Paylaş
Başbakan önüne gelen kürsüye çıkacak ve o günün meselesi ne ise o konuda önce medyaya veryansın edecek. Hangi konuda olumsuz sonuç aldıysa faturayı gazetecilerin önüne koyacak. Hatta "Medyanın ileri gelenleri ve köşe yazarları"na dönüp "Bir şeyler karşılığında" Maliye Bakanı’na iftira attıklarını söyleyecek.
Hem dediğini ispatlayamayacak hem de sevgi ve saygı bekleyecek...
Yukarıda özetlediğimiz tabloyu artık bilmeyen kalmadı.
Hoş... Başbakan Tayyip Erdoğan, 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği zaman hangi Tayyip Erdoğan ise, bugün de o’dur.
Tabii bugünkü Tayyip Erdoğan’ın artık Gutbeddin Hikmetyar’ın dizi dibine oturup da fotoğraf çektirmesini beklememeniz koşuluyla...
Bunları yazmak gereğini, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsmailağa Camii’nde meydana gelen bir cinayet ve bir linç olayı konusundaki görüşlerini dünkü gazetelerde okuyunca duyduk.
Başbakan, başında bulunduğu partinin İl Başkanlarına Ankara’da hitap ederken, camideki linç olayını şöyle anlatmış:
"Öbür taraftan (Bayram Ali Öztürk’ü öldüren Mustafa Erdal) hakkında linç girişiminde bulunulup bulunmadığı belli değil. Bunun öldürülmesiyle ilgili her türlü yayın, iftira, gayrimeşru, meşru yayın yapılıyor. Bir defa olay henüz tetkik edilmemiş. Olayın da hassasiyeti var. Ama ’Vurun ha!’ diyorlar...
Ülkenin emniyeti var. Ülkenin yargısı var. Temennimiz odur ki bunlar objektif şekilde değerlendirilsin."
İyi de hem cinayet hem de linç olayı bu konuşmanın yapılmasından 10 gün önce ve yaklaşık 2 bin kişinin gözleri önünde meydana gelmiş.
Başbakan’ın gönderme yaptığı "Emniyet", aradan 10 gün geçmesine rağmen hálá bir tek tanığın ifadesini almadı, olayın linç olup olmadığını hálá saptayamadıysa, Başbakan hangi "Emniyetin varlığından" söz ediyor?
Yoksa Sayın Başbakan, herkesin bildiği linç olayını "intihar" diye yutturmaya kalkan İstanbul Emniyeti’nin yeni bir yalanla kamuoyunu aldatmasına kadar medyanın beklemesini mi istiyor?
Dediğimiz gibi... Maalesef Başbakan’ın bu üslubuna katlanmaya mecburuz. Belki de buna artık aldırış etmemek, önem vermemek daha doğru olur.
Hadi onu bir kenara bırakalım.
Peki ama Başbakan Erdoğan’ın aynı konuşma sırasında İl Başkanlarına:
"Önümüzdeki şu süreç bir final sürecidir. Çeşitli fauller yapmak isteyenler olabilir. Siz bu oyunlara gelmeyeceksiniz" diyerek neyi kastettiğini de aramayalım mı?
Başbakan bilindiği gibi her türlü mücadeleyi "futbol" terimleriyle anlatmayı seviyor. O zaman "hangi oyunun sonlarına geldiğini" araştırmak gerekiyor. Bu eğer "benim Çankaya için aday olma zamanım yaklaşıyor" demekse, kimin "faul" yapmasını bekliyor? Kendisini özellikle toplumun asker kesiminin Çankaya’da görmek istemeyeceği kimse için bir sır değil. Ama meşruiyetten ayrılmadan yapılacak seçim o sonucu verirse asker ne diyebilir?
Anlaşılan zaman yaklaştıkça Başbakan’ın da kafasında endişe ve soru işaretleri çoğalıp büyümeye başladı.
Dileyelim de doğru olan yolu bulsun. Çünkü aksi akla zarar verir.
Paylaş