Irak’la ilişkiler

Kaşıkçı olayı giderek büyüyor. Dünya artık bu konuyu konuşuyor. Olayın çok ciddi olduğu konusunda hemen herkes aynı fikirde birleşiyor. Ancak olayın nasıl kapanacağı hala açık değil. Amerikan basın-yayın organlarında, Trump Yönetimi’nin Kaşıkçı olayının ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini zedelemeden kapanmasını istediği, bu yönde Suudi Kraliyet ailesini karıştırmadan, olayı “bir şekilde” kapatacak formüller üzerinde durduğu iddiaları var.

Haberin Devamı

Başkan Trump’ın Cemal Kaşıkçı’nın Başkonsolosluk’ta, Suudi yetkililerin izni olmadan, kendi başlarına hareket eden “katiller” tarafından öldürülmüş olabileceğine işaret eden ifadeleri bu yönde yorumların artmasına neden oldu. Batı basını Suudi Arabistan’ın tutumunu değiştireceği ve Suudilerin “cinayeti” kabul etmeye hazırlandığı, ancak olayın “sorgulamanın yanlış bir şekilde gelişmesi sonucu Kaşıkçının öldürüldüğü” şeklinde sunulacağı iddialarıyla dolu.

Yine Batı basınında konuyla ilgili yer alan yorumlarda Suudi Arabistan’ın 15 günden fazla bir zamandan bu yana Kaşıkçı’nın Başkonsoloslukta olmadığını ve olay günü Başkonsolosluktan ayrıldığını iddia ettikten sonra, şimdi tutumunu nasıl “inandırıcı” bir şekilde değiştirebileceği ve Kaşıkçı’nın cesedine ne olduğunun nasıl açıklanabileceği gibi hususların da tartışıldığı izleniyor.

Haberin Devamı

Ortada olan husus Suudi Arabistan ve Trump Yönetimi üzerindeki baskının giderek arttığı yönünde. Suudi Arabistan’da yapılacak önemli bir yatırım konferansından çekilen Batılı yetkililerin ve firmaların sayısının her geçen gün artması Riyad’ın karşı karşıya olduğu durumun ciddiyetini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Kaşıkçı olayı bir şekilde kapansa bile, ülkeyi fiilen yöneten 33 yaşındaki Veliaht Prens Muhammed Salman’ın durumunun çok ciddi bir şekilde sarsıldığı, bu olaydan sonra uzun bir süre ön planda kalmasının çok zor olacağı, oğlu yerine Kral Salman’ın karar alıcı durumunda görünmesinin kaçınılmaz olacağı yorumları da artıyor.

Kaşıkçı olayının Başkan Trump’ı da zor durumda bıraktığı, Kongre’nin ve Amerikan basınının baskısını hisseden Trump Yönetiminin harekete geçmek zorunda kaldığı izleniyor. ABD’de Suudi Arabistan’ın 9 Eylül 2001 terörist saldırılarındaki rolü konusunun tekrar açıldığı, Suudi Arabistan Yönetiminin Vaşington için bir “değer” değil giderek bir “yükümlülük” haline mi geldiği konusunun gündeme geldiği de görülüyor.

Başkan Trump’ın, Suudi Arabistan Kralı Salman’la telefonla konuştuktan sonra, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu Riyad’a göndermesi ABD’nin giderek Kaşıkçı olayı ile ilgilenmek zorunda kaldığını gösteriyor. Pompeo’nun Riyad’dan sonra Türkiye’ye gelmiş olması Kaşıkçı olayının çözümü konusunda Vaşington, Riyad ve Ankara üçgeninde diplomasi trafiğinin arttığı anlamına geliyor.

Haberin Devamı

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile Türkiye’de yapılan görüşmelerde Cemal Kaşıkçı olayı yanında diğer önemli konuların da olduğu açıktır.  Brunson olayının kapanmasından sonra Ankara ile Vaşington arasındaki ilk doğrudan temas olması nedeniyle Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Türkiye ziyareti daha da önem taşımaktadır.

Pompeo ile yapılan görüşmelerde masada olan en önemli konulardan biri muhakkak ki Suriye’dir. Türkiye Menbiç mutabakatının uygulanmasının gecikmesi konusunda duyduğu sıkıntıyı Pompeo’ya doğrudan aktarmıştır. Menbiç mutabakatının tam olarak uygulanması gibi bu mutabakat ışığında PYD/YPG kontrolü altındaki Doğu Suriye konusunun Ankara ile Vaşington arasında ciddi bir şekilde ele alınması da önem taşımaktadır.

