Paylaş
Türkiye'de ‘‘telekulak’’ rezaleti inanılmaz boyutlara ulaştıktan sonra bir yasa tasarısı hazırlandığı ortaya çıktı.
Keşke hükümet daha önce harekete geçseydi. O zaman belki de rezalet şimdiki boyutlara ulaşmazdı.
Ama biz bir tasarı hazırlandığını öğrenince, ‘‘Buna da şükür’’ dedik. Çünkü temel inancımıza göre ‘‘en kötü kural, kuralsızlıktan iyidir.’’
Kaldı ki dünyada kendi vatandaşını dinlemeyen devlet yoktur. O nedenle bu iş hiç değilse belirli kurallara bağlanacak diye düşündük.
Ancak haberi dikkatle okuyunca aklımız karıştı.
Önce tasarıyı neden hükümetin teşkil ettiği bir ‘‘Bakanlıklararası kurul’’ değil de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesindeki bakanlıklararası bir komite hazırlamış, onu anlayamadık.
Eğer Milli Güvenlik Kurulu bünyesinde böyle ‘‘Bakanlıklararası komite’’ oluşturuluyorsa ve tasarı orada hazırlanıp Genel Sekreter olan Generalin imzasıyla şekilleniyorsa, o zaman bu tasarı hükümetin mi demektir, Milli Güvenlik Kurulu'nun mu?
O zaman bu kurul ‘‘tavsiye edici’’ mi olur ‘‘tayin edici’’ mi?
Bir defa işin bu tarafını düzeltmek ve Milli Güvenlik Kurulu'nu kendi Anayasal görevine oturtmak gerekir.
İkincisi, haberden öğrendik ki bizi şimdiye kadar Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT, JİTEM ve Genelkurmay İstihbaratı istediği zaman dinleyebiliyormuş.
Oysa anımsayacaksınız, yetkililerden hangisi ağzını açsa ‘‘Türkiye'de mahkeme tarafından usulüne göre alınmış bir karar olmadıkça kimsenin telefonu dinlenmez’’ diyordu.
Demek bunlar düpedüz yalanmış.
Kaldı ki siz bu listeye -bizim kanaatimiz o ki- örneğin GSM şirketlerini de dahil edin. Bir de Amerika Birleşik Devletleri'nin, dünyanın neresinde olursa olsun her türlü görüşmeyi izleyebildiğini unutmayın.
Gördüğünüz gibi etrafımız bir sürü gizli kulak ile sarılmış halde.
George Orwell'in Big Brother'ı, yani her an herkesi gözetleyen ‘‘devlet’’i çoktan yaşamımıza girdi de biz anlamak istemiyoruz.
Şimdi bu ‘‘Big Brother’’ları tek'e indirmeye çalışacağız. Böylece sonuç belki değişmeyecek, yani her an birileri tarafından dinlenme durumunda olacağız ama bir gün bir Meral Akşener çıkar da ‘‘Bana bu kaseti birileri postayla gönderdi’’ derse, inanmayacağız. Çünkü artık bu işi yapabilecek bir tek adres olduğunu bileceğiz.
Tasarı, telefon dinlemenin çok katı bir usul kurallarına bağlanacağını ifade ediyor.
Oysa kuralları katılaştırmak değil, uygulamayı ‘‘yargıcın usulüne uygun şekilde vereceği karara’’ bağlamak yeter. Çünkü aksi halde hukuk yine ve çok kolayca çiğnenir.
Paylaş