Bürokrasi yenilmez mi?

GAZETELER çarpıcı konuları ön plana çıkardıkları için olsa gerek "bürokrasi" hemen hiçbir zaman büyük bir haber konusu sayılmaz. Oysa günlük yaşamımızın en çok konuşulan konularından biri "bürokrasiden şikayet"tir.

İşin ilginci bürokrasiden en yoğun şekilde şikáyet edenlerin başında da o sorunu çözmekle yükümlü kişi yani Başbakan var.

Başbakan Tayyip Erdoğan son olarak Ankara’da "Kamu kesiminde kaynakları etkin kullanma ve maliyetleri düşürme projesi" konulu toplantıda:

"Bürokraside öyle bir anlayış yerleşmiş ki, ’
Siz siyasiler bugün varsınız, yarın gidersiniz ama biz burada kalıcıyız’ mantığı. Bu mantık, bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değil. Bürokraside, kamuda çalışan arkadaşlarım şunu da bilmek durumundadır, tarih de onlardan hesap sorar" demiş.

Sayın Erdoğan’ın dünyanın dev şirketlerinin genel müdürlerine 20 Temmuz 2004 tarihinde yatırım teşebbüslerinin önündeki "bürokratik engelleri azaltma" sözü verdiğini anımsıyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 29 Eylül 2004’te Kızılcahamam’da yaptığı "Değerlendirme Toplantısı"nda da "Bürokrasi, yatırım ve üretimin önündeki en büyük engel" demiş sonra, "Kemikleşmiş bürokrasinin siyaseti ve siyasetçiyi kendisine benzeterek verimsiz kılmak için direnç gösterdiğini" vurgulamıştı.

Öteki örnekleri vermeyelim çünkü yer yok.

Şimdi oturup "İktidarda olan siz değil misiniz? Getirin yasayı, çözün sorunu" demek işin en kolayı.

Oysa yedi düveli (devleti) yenen Mustafa Kemal Paşa’nın bile Osmanlı’dan devraldığı bürokrasiyi yenemediğini biliyoruz.

Ama bunun ilanihaye böyle gitmeyeceğini de "bürokrasi" bilirse iyi olur.

Bizim kanımızca sorunun çözümü için birkaç temel ilkeyi yaşama sokmak -yeterli olmayabilir- ama zorunludur.

Bunlardan biri kamu sektöründeki "sorumluluk sistemini" değiştirmektir. Gerçi buna daha önce de değindik ama, Türkiye’de bir lafın ilgili kulaktan girebilmesi için en az 10 kere bağırmanız gerektiği için tekrar edelim:

Bizim kamu sektöründe ne "yanlış yaptığınız" için sizden hesap sorulur ne de "yapmanız gerektiği halde yapmadığınız" işlerin davacısı vardır.

Zaten sistem, sorumlu olanı bulup cezalandırmayı değil, bulunmasını engellemeyi sağlayacak şekilde işler. Kısaca bizde "ne işi yap, ne de hesap ver" ilkesi uygulanır.

Hele "işinizi zamanında yapmamak veya hiç yapmamak" en güvenli durumdur.

O nedenle önce yapılacak şey, "yetkiyi tek kişiye vermek, sonunda onu sorumlu tutmak" olmalıdır. Ama denetleme sistemini iyi işletmeniz koşuluyla... Yoksa tüm uygulamalar keyfileşir. Her şey daha berbat olur.

En az bunun kadar önemli olan öteki ilke, "liyakat"ı temel almaktır. Ama bunu "partiye veya lidere sadakat" gibi anlarsanız, bugünü de ararsınız.

İşin kötüsü, iktidara geldiği günden beri bürokrasiden şikayet eden AKP iktidarı bu konuda bir tek olumlu adım atmadı.

O zaman onların mı bürokrasiden şikayeti doğrudur, bizim AKP’den mi?
Yazarın Tüm Yazıları