Haberin Devamı

Pompeo’nun Türkiye ziyaretinden hemen sonra ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Ankara’ya gelecek olması, Suriye konusunun bu ay içinde bütün yönleriyle Ankara-Vaşington görüşmeleri gündeminde olacağına işaret etmektedir. Büyükelçi Jeffrey’in Türkiye’de bulunduğu sırada Türk yetkilileri yanında Suriye muhalefet gruplarıyla da bir araya geleceği, ABD Suriye Özel Temsilcisinin Ankara’dan sonra Katar ve Suudi Arabistan’a da gideceği basın haberleri içinde yer almaktadır.

Menbiç’te Türkiye-ABD ortak askeri devriyelerinin de kısa bir süre içinde başlayacağı anlaşılmaktadır. Türk ve Amerikan askerlerinin Gaziantep’te süren ortak eğitimlerinin kısa sürede biteceği ve Menbiç devriye operasyonlarının başlayacağı yönünde basında yer alan haberler önemlidir. Menbiç mutabakatının uygulandığını söylemek için bu ortak devriye operasyonlarının bir an önce başlaması kadar, PYD/YPG’nin Menbiç’ten ayrılarak Fırat Nehrinin doğusuna çekilmesi de gerekmektedir.

Haberin Devamı

Bütün Dünya kadar Türkiye’nin de Kaşıkçı olayıyla meşgul olduğu geçen hafta sonunda Türkiye’den Irak’a önemli bir ziyaret gerçekleşmiş, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Irak’a giderek, Bağdat ve Necefte temaslarda bulunmuştur. Bu ziyaretin zamanlaması da önem taşımaktadır.

Geçtiğimiz kısa bir süre içinde, Mayıs ayında yapılan genel seçimlerin sonuçları doğrultusunda Irak’ta üst düzey yönetim tamamen değişmiştir. Seçim sonuçları doğrultusunda oluşan 329 kişilik yeni Irak Meclisi ilk önce yeni bir Meclis Başkanını, daha sonra yeni bir Cumhurbaşkanını seçmiş, yeni Cumhurbaşkanı da yeni bir Başbakanı yeni Irak hükümetini kurmakla görevlendirmiştir.

Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlunu’nun Irak ziyareti Irak’ta üst düzey değişimin meydana geldiği bu döneme rastlamıştır. Çavuşoğlu, Bağdat ve Necef’te yaptığı temaslar sırasında yeni Cumhurbaşkanı Bahram Salih, yeni Meclis Başkanı Muhammed Halbusi ve yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan adayı Adil Abdül-Mahdi yanında Irak toplumunun önde gelen Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen yetkilileriyle de görüşmeler gerçekleştirmiştir.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun görüştüğü Iraklı yetkililer arasında Muktada el-Sadr, Hadi Amiri ve Ammar El Hakim gibi Irak Meclisindeki önemli  (Şii) partilerin liderleri de bulunmaktadır. Türk Dışişleri Bakanı Bağdat’ta Meclisteki Türkmen milletvekilleri ile de bir araya gelmiştir. Çavuşoğlu, Bağdat ve Necefte temaslar yaparken, bu kez Erbil’e gitmemiştir. 30 Eylülde yerel Meclis seçimlerini gerçekleştiren Irak Kürt Bölgesinde (iki önemli Kürt partisi) KDP ile KYP arasındaki gerginlik sürmekte, Irak Kürt Bölgesi hükümetinin kurulması çalışmaları devam etmekte, şimdiki Başbakan Neçirvan Barzani’nin görevini sürdüreceği anlaşılmaktadır.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Irak ziyaretinden önce Irak Cumhurbaşkanlığına seçilen Bahram Salih’le Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi yapılmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahram Salih’i yeni görevi nedeniyle tebrik etmiştir. Konuyla ilgili daha önceki yazımda belirttiğim gibi Bahram Salih Türkiye tarafından tanınan ve bilinen Iraklı bir Kürt politikacıdır. Irakla ilgili eski görevlerim nedeniyle şahsen tanıdığım ve birçok kereler görüştüğüm Bahram Salih önümüzdeki dönemde Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerde olumlu bir rol oynayabilecek üst düzey Iraklı bir politikacı olarak ortaya çıkmaktadır.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Irak ziyareti Türkiye’ye yeni Meclis Başkanı Halbusi ve yeni Başbakan Abdül-Mahdi ile de ilk üst düzey temas imkanını vermiştir. Muhammed Halbusi, Adil Abdül-Mahdi ve Bahram Salih geçmişte Irak siyasi hayatında oynadıkları roller sebebiyle hem Irak hem de uluslararası alanda tanınan siyasetçilerdir. Irak Şii, Sünni ve Kürt kesimlerini Irak üst yönetiminde temsil eden bu üç Iraklı politikacının da hem ABD hem de İran’la ilişkileri iyi olarak bilinmektedir.

