GEÇ olsun da güç olmasın derler ama, bu defaki hem geç hem de güç oluyor galiba...
Avrupa Birliği'nin ‘‘terör örgütü’’ listesinden söz ediyoruz:
Zeynel Lüle'nin Brüksel'den verdiği haberlere göre AB ülkeleri, 11 Eylül olayı zoruyla bir araya gelip de terörist örgütleri resmen belirlemek durumunda kalınca, bilindiği gibi PKK'sız ve DHKP-C'siz bir liste yayınlamışlardı.
Terör bilindiği gibi evrensel bir kavram ve evrensel bir sorun. O nedenle söz konusu liste hazırlanırken, yıllardır terör yüzünden (1980 öncesindekilerle birlikte) 50 bin kadar insan kaybeden Türkiye de, gerekçelerini sayarak ‘‘şunlar terör örgütleri listesine alınsın’’ dedi ve 10 örügütün adını AB'ye bildirdi.
Velakin İspanya'nın terör örgütü dediği ETA'yı, Yunanlıların 17 Kasım'ını, Fransızların Action Direct'ini listeye alan AB'nin eli, PKK ile DHKP-C'yi bile terör örgütleri listesine koymaya varmadı.
Şimdi gelen haberler bu havanın değiştiğini gösteriyor.
Bekleyelim bakalım... ‘‘Avrupa'nın başkenti’’ geçinen Brüksel'deki DHKP-C bürosunun astığı DHKP-C bayrağının orada kalmasına Avrupa Birliği daha ne kadar izin verecek?
Bakın Belçika veya Brüksel makamları demiyoruz. Çünkü onların sadece terör ve terörist kavramıyla değil devlet sorumluluğunun gerektirdiği asgari görev duygusu ile dahi ilişkileri olmadığını görüyoruz.
Aksi halde PKK'nın ve özellikle DHKP-C gibi -1994'ten bu yana yani son sekiz yılda- 53 kişiyi öldüren, 193 kişiyi yaralayan, güvenlik güçleri tarafından 154'ü uzun namlulu, 376'sı tabanca olmak üzere 530 silahı ele geçirilen, 247 bomba ve 25781 mermisine el konulan bir örgütü Belçikalılar yasaklayıp hesap sormazlar mıydı?
Yoksa Belçika makamları DHKP-C'yi kültür ve sanat örgütü mü sanıyorlardı?
Bakın biz bu katiller sürüsünün öldürdüğü değerli isimleri saymadık. Örneğin bir Özdemir Sabancı'nın, Haluk Görgün'ün canına kıydıklarını anımsatmadık. Keza öldürdükleri değerli emekli generallerden, 1980 yaz aylarında katletikleri eski Başbakan Nihat Erim'den, pek çok değerli subay, emniyet müdürü ve başka üst düzey bürokrattan söz etmedik. Oysa Avrupa ülkelerinin eski İtalyan Başbakanı Aldo Moro'nun öldürülmesi üzerine Kızıl Tugaylar'ı, Alman sanayi dünyasının önemli isimlerinden Martin Schleyer'in öldürülmesi üzerine Baader-Meinhof çetesini hemen en azılı terör örgütü saydıklarını unutmadık.
Biliyoruz... Avrupa, Türkiye'nin isteğini görmemek için sonuna kadar direnir. Başka çare kalmayınca kabul eder. Kural budur.
Bakalım bu kuralın değiştiğini gösteren bir gelişme olacak mı?