karakollarımıza saldırıyor, geceleri dağlara ve yollara egemen oluyor, ama bir türlü çözüm üretemiyorduk.
Ve tabii şehit cenazeleri ülkenin her tarafında -aynen bugünkü gibi- büyük tepkilere yol açıyor, kamuoyu kaynıyordu.
Sözün burasında BaşbakanTansu Çiller ile Genelkurmay Başkanı Doğan Güneş ve o dönem önce Emniyet Genel Müdürü sonra İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar’ın PKK’ya karşı mücadele konusunu ilk defa gereken ciddiyetle ele aldıklarını ve terör örgütünün belini kırdıklarını (hukuk dışı uygulamaları savunmuyoruz) belirtelim de sonra devam edelim:
Başbakan Tayyip Erdoğan ya farkında değil veya farkında olmasına rağmen "bu sorun nasıl çözülür?" sorusuna verilecek yanıt hakkında net bir fikre ve politikaya sahip değil.
Birinci ihtimali, o nedenle de kamuoyunun ne büyük bir tepki içinde olduğunu göremediğini düşündüren en talihsiz sözü geçenlerde kullandı. "Artık şehit istemiyoruz" türü bir şey söyleyen bir vatandaşa, "Askerlik yan gelip yatma değildir" dedi. Bir başka ifadeyle, "Şehit cenazelerini olağan sayın" mesajını verdi.
O sözünün siyasi bedelini ödeyeceğinden eminiz. Ama bizi Tayyip Erdoğan’ın ödeyeceği bedel değil ülkemizin ödemeye zorlandığı bedel ilgilendiriyor. O nedenle de PKK’ya karşı yapılan mücadelenin "vakit kazanmak" için değil, "bu işi bitirmek" için yapılmasının gerektiğini söylemek istiyoruz.
Sonuç olarak Başbakan’ın,sünnet düğünleri için verdiği vaktin, hiç değilse yarısını PKK’ya karşı mücadele konusuna ayırmasının şart olduğunu düşünüyoruz.