Kırmızı ışık...

ÇOK dikkatli olmamız gereken bir sürece girdik. Bu süreç bazılarına göre Mersin’de yapılan Nevruz gösterileri sırasında bir veya birkaç alçağın 12-13 yaşlarındaki çocukların eline Türk bayrağı verip yaktırma teşebbüsü ile başladı.

Buna benzer örnekler daha önce DEHAP Kongresi gibi birkaç olayda yaşanmasına rağmen, o sırada ‘bayrak mitingleri’ türü tepkiler görülmemişken bu defa değişik bir atmosferi yaşamaya başladık.

Ne yazık ki DEHAP yöneticileri bu atmosferi dağıtmak, bu gerilimi aşağıya çekmek onlara düşen bir görev değilmiş gibi, olan bitene ya duyarsız kaldılar ya da samimiyetsizliği her harfinden akan demeçlerle kamuoyunu tatmin edeceklerini sandılar.

Sonunda Türkiye’nin pek çok ilinde bayrağa bağlılık yürüyüşleri yapıldı.

Derken iki olay daha yaşadık:

Biri Trabzon’da cereyan etti. ‘Terörist bozuntusu dört genç’ diyebileceğiniz iki kız iki erkek, sokakta bir bildiri dağıtmaya kalkınca ortalık karıştı. ‘Yasal izinleri var mı yok mu?’ tartışması ‘bayrak mı yırtılmış?’a dönüştü. Anlaşılan onu ‘Bunlar PKK’lı’ suçlaması izledi ve polis birkaç bini bulan öfkeli bir kalabalıktan onları güçlükle kurtardı.

Trabzon polisini kutladıktan sonra devam edelim:

Diğer olay, Ankara’daki Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde yaşandı:

Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde meslek içi eğitim görmeye gelen 20 kadar komiser veya komiser muavini, öfkeli öğrencilerin saldırısına uğradı. Polisleri kızgın kalabalıktan jandarma kurtardı.

Görüyorsunuz, birbirine hayli yakın günlerde cereyan eden bu olayların hepsinde öfkeli kalabalık eylemi var. Hepsi de bir kibrit çakınca yani ‘Vurun!’ diyen bir çılgın çıkıverince meydana geliyor.

Biz belki farkında değiliz ama yurtdışında yayınlanan pek çok -üstelik ciddiyetiyle tanınmış- gazetede ortak bir saptama dile getiriliyor:

‘Türkiye’de aşırı dozda bir milliyetçilik akımı var.’

Bu sütunu izleyenler bilirler ki biz ‘ulusal değerlerimiz’ söz konusu olduğu zaman duyarlığımızı hemen gösteririz. Ama ulusal değerlere bağlılık anlayışı kötüye kullanıldığı, yani bir tür ırkçılığa dönüştürüldüğü zaman aynı kararlılıkla karşı çıkarız. Çünkü aşırı milliyetçiliğin zarar vermediği hiçbir ülke, hiçbir toplum yoktur.

O nedenle toplumun tüm kesimlerine seslenmeye kendimizi mecbur hissediyoruz. Halkımızı birbirine yan bakar hale getirecek politikalardan, tutumlardan, beyanlardan kaçınınız. Tam tersine, bu ülke insanlarının son 80 küsur senedir yaşadığı barış ortamını korumaya itina ediniz.

Biz bu konuda halkımızın sağduyusunun her şeye egemen olacağına güveniyoruz. Çünkü 35 bin insanımıza mal olan acı ve uzun süreli terör dönemine rağmen, komşusunun etnik kimliğini hiçbir zaman düşmanlık sebebi saymamış bir halkın çocuklarıyız.
Yazarın Tüm Yazıları