Paylaş
Mecidiyeköy'deki çalışma evimde çatlamak üzere olan bir mesaneyle uyandım. Gece içkiyi yine fazla kaçırmıştım anlaşılan. Bir koşu tuvaletin yolunu tuttum. (Şimdi yazacaklarımdan ötürü sizlerden çok özür dilerim, ama başka türlü anlatamam.)
Pijamamın içinde çiş yapmaya yarayan organımı aramaya başladım. Ara-tara ki bulasın... Ne cehenneme kaybolmuş, nereye tüymüş bilinmez. Bir süre ‘‘Şeytan aldı götürdüü... Satamadan getirdii...’’ diye dört dönüp yalvardımsa da herif ortaya çıkmadı. Zar zor klozetin üstüne oturup tanımadığım bir yerimden çişimi yaptım. Demek ki çiş yapmak için o moruk hıyara mecbur değilmişim.
Yüzümü yıkarken gözüm göğsüme takıldı. Kış kavunu iriliğinde iki de memem oluşmuştu. Göbeğimin üstüne doğru biraz sarkıp yayılmışlardı ama, yine de fena değillerdi. Sıkı bir sütyenle toparlanabilirlerdi.
Soyunup bedenime altlı üstlü baktım ve kaçınılmaz kaderimle yüzyüze kaldım. Bir erkek olarak yatmış, bir kadın olarak uyanmıştım.
Bir an Franz Kafka adlı Çek yazarın Değişim adlı öyküsü aklıma geliverdi. Adını şimdi unuttuğum öyküdeki delikanlı da sabah yatağında bir hamam böceği olarak uyanmıştı. Demek hayatta böyle şeyler olabiliyordu. Ben çok şükür bir hamam böceği değil, sadece bir kadın olarak uyanmıştım.
Hemen üstüme bir şeyler geçirip karşıdaki eczaneye koştum ve bir Orkid istedim. Ne işe yaradığını pek bilmiyordum ama, televizyonda reklamlarını görüp pek beğenmiştim. Kadınların kullandığı ter bezi gibi bir şeydi. Sıcaklar bastırınca benim bacak aralarıma da faydalı olurdu. Eczacı hanım,
‘‘Kızınız için mi istiyorsunuz’’ diye sordu.
‘‘Hayır kendim için istiyorum. Üstelik, nasıl kullanacağımı da tarif eder misiniz?’’
Eczacı hanımın suratıma tuhaf tuhaf bakmasından bu işte bir yanlışlık olduğunu anladım. Orkid'imi alıp eve döndüm ve aynanın karşısına geçtim. Kadın olmuştum ama, 45 yıllık bıyıklarım hálá haşmetli burnumun altında haşmetle duruyorlardı. Demek ki hem iri memeli, hem de bıyıklı bir kadın insanların garibine gidiyordu.
Memelerimi kesemeyeceğim için bıyıklarımı kestim. Tam yarım asırlık bıyıklarımdan ayrılırken gözlerimden iki damla yaş yuvarlandı. Sonra da gözüm göğsüme takıldı. Bıyıkları halletmiştik ama, göğüs kıllarımı ne yapacaktım? Ya kadın olarak bir gün canım çeker de dekolte giyinirsem?..
Yanlış anımsamıyorsam kadınlar tüylerini ağda ya da bazı ilaçlarla yok ederler. Benim bu tembellikle şeker kaynatıp ağda yapacak halim mi var?.. Güzelim kıvırcık ve aklanmış kıllara da bastım jileti!.. Oh yahu, ruhumu bir serinlik kapladı. Meğer bizim göğsümüz kanter içinde kavrulurken, kadın milleti ortalıkta ferah-fahur gezermiş. Belki de erkeklerin kadınlardan üç kat fazla kalp krizi geçirme nedeni budur.
Kıl dökümünden sonra kılık kıyafet sorunu gündeme geldi. Eşimin boyu 160 santim, benimki 185 santim olduğundan evdeki entari ve eteklerden faydalanamadım. Ama en dar pantolonumu ve mor çiçekli bir gömleğimi giyip küpe, kolye ve bilezik gibi ciciler takındım. Sulu boyalarımla kendime kırmızı ağızlar, siyah kirpikler, koyu pembe yanaklar ve mazi göz kapakları yaptım. Sonra da bir eşarpla kafamın kelini fiyakalı bir şekilde örttüm.
Kadınlık dekorasyonu tamamdı ama kadınlık nasıl bir şeydi? Nasıl ve kimden öğrenecektim kadınlığı?..
Önce eşime ve kız kardeşime sormayı düşündüm. Ama geçirecekleri şoktan ötürü konuşabilecekleri bile şüpheliydi. Ben de telefonla Pakize'yi aradım. Hem dostluğuna, hem kadınlığına güvenirim.
‘‘Buyrun ben Pakize Suda.’’
‘‘Pakize'ciğim, seninle hemen görüşmeliyim. Ben Oğuz.’’
‘‘Ne oldu Oğuz Ağabey?’’
