DENGİR Mir Mehmet Fırat Bey bizi yine, adını yazmaya zorladı. Oysa daha önce bu sütunda "Dengir" mi başa gelecek, "Mir" mi, yoksa ismi "Mehmet"le mi başlayacak bir türlü tayin edemediğimiz için zorlandığımızı yazmıştık.
Ama çare yok.
Üstelik bu defa sadece kendi adından değil, "dedesinden" de söz etmek zorundayız:
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) önde gelen Genel Başkan Yardımcısı D.M.M. Fırat biliyorsunuz hayli sivri dilli bir politikacı. Hatta sivri dili bazen "argolu" oluyor. Polemiği siyasi muhataplarının cinsel tercihlerine kadar indirebiliyor.
Ama bu defa biraz derinden kesti. Karşısında New York Times muhabirini bulunca tuttu, zihninin gerisindeki düşünceleri de ortaya döktü. Böylece anladık ki Sayın D.M.M. Fırat, Büyük Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimler nedeniyle "Türk toplumuna travma yaşatıldı. Bir gecede kıyafetlerini ve dillerini değiştirmeleri emredildi. Dinsel yolları dağıtıldı" görüşündeymiş.
Tepkiler üzerine Sayın D.M.M. Fırat "toplumu travmatize eden" devrimlerden örnekler verdi. Ona göre "1923 devrimi (yani Cumhuriyetin ilanı) temel olarak yaşam biçimini değiştirdiği" için toplum "travmatize" olmuşmuş. Kısaca, toplum üzerinde "ruhi açıdan önemli ve etkili yaralanma belirtisi bırakan" nitelikte "darbe" söz konusuymuş.
Demek ki Sayın D.M.M. Fırat yaşanan o dönemin toplum yönünden "kalıcı olumsuzluklar" içerdiğini düşünüyor.
Hani AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 24 Ocak 2008 günü, lisans üstü eğitim almak için yurtdışına gidecek öğrencilere "Biz Batı’nın ilmini, sanatını almadık. Maalesef ahlaksızlıklarını aldık" diyerek yaptığı değerlendirme vardı ya... O da değişik açıdan aynı şeyi söylüyor:
Cumhuriyetin ilanını "travma" örneği olarak veriyor. "Dine dayalı yapı değiştirildi. Hilafet, şer’i mahkemeler kalktı. Tekke ve zaviyelere ilişkin (yasaklayıcı) kanun çıktı. Medrese eğitimi kaldırılıp, Milli Eğitim tek elde toplandı (...) Bunlar iyi oldu veya olmadı demiyorum. (...) Bir tespit yapıyorum" diyor.
Hayır! Tespit yapmakla kalmıyor. Karşıtlığını ilan ediyor. Çünkü eğer sırf tespit yapsaydı en azından "Toplumun bir kesimi bu devrimlere karşı idi. Devrimler onlar yönünden elbet bir travmadır" diyebilir, devrimleri yürekten destekleyen milyonların da varlığını teslim ederdi.
Üstelik böyle bir ayırım yapsaydı, söz konusu devrimleri gerçekleştiren TBMM’nin ilk üç döneminde, önce Malatya sonra Kars milletvekili olan ve devrim yasalarına "evet" oyu verdiğinden emin olduğumuz dedesi Hacı Bedir Ağa’nın hatırasına da saygılı davranmış olurdu.
Biz Atatürk devrimlerine saldırı modasını bir de 14 Mayıs 1950’den hemen sonra yaşadık. Onun yolunu "Millete mal olmamış devrimler vardır" diyerek Adnan Menderes açmıştı. İsmet İnönü bu bakışın ne büyük sorunlar yaratacağını anlatıncaya kadar ülkede büyük çalkantı yaşanmıştı. Çünkü, D.M.M. Fırat’ın ifadesiyle "travmatize" olanlardan örneğin Ticaniler, "putları yıkma" gerekçesiyle Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki Atatürk’ün heykellerine saldırmışlardı.