İki uyarı...

OKULLARDA "din kültürü ve ahlak" adı altında sadece "Sünni İslam"ın öğretiliyor olması vicdan özgürlüğüne aykırı mı değil mi tartışması anlaşılan çabuk bitmeyecek. Nitekim her gün konunun bir başka boyutu ortaya çıkıyor.

Bunlardan biri bakanlık yetkililerinin, "Aleviler ben Müslüman değilim diye dilekçe verirlerse çocukları bu dersi almak zorunda olmaz" şeklindeki sözlerinin yarattığı tepki.

Öteki de "uygulamanın neresinin yanlış olduğu" konusu.

Bakanlık yetkililerinin sözlerine ilişkin tepkiyi dile getiren bir okuyucu mektubunu -iznini almadığımız için adını vermiyoruz- özetle aktarıyoruz:

"Ben, Amerika’da yaşayan bir Alevi Türk’üm.

İnancım odur ki, Türkiye’yi bir bunalıma sürüklemek ve bütünlüğünü temelden bozmak için bu beyanattan daha fazlası yapılamazdı.(...)Yetkililerin dediği gibi dilekçe verilecek olursa, Türkiye’de bir anda 25 milyon civarında kayıtlı azınlık olacak. Kayıtlı diyorum, çünkü bu seçimi yapmalarını Türkiye Cumhuriyeti istemiş oluyor.

(...) Eğer Alevi toplumu böyle bir seçime zorlanırsa bu seçimin sadece o alanda kalacağını kim bilebilir?

Şu anda en çok korktuğumuz ve üzerinde tartıştığımız konu bu değil mi?

(...) Şunu da belirtmek isterim ki, bu sözlerle, Batı ülkelerine (Amerika dahil) Türkiye’nin en zayıf olduğu bir noktada, kullanabilecekleri çok önemli bir malzeme verilmiş olmaktadır. Önümüzdeki yıllarda, onların bu malzemeyi nasıl ve ne amaçla kullanacaklarını hep birlikte göreceğiz!"

İkinci uyarı halen İnönü Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Gündüz’den geldi.

Gündüz, eğitimle ilgili tüm tartışmaların özünde "yetiştirilecek birey tipi"nin yattığını vurguladıktan sonra, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin amacı, Cumhuriyet idealine, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devletine ulaşmaktır" diyor. Onun da yanıtını "temel ve ortaöğretim kurumlarında verilen dersler ve bunların içeriğinde aramak gerektiğini" ifade ediyor.

Gündüz’ün buradan -konumuz bağlamında- vardığı sonuç özetle şu:

"Öncelikle ’Din Kültürü’ ile ’Ahlak Bilgisi’ dersi birbirinden ayrılmalıdır. Çünkü ahlak açısından din, ahlakın dayandığı alanlardan yalnızca biridir. Ahlak vicdana, duygulara, olgulara, sonuçlara, otoritelere ve kurallara da dayandırılabilir. Oysa Türkiye’de bu ders aracılığıyla ahlak yalnızca dine dayandırılmakta, üstelik bu da İslam ahlakı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Din Kültürü dersini İlahiyat Fakültesi mezunları, tüm dinleri dikkate alan bir içerikle vermelidir. Ahlak Bilgisi ise, adı ’Ahlak Eğitimi’ olarak değiştirilip devletin amacına uygun duygu, düşünce ve davranışları kazanacak bireyleri yetiştirmek üzere felsefeciler, sosyologlar ve psikologlar tarafından verilmelidir."

Gündüz bu temel gerçekler görülmeden ve gereği yapılmadan Cumhuriyet’in laik değerleri ile donanmış ahlaklı bireyler yetiştirilemeyeceğini söylüyor. Onlar yetiştirilmedikçe de hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğini anımsatıyor.
Yazarın Tüm Yazıları