ÇOĞU kez sosyal olaylarda son "gizlice dinleme" olayındakine benzer sahneler yaşanır. Önceki örnekler nedense pek önemsenmez. Sakıncalı durum devam eder durur. Yetkililer sanki o rezalet kendilerini ilgilendirmiyormuş gibi, şikáyetleri umursamaz.
Sonra Önder Sav olayındaki gibi, son bir damla bardağı taşırır.
Ve kıyamet kopar.
Yukarıda dediklerimizi, daha önce eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci’nin, Deniz Kuvvetleri K. Eğitim ve Öğretim Komutanı Tümamiral Kadir Sağdıç’ın, Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler (GES) Komutanı Tuğgeneral Münir Erten’in, Hakkári Dağlıca Tabur Komutanı Onur Dirik’in konuşmalarının kaydedilip orta malı yapılmasıyla yaşadık.
Önder Sav’ın Merkez Valisi Ali Serindağ’la CHP Genel Merkezi’ndeyaptığı konuşmanın bardağı taşırmasından önce, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün, "Ankara Emniyeti"nemensup bir araba tarafından takibi rezaleti yaşandı.
Ve lastik, Önder Sav’ın yaptığı konuşmanın mesleğimiz için utanç verici bir basılı káğıt parçasında yayınlanmasıyla patladı.
Bu káğıt parçasının iddiasına göre, 23 Mayıs Cuma günü saat 10.00 sularında bir muhabirleri Önder Sav’ı cep telefonundan aramış. Sav görüşmeyi kabul etmemiş ama kapatma düğmesi yerine yanlış bir düğmeye basmış. Telefon bu yüzden açık kalmış. Söz konusu gazeteci de konuşmayı dinlemekle kalmamış. Hem kaydetmiş hem de yayınlamış.
Şimdi hükümet adına hem Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek hem de İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dinleme olayının "devletle" hiç ilişiği olmadığını söylüyorlar, ayrıca CHP’ye çağrıda bulunarak, "Gelin bir ortak komisyon kuralım. Gerçeği bulup ilan edelim" diyorlar.
Gerçi CHP bu öneriye "Tamam, kabul ediyoruz" gibi bir yanıt vermedi. Ama anlamadığımız şu:
Sayalım ki CHP yan çizdi. Anayasa’yıdeğiştirmeyi göze alan AKP’nin öteki partilerin desteğini bile almadan yani sırf Meclis’teki sayısına dayanarak bir Araştırma Komisyonu kurması mümkün değil mi?
Kurarlar komisyonu... Öteki partileri de davet ederler. CHP katılmazsa MHP ve DTP katılır. Varılan sonuç kamuoyuna ilan edilir.
Kaldı ki gerçeği bulmak için ona bile lüzum yok. Bugün hepimiz her an "kayda geçen" bir hayat yaşıyoruz. Hangi tarihte, kime ne zaman telefon ettiğimizden tutun, hangi caddede ne zaman vitrinlere baktığımıza kadar her şey (örneğin bu dediğimiz güvenlik kameraları sayesinde) kaydediliyor.
O nedenle 23 Mayıs 2008 Cuma günü saat 10.00 sularında Önder Sav’ın 0532-371 65 22 nolu cep telefonuna hangi numaradan telefon edildiği, olaya el koyan Cumhuriyet Savcılığı tarafından kolayca ortaya çıkartılabilir. Böylece söz konusu káğıt parçasının "Telekom’dan aldığımız belge bizi doğruluyor" iddiasının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı anlaşılır.
Kaldı ki Sav’ın telefonu açık kalmış olsa, yani emniyetin bu olayda rolü olmasa bile olay bitmiyor. Yeni Ceza Kanunu’nun 133’üncü maddesi, bu konuşmayı Sav’ın rızasını almadan kaydedip yayınlayan káğıt parçası sorumlusunun sonuç olarak 3 aydan 9 aya kadar hapsini öngörüyor.
Suç sabit olursa fail de bu faturayı öder, olay biter.