Paylaş
Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistanlı bir gazeteci idi. Suudi Arabistan’daki mevcut rejime karşıtlığıyla tanınıyordu. Bir işlem için geldiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda korku filmlerini andıran bir şekilde öldürüldü. Olayın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu içinde olması, cinayetin diplomatik pasaport taşıyan kişilerce işlenmesi, Suudi Arabistan Başkonsolosunun olaya karışması, Kaşıkçı’nın cesedinin daha sonra Başkonsolosun evinde ortadan kaldırıldığı iddiası dikkatleri kaçınılmaz olarak Diplomatik Misyonların dokunulmazlığı konusu üzerine topladı.
Türk polisinin Suudi Arabistan hükümetinden izin almadan Başkonsolosluk binasına ve Başkonsolosun evine girememesi, Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna ait araçlarda arama yapamaması dikkat çekti, ilgi uyandırdı. Bu izinlerin geç gelmesi nedeniyle Başkonsolosluk çalışanlarının bazı cinayet delillerini ortadan kaldırabildikleri eleştirileri yapıldı.
Julian Assange Avusturalyalı bir gazeteci. WikiLeaks adlı bir internet şirketinin kurucusu. WikiLeaks 2010 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait birçok belgeyi ele geçirerek, internet üzerinden yayınlaması ile hatırlanıyor. Assange 2012 yılında İngiliz polisi tarafından tutuklanmamak için Londra’daki Ekvator Büyükelçiliğine sığındı. Ekvator, Assange’a diplomatik sığınma hakkı tanıdı.
İngiliz polisinin Büyükelçiliğe girerek tutuklayamadığı Assange 2012 yılı Haziran ayından bu yılın Nisan ayına kadar 7 yıl kadar Londra’daki Ekvator Büyükelçiliği’nde yaşadı. Assange Büyükelçilik binası dışına çıkamadı, ancak İngiliz polisi de Büyükelçiliğe girerek kendisini gözaltına alamadı. Geçen ay ancak Ekvator’un diplomatik sığınma hakkını kaldırmasından ve izin vermesinden sonra, İngiliz polisinin Büyükelçilik binasına girerek Assange’ı tutuklama resim ve videoları bütün Dünya’nın ilgisini çekti.
Leopoldo Lopez Venezuelalı bir politikacı. Cumhurbaşkanı Maduro’ya muhalefetiyle biliniyor ve ev hapsinde tutuluyordu. Geçen hafta Venezuela’da Başkan Maduro yönetimine karşı yapılan darbe girişimine katıldı. Darbenin başarısız olması üzerine başkent Karakas’daki İspanya Büyükelçiliğine sığındı. Lopez’ın İspanya’dan siyasi sığınma hakkı isteyip istemediği çok açık değil.
Ancak İspanya Hükümeti Lopez’in Venezuela polisine teslim edilmeyeceğini, polise Lopez’ı gözaltına almak için Büyükelçiliğe girmesine izin verilmeyeceğini açıklamış durumda. Yani Lopez Büyükelçilik binası dışına çıkamıyor, Venezuela makamları da Lopez’ı gözaltına almak için (İspanya’nın izni olmadığından) Büyükelçiliğe giremiyor.
Büyükelçilik ve Başkonsolosluk binalarına girilememesi, buralarda arama yapılamaması “Diplomatik Dokunulmazlıklar” arasında en önemli olanlar arasında. Diğer bir deyişle uluslararası hukuka göre diplomatik misyon binaları “gönderen” ülkenin toprağı sayılıyor ve “kabul eden” ülkenin bu binalarda yetki kullanması “gönderen” ülkenin açık iznine bağlı. Bu durum Büyükelçilik ve Başkonsolosluk araçları için de geçerli. Bu araçlara kolaylıkla tanınmaları için “kabul eden” ülke tarafından farklı plaka veriliyor.
Diplomatik Misyonların faydalandığı bağışıklık ve ayrıcalıklar bulundukları ülkenin güvenlik güçlerinin yetki alanı dışında kalmalarıyla da sınırlı değil. Diplomatik misyon binaları ve araçları için “gönderen” ülkenin vergi ödenmemesi gibi hususlar da bağışıklık ve ayrıcalıklar arasında. Vergi muafiyetleri bina ve araç vergileri dışında mal alımlarında da geçerli olabiliyor. Büyükelçiliklerin haberleşme ve ulaşım alanında da ayrıcalıkları var.
Bir ülkede görev gören bütün yabancı diplomatlar da bu dokunulmazlık ve ayrıcalıklardan yararlanıyor. Uluslararası hukuka göre diplomatların gözaltına alınmaları, sorgulanmaları, hatta şahit olarak ifadelerinin istenmesi bile mümkün değil. Diplomatların yaşadıkları evler ve özel araçları da dokunulmazlık ve ayrıcalıklar kapsamında. Park uygulamalarının titizlikle uygulandığı şehirlerde diplomatların arabalarını kurallar dışında park etmelerinin sorun yarattığı biliniyor.