‘‘Neler olmadı ki?.. Mesela ben artık senin Oğuz Ağabey'in değil, Oğuz Ablan'ım.’’
‘‘Oğuz Ağabey, pardon Oğuz Abla... Seni hemen bekliyorum.’’
Derhal sokağa fırladım. Daha bir taksi yakalayamadan omuzuma zor varan iki maganda zampara beni yakaladı.
‘‘Yavruu!.. Kaç para?’’
‘‘Ne yavrusu ulan, ben sizin babanız yaşındayım. Dur yanlış söyledim, ananız yaşındayım.’’
‘‘Öyleyse kıçını niye sallıyorsun?’’
‘‘Hiçbir yerimi sallamıyorum hıyar, yürümeye çalışırken sol dizimdeki ve ayak bileğimdeki ağrılar yüzünden topal bastığım için kıçım sallanıyor olabilir.’’
Herif dediklerime inanmadı ve sallanan yerlerime el attı. Ben de onun önce midesine bir sol sonra da fındık kadar çenesine bir sağ direkt vurunca, gariban maganda kapaklanıverdi.
‘‘Kaç lan Hüsnüü!.. Bu karı deelmiş, bu herif dönmeymiş’’ diye yerden ciyaklamaya başladı. Ben de her ne kadar,
‘‘Gel Hüsnü'cüüm, geh bili bili!..’’ diye arkadaşını çağırdımsa da herif toz oldu.
*
Pakize beni rujlu, küpeli ve memeli görünce koca bir kadeh viskiyi bir kerede dipledi.
‘‘Kader utansın, gördüğün gibi artık ben bir kadınım. Ama geç kalmış bir kadınım. Lütfen bana kadın olmayı öğret Pakize'ciğim.’’
Pakize bir sigara yakıp hicranla içine çekti ve dışarıya hiç duman koyvermedi.
‘‘Heriften önce uyanıp kahvaltı hazırlayacaksın. Ama o geç uyanacağı için senin özenle hazırladığın tostlara, meyve sularına, yumurtalara hiç dokunmayacak ve sana ikram olsun diye yarım bardak çay fırttırıp kapıdan fırlayacak. Sonra giydirip, kuşatıp, yedirip, içirip çocuklarını okula göndereceksin. Daha sonra evi derleyip toparlayacaksın. Çamaşırdan çıkmış gömlekleri, çarşafları ütüleyeceksin. Arkadaşların telefon edecek. En sevdiğin aktörün filmi yakınımızdaki sinemada oynuyormuş. Tabii, akşama ne pişirsem paniği başladığı için sinemaya gidemeyeceksin. Geçen sefer yaprak sarmayı sevmişti... Ama kabak dolmasını denesem mi?.. Gece olunca sofra başında ve mum ışığında kocanı beklerken o gece yarısı adam üç-dört sarhoş iş arkadaşıyla gelebilir. Hazır olmalısın. Sen mutfaktaki buzluktan yedek yemekleri çıkarırken sarhoş arkadaşlarından biri sana mutfakta sarkmaya çalışır. Ama rezillik çıkmasın diye bağrına taş basıp idare edersin.’’
‘‘Dur Pakize, Allah aşkına dur!.. Yüreğim sıkıştı. Kadınlık böyle rezil bir şey mi?’’
‘‘Evet Oğuz Ağabey.’’
‘‘Abla dedik.’’
‘‘Peki Oğuz Abla... Hatta senin uykunun en derin yerinde kocan aşka gelir, sen de orgazm taklidi yaparsın.’’
‘‘Bunun taklidi nasıl oluyor ki?’’
‘‘Çok kolay, ülkemizdeki kadınların yarısından fazlası yapabiliyor. Sen de yakında öğrenirsin.’’
Birden mazide kalan erkeklik damarlarım kabardı.
‘‘Hööst!.. Ben böyle rezilliğe ve adaletsizliğe dayanamam. Ben adamı paspas gibi çiğnerim. Ağzını burnunu dümdüz ederim!..’’ diye bağırmaya başladım.
‘‘Hiçbir şey edemezsin. Eğer namuslu bir kadın diye tanınmak istiyorsan, paşa paşa dayağını yiyip oturursun. Mor bir gözle dolanıp gıkını çıkarmazsın. Herbirkesler de sana, 'Aaa, ne hoş bir aile kadını' diye alkış tutar.
*
Sabahın köründe mesanem çatlayacak gibiydi. Kalkıp tuvalete koştum. Çiş aletlerim yerli yerindeydi. Demek ki az önce bir kábus görmüştüm. Yüzümü yıkarken keyifle bıyıklarıma baktım. Sonra giyinip çalışma evimden aile evime koştum. Tekmelediğim sokak kapısını mahmur gözlerle açan eşime,
‘‘Sabah çorbam hazır mı? Hazır değilse sen bilirsin!..’’ diye höykürdüm.
‘‘Oh be!.. Erkeklik gibisi var mı? Sen çok yaşa Oğuz Ağabey!..’’
Paylaş