BU Gazi Mustafa Kemal galiba bizim bildiğimizden ve düşündüğümüzden de büyük bir adammış. Kurduğu Cumhuriyet’e daha birinci günden itibaren düşman olanlar, hálá gayretlerini sürdürüyorlar. Ama bunca işbirliğine, bunca çabaya, bunca kine ve hınca rağmen istediklerini yapamadılar.
Gerçi son seçimlerin Türkiye’yi bir "Ilımlı İslam Demokrasisi"ne dönüştürdüğünü söyleyen yabancıların verdiği cesaretle özlemlerine kavuştuklarını sandılar:
İkinci Cumhuriyet dönemine girdiğimizi söyleyip göbek atıyorlar.
Suratlarına bakınca, yazdıklarını inceleyince, cemaziyelevvellerine göz atınca, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet’ten yedikleri sillenin izini görüyorsunuz.
Ağızlarında bir tekerleme:
Cumhuriyet iyiymiş ama demokrat değilmiş. Tek parti döneminde insanlara yeterince özgürlük tanınmamışmış. O aslında düpedüz "faşist" bir dönemmiş.
Satır aralarına sıkıştırıp da açıkça diyemediklerini yan yana getirince görüyorsunuz ki bunlar Lozan’dan çok Sevr’e sempati duyuyorlar.
Atatürk devrimlerinin ilan edilip uygulanmaya başladığı yıllarda insanlara yeterince özgürlük verilmemiş olmasından -ki kaçınılmazdı- şikáyet ediyor görünürken aslında ona değil, Atatürk’ün kurduğu Kemalist rejime karşıtlıklarını ilan ediyorlar.
Tüm ülkelerin satılmış aydınları gibi "ulus"laşmamızdan rahatsızlar. Atatürk’ün "ulus-devlet"ine o yüzden hálá isyan ediyorlar.
Bunların bu ulusu sevdiklerinden şüphe etmek en meşru haktır.
Sevselerdi burada şikáyet ettikleri, hatta bir an önce dağılıp yok olmasını istedikleri "ulus-devlet"in Avrupa Birliği üyesi ülkeler başta olmak üzere bütün sağlıklı demokrasilerin temel direği olduğunu görürlerdi.
Bunların "demokrasi" adına istedikleri, ulusal değerlerini yitirmiş, "mozaik" edebiyatıyla parçalanmaya hazır hale getirilmiş, "globalleşme" sevdasıyla uluslararası sermayenin çıkarlarını ulusal çıkarların önüne koymuş bir kişiliksiz ve uydu devletin mensubu olmaktır.
Tıpkı bir zamanlar Amerikan mandası sevdasıyla yatıp onunla kalkanlar gibi.
Biraz zahmet edip o tarihlerde Amerikan mandasını kabul etmiş olan Filipinler’inbaşından geçenleri ve bugünkü durumunu okusalar, Türkiye için neyi arzuladıklarını somut olarak görecekler.
Geçenlerde bunlardan biri hem de ülkücü kökenli ve akademik unvanlısı, demagojinin en adisine yani gerçeğin yarısını söyleyip ondan hüküm çıkarma metoduna sığınmıştı. Bir beyanında, "İkinci Cumhuriyet kavramının önce 1961’de Kurucu Meclis’te CHP’liler tarafından kullanıldığını" ifade ediyor ama gerisini söylemiyordu.
Doğrudur... 1961 Anayasası yapılırken yeni Anayasa’ylabaşlayacak döneme "İkinci Cumhuriyet" denmesini öneren -şimdikilerden farklı olarak ulus devletten yana- üyeler olmuştu. Ama 1961 Anayasası’nıhazırlayan komisyon adına konuşan merhum Turan Güneş özetle:
"Bizim anlayışımıza göre ’İkinci Cumhuriyet’ önerisi ve kavramı yersizdir. Bizim anlayışımıza göre ebediyete kadar yaşayacak bir tek Türkiye Cumhuriyeti vardır" diyerek bu konuya noktayı koymuş ve coşkun alkışlar arasında yerine oturmuştu. O akademisyenin atladığı noktayı da tamamlayalım:
"İkinci Cumhuriyet" önerisi de -anımsadığımıza göre- oybirliğiyle reddedilmişti.