Bu bağışıklıklar ve ayrıcalıklar diplomatik ilişkilerin yürütülmesi için zorunlu. Aksi takdirde bulunulan ülkenin diplomatlar üzerinde baskı kurması ve bu diplomatlara yönelik zorlama faaliyetlerinde bulunması ihtimali ortaya çıkıyor. Bunun da diplomatik münasebetleri büyük ölçüde tehlike altına sokacağı düşünülüyor.
Diplomatik dokunulmazlık ve ayrıcalıklar ülkeler arasında diplomat değişiminin başladığı dönemlerden bu yana zaman içinde gelişmiş ve kural haline gelmiş. Diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıkların en önemli yanının “karşılıklı olması” ve bütün ülkelerin işine gelmesi olduğu görülüyor. Bu yüzden bütün ülkeler bu dokunulmazlık ve ayrıcalıkları uyguluyor.
Diplomatların ilk çağlardan beri ülkeler arasında ilişkilerin düzenlenmesi için kullanıldığı, ilk çağlarda Mezopotamya’daki şehir devletlerinin bile diplomat değiştirdikleri biliniyor. Milattan Önce 1274 yılında Mısır ile Hitit Devletleri arasında (bugünkü Suriye’de olan) Kadeş’te yapılan savaştan sonra imzaladıkları Anlaşmanın tarihteki ilk yazılı Anlaşma olduğu düşünülüyor. Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bulunan bu Anlaşmanın o dönemde Hititli ve Mısırlı diplomatlar tarafından hazırlandığına şüphe yok.
Ülkeler arasında ilişkiler geliştikçe diplomatlara olan ihtiyaç da artmıştır. Bununla birlikte ilk çağlarda ihtiyaç duyulduğunda heyetler gönderme şeklinde gelişen diplomatik temasların özellikle 17. yüzyıldan sonra mukim Büyükelçiliklere dönüştüğü izlenmektedir. Osmanlı Devleti de bu gelişmeye ayak uydurmak zorunda kalmış, ilk Osmanlı kalıcı Büyükelçiliği 1792 yılında Londra’da açılmıştır.
Büyükelçiliklerin kalıcı duruma dönüşmesi ile diplomasi mesleğinin belirli kurallar çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği daha da büyümüş, 18. ve 19. yüzyıllar Diplomatik Bağışıklık ve Ayrıcalıkların da geliştiği ve uygulanmasının sürekli ve düzenli hale geldiği dönemler olmuştur. Bu dönemlerde bazı ülkelerin Diplomatik Bağışıklık ve Ayrıcalıkları kolonyalist ve baskıcı politikaları yönünde istismar ettikleri de izlenmektedir.
“Diplomatik Dokunulmazlıklar ve Ayrıcalıklar” 20.yüzyıla kadar teamüli hukuk olarak gelişmiş ve uygulanmıştır. Birleşmiş Milletlerin kurulmasından sonra ise diplomasinin yürütülmesi kural ve kaideleri yazılı hale getirilmiş, BM içinde yapılan bir çalışma ile 2 Anlaşma ortaya çıkartılmıştır.
Diplomasi ile ilgili tüm teamüli kurallar BM Anlaşmaları olarak düzenlenmiş olup, bugün ülkeler arasındaki ilişkiler 2 ana Anlaşma üzerinden yürütülmektedir. Bunlar 1961 tarihli Diplomatik İlişkilerin Yürütülmesi ve 1963 tarihli Konsüler İlişkilerin Yürütülmesi Viyana Sözleşmeleridir. Hemen tüm BM üyesi ülkeler bu iki Anlaşmaya da taraftır.
Diplomatik ilişkilerin nasıl başlayacağından, diplomatların unvanlarına, diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıklara kadar her şey bu Anlaşmalarda yer almaktadır. Her ne kadar bazen aşırı gibi gözükse de bu kural ve kaidelerin ülkeler arasında diplomatik münasebetlerin devamı için zorunludur.
1961 ve 1963 Viyana Sözleşmeleri ile geniş haklar ve ayrıcalıklar tanınsa da diplomatlar genel bir kural olarak bulundukları ülke yasalarına saygı göstermek ve uymak zorundadır. Diplomatların davranışları kurallar dışına çıkıyorsa bulunulan ülkenin alabileceği kararlar bulunmaktadır. Bu kararların en son adımı söz konusu diplomatın “istenmeyen kişi” ilan edilmesidir. İstenmeyen kişi ilan edilen diplomatın görev gördüğü ülkeden belirlenen süre içinde ayrılması zorunludur.
Hangi diplomatların Diplomatik Bağışıklık ve Ayrıcalıklardan yararlanacağı konusu da Viyana Sözleşmelerinde tespit edilmiştir. Gönderen ülkenin diplomatlarını kabul eden ülkenin Dışişleri Bakanlığına bildirmesi ve kaydettirmesi gerekmektedir. Kabul eden ülke açısından ancak kendi Dışişleri Bakanlığında kayıtlı diplomatlar Viyana Sözleşmelerindeki dokunulmazlık ve ayrıcalıklardan yararlanabilirler.