Ankara’nın Irak’ta önemli siyasi ve ekonomik menfaatleri bulunmaktadır. Bu çerçevede Ankara’nın Irak’la üst düzey temasları arttırarak sürdürmesi de gereklidir. Bağdat’la olduğu kadar Irak Kürt Özerk Bölgesiyle ilişkilerimizin de tekrar “yoluna” sokulması önem taşımaktadır. Mesut Barzani’nin “referandum” ve “bağımsızlık” ısrarı nedeniyle bozulan ilişkilerin gözden geçirilmesi ve “ele alınması” için Kuzey Irak’tan Ankara’ya üst düzey bir ziyaretin gerçekleşmesi zamanı gelmiş gibi görülmektedir. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanlık görevinde kalacağı anlaşılan Neçirvan Barzani’nin Ankara’da yapacağı temaslar (sonuçları reddedilen referandum sonrasında) ilişkilerin yeniden ele alınarak değerlendirilmesi için iyi bir fırsat yaratacaktır.

Irak Bakanlar Kurulu, Çavuşoğlu’nun Irak temaslarından hemen sonra, Türkiye ile Irak arasında daha önce imzalanan Terörizmle Mücadele Anlaşmasını onaylayarak Irak Meclisine sevk etmiştir. Terörizmle mücadele Türkiye-Irak ilişkilerinde ve işbirliğinde önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye açısından PKK’nın Irak toprakları içinde yerleşmemesi ve serbest bir şekilde hareket edememesi güvenlik açısından Ankara için önemini devam ettirmektedir.

Irak’ın Türkiye için ekonomik önemi de yıllar içinde artmış, Irak Ankara için en önemli ekonomik ortaklardan biri haline gelmiştir. Türkiye ile Irak arasında 2. bir sınır kapısının açılması konusu uzun bir zamandır iki ülke görüşmelerinin gündeminde ön sırada yer almaktadır. Açılması halinde Ovacık sınır kapısı Irak ile ekonomik ilişkilerimizin daha düzenli bir şekilde yürütülmesine önemli bir katkı sağlayacaktır.

Son dönemlerde ABD’nin Türkiye sınırına yakın Irak-Suriye sınır bölgesinde yürüttüğü faaliyetler yeni (Ovacık) sınır kapısının gerçekleştirilmesi yönünde ciddi bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. ABD, bu bölgeden Suriye’deki PYD/YPG ile temasları yürütmekte, ABD’nin PYD/YPG’ye silah sevkiyatı da Irak üzerinden, Irak-Suriye sınırındaki Fiş Habur sınır kapısından sağlanmaktadır. ABD’nin bu amaçla Dicle üzerinde askeri bir köprü inşa ettiği bilgisi de çeşitli kaynaklar tarafından verilmektedir.

Irak üzerinden Suriye ile temaslarını ve PYD/YPG ile işbirliğini “rahatlıkla” sürdürebilmek için ABD’nin Irak Ordusunun bu bölgeye girmesini engellediği, bölgede kontrolü Kürt güçlerle kendisinin sağladığı, Vaşington’un Ovacık sınır kapısını da bölgede yürütülen ABD “askeri” faaliyetleri için engel olarak gördüğü, bu durumda Bağdat’ın (Irak için de önemli) Ovacık sınır kapısıyla ilgili harekete geçemediği anlaşılmaktadır.

Açılabildiği takdirde Ovacık sınır kapısı Türkiye’nin, Irak Kürt Yönetimi Bölgesine girilmeden, Irak’ın diğer bölgeleriyle doğrudan temasını sağlayacağı gibi, Türkiye’nin Irak üzerinden Körfez Arap ülkelerine de karadan erişimini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Ovacık sınır kapısından sonra iki ülke demiryolu şebekesinin (50-60 km’lik bir inşaatla) birleştirilmesi projesinin de ciddi şekilde gündeme gelmesi Türkiye-Irak ekonomik ilişkilerine önemli bir katkı sağlayacaktır. Ovacık sınır kapısı Irak’ın DEAŞ’la mücadele sırasında yıkılan (Musul dahil) Kuzey ve Kuzeybatı bölgelerinin yeniden inşaası gayretlerine Türkiye’nin daha etkin katılmasını da sağlayacaktır.

  

 

Yazarın Tüm Yazıları