Büyükelçiler için durum daha da karmaşıktır. Gönderen ülkenin bir vatandaşını Büyükelçi olarak atayabilmesi için önceden kabul eden ülkenin “onayını” alması zorunludur. Kabul eden ülkenin Büyükelçi olarak gönderilmek istenen kişiyi reddetmek hakkı bulunmaktadır. Çok karşılaşılan bir olay olmamakla beraber, Büyükelçilere onay verilmemesi arada sırada rastlanılan bir durumdur. Böyle bir durumda Büyükelçiyi göndermek isteyen ülkenin “misilleme” yapması imkan dahilinde olup, ülkeler gerekli bir sebep olmadan Büyükelçilere “onay” vermeme hakkını çok kullanmazlar.
Büyükelçilerin “istenmeyen kişi” ilan edilmeleri ise çok daha az rastlanan bir gelişmedir. Büyükelçinin “istenmeyen kişi” ilan edilmesi söz konusu iki ülke arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde bozulduğuna ve diplomatik ilişkilerin kesilme aşamasına yaklaştığına işaret eder. Büyükelçisi istenmeyen kişi ilan edilen ülkenin “misillemede” bulunması beklentisi yüksektir.
Viyana Sözleşmeleri bugün ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerin yürütülmesi için gerekli zemini ortaya koymaları bakımından önemlidir. Ancak bu Sözleşmelerde belirlenen bütün hakların, diplomatik misyonlara ve diplomatlara tanınan ayrıcalıkların “iyi niyet” ve “amaçları” çerçevesinde kullanılması esastır. Bu nedenle Dünya Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda işlenen cinayete tepki göstermiş, Suudi Arabistan yönetimi bu nedenle ciddi bir prestij kaybına uğramıştır.
Diplomatik ilişkilerin yürütülmesinde son dönemlerde sıklıkla rastlanan bir durum dış politikada karar alıcıların dış politikanın oluşturulması safhasında görüşmelere yoğun bir şekilde katılmalarıdır. Teknolojinin gelişmesi seyahat imkanlarını büyük ölçüde arttırmıştır. Dış politikada karar alıcılar sıklıkla ülke dışında temaslar gerçekleştirebilmekte, karşıtlarıyla yüz yüze görüşebilmektedir. Bu karar alıcıların dış politikada “doğru” ve “sağlıklı” kararlar almalarını kolaylaştırıcı bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Bu sayede dış politikada karar alıcılar Dışişleri Bakanlıklarının dış uzantılarından (Büyükelçiliklerden) gelen rapor ve değerlendirmeler yanında, doğrudan kendi gerçekleştirdikleri görüşmelerin, yerinde elde ettikleri bilgi ve gözlemlere dayanan kararlar alma imkanı elde etmişleridir. Özellikle Dışişleri Bakanları (artan ulaşım imkanları sayesinde) artık yılın çok önemli bir bölümünü ülke dışında ziyaretlere ayırabilmekte, yılın diğer bölümünde ise kendi ülkelerinde yabancı karşıtlarını ağırlayarak ve onlarla görüşerek geçirebilmektedir.
Dış politikanın oluşturulmasında, ziyaretler sırasında yapılan doğrudan temaslar yanında, giderek daha fazla rol oynamaya başlayan bir gelişme de telefon görüşmeleridir. Ülke liderleri dış politika temas ve kararlarında giderek artan bir şekilde “telefon diplomasisini” kullanmaya başlamışlardır. “Telefon diplomasisinin” karar alıcılara zaman kazandırdığı açıktır.
Haberleşme teknolojisinde meydana gelen gelişmeler, gizli telefon haberleşmesini sağlayan teknolojilerin ortaya çıkması “telefon diplomasisinin” daha da yaygınlaşmasında önemli bir katkı yapmıştır. Bugün aralarında ABD Başkanı Trump, Rusya Devlet Başkanı Putin de olmak üzere birçok Dünya lideri uluslararası sorunlarda karar alabilmek ve uluslararası sorunların çözümüne katkı yapabilmek için telefon diplomasisini çok yaygın bir şekilde kullanmaktadır.
Dış politika konusunda karar alıcı durumundaki liderler ve siyasetçilerin seyahat imkanlarının büyük ölçüde artması, telefon diplomasisinin çok yaygın bir şekilde kullanılmaya başlaması Büyükelçiliklerin görevlerini de etkilemiştir. Bugün Büyükelçiliklerin ve Büyükelçilerin ülkelerdeki dış politika karar alıcıları, ülke liderleri tarafından (görüşme ve temaslarda) aracı olarak kullanılması çok daha az rastlanan bir durumdur.
Lider ve ülke üst yönetiminde bulunan siyasetçilerin diğer ülkelerdeki karşıtlarıyla doğrudan görüşme ve fikir alış-verişinde bulunma imkanlarının (bu ölçüde) artması Büyükelçiliklerin görevlerini de etkilemiştir. Bu konuya başka bir yazımda ayrıntılı olarak döneceğim.
Paylaş