Paylaş
Selami, yanına oturduğumun farkına bile varmadı. Gözlerini önümüzdeki ağacın tepesine dikmiş keyifli bir suratla kımıldamadan oturuyordu.
Selami, bir şirkette şoför olarak çalışıyormuş. Ama son krizden o da nasibini aldığı için şimdi işsizdi. Bir aydır bizim evin önündeki parkta gözlerini havaya dikip bir bankta oturuyordu. Yani benim park bankı arkadaşımdı. Safçana, fakat tosun gibi bir Anadolu delikanlısıydı. Elinde unuttuğu sigara tükenip de parmaklarını yakınca, ‘‘Uyy!..’’ diye yerinden hopladı.
‘‘Yine daldırmışsın bakıyorum.’’
‘‘Hayal kuruyordum abi. Hayal kurmayı çok seviyorum. O da olmaza hayatın çekilir yanı yok.’’
‘‘Ne hayali kuruyordun bakalım?’’
‘‘Her zamanki hayallerim işte. Güzel bir araba, bir de kız filan...’’
‘‘Araba ne renk?’’
‘‘Kırmızı bir 4 çarpı 4 Çeroki.’’
‘‘Kırmızı çok kir gösterir. Üstelik bu trafik sıkışıklığında deve gibi bir arabayı ne yapacaksın? Park yeri bile bulamazsın. En iyisi sana gümüş renkli bir Honda alalım.’’
‘‘Hiç olmazsa bir BeMeVe alsaydık abi.’’
‘‘Olmaz, parçası çok pahalı. Üstelik bizim yollara gitmez. Hem parayı nereden buldun bakalım?’’
‘‘Bu haftaki Sayısal'da 6'yı tek başıma ben tutturdum. Tam 800 milyar verdi. Ben de yarısını bankada faize yatırdım. Yarısını da keyfim için harcayacağım.’’
‘‘Hepsini harcasana oğlum.’’
‘‘Yine meteliksiz kalmaktan korkuyorum.’’
‘‘Korkacak ne var yahu, Sayısal'ı hayalinde bir daha tutturursun. Nasıl olsa bu senin hayalin.’’
‘‘Doğru be abi... Tamam hepsini yerim.’’
‘‘Kız nasıl bir şey?’’
Sözün burasında Selami'nin ağzı yayıldı, gözleri baygınlaştı.
‘‘Kız bir içim su abicim. Altın gibi sarı saçlı, selvi gibi uzun boylu... Televizyondaki mankenlerden güzel... Ama onlar gibi sıska değil, eti budu yerinde.’’
‘‘Bence senin seçtiğin kız yanlış.’’
‘‘Niye be abi?’’
‘‘Bir kere sen kısa boylusun. Kız senin tependen bakacak, bozulup duracaksın.’’
‘‘Sahi yahu!..’’
‘‘Üstelik bilumum herif milleti yanındaki kıza yutkunarak bakacak, ilk fırsatta iş tutmaya çalışacak. Sen bir Anadolu çocuğusun, böyle hıyarlıkları miden kaldırmaz. Elinden her an bir kaza çıkabilir, hapislerde sürünürsün alimallah.’’
‘‘Vallaa çok haklısın abi, şimdi ne yapacağız?’’
‘‘Sana yeni bir kız bulacağız. Şimdi boyu boyuna, huyu huyuna uygun pek güzel olmayan ama hanım hanımcık esmer bir kızcağızı hayal et.’’
‘‘Hiç olmazsa yine sarışın olsaydı.’’
‘‘Ben inatçı biri değilimdir. En iyisi ikisinin ortası kumral bir kız olsun. Ne de olsa bu senin hayalin.’’
‘‘Sağol abi.’’
‘‘Eh, arabayla kızı bulduk Selami. Bundan sonraki hayalin ne?’’
Selami'nin ağzı yine keyifle yayıldı.
‘‘Kızı arabaya attığım gibi ver elini Paris. Televizyonlarda göre göre Paris'e karşı içimde bir özlem uyandı. Eyfel Kulesi'nin altında kızla bir resim çektirip arkadaşlara göndereceğim.’’
‘‘Hiç yurtdışına çıktın mı?’’
‘‘Ne gezeer, Edirne'ye bile gitmedim.’’
‘‘O zaman arabayla değil, uçakla gideceksin. Avrupa otobanlarında yolunu kaybedersin. Yabancı dil de bilmiyorsun, perişan olursun. Üstelik Paris'te ne işin var? Eyfel Kulesi denen o hurda demir yığınının altında resim çektireceğine, gidip tarihi Piza Kulesi'nin altında resim çektir. Oradan da Floransa'ya geçip Botiçelliler'i, Mikel Ancelolar'ı filan görürsün.’’
‘‘Bunlar Fatih Terim'in futbolcuları mı abicim?’’
‘‘Uyuma Selami, Fatih Floransa'dan Milan'a geçti. Bu dediklerim dünya tarihinin en büyük ressamlarıdır. Hele Botiçelli'nin Floransa'daki Venüs'ün Doğuşu adlı tablosunu görünce bayılacaksın.’’
‘‘Ama ben resim değil, Paris'teki değirmenli gece kulübüne gidip çıplak dans eden canlı kızları görmek istiyorum.’’
‘‘Mulen Ruj yani.’’
‘‘Evet o Mulen...’’
‘‘Sen enayi misin be!.. Kız arkadaşın seni ağzı açık ayran budalası gibi çıplak karılara bakarken görünce neler olacak hiç düşündün mü? Ya günlerce beş karış surat asacak, ya da vıdı vıdıya başlayıp bütün geziyi burnundan getirecek.’’
‘‘Yapar mı dersin?’’
‘‘Tabii, sen kadın milletini daha iyice tanımadığın için öyle saf saf konuşuyorsun.’’
Selami bir sigara yaktı, hiç konuşmadan sigarasını derin nefeslerle içip bitirdi. Sonra,
‘‘Galiba kızı Türkiye'de bıraksak daha iyi olacak’’ dedi.
‘‘Tabi yahu, oralarda kız mı yok? Hatta bir değil, 11 tane bile bulursun. Bu hayal senin hayalin değil mi?’’
‘‘Sahi yahu, bulurum valla...’’
‘‘Ama kızlarla nece konuşacaksın bakalım?’’
Selami yine uzun uzun düşündü. Sonra yüzü aydınlandı.
‘‘Türkçe bilen Fransız kızları hayal ederim be!..’’
‘‘Bu gavuristan hayallerini nereden icat ettin yahu? Sen salak mısın oğlum? Bu mevsimde oralar cayır cayır yanıyor. Alman'ı, Fransız'ı, İngiliz'i ve bilumum gavur milleti, dilleri bir karış dışarda akın akın Antalya'ya, Marmaris'e geliyor. Benden sana bir ağabey tavsiyesi; bir yat kiralayacaksın, içine de Türkçe bilen turist kızları dolduracaksın. Sonra da İstanbul'dan Antalya'ya doğru pupa yelken yola çıkacaksın.’’
‘‘İyi ama ben denizcilikten anlamam. Hatta yüzme bile bilmem.’’
‘‘Daha iyi ya, yüzmeyi sana kızlar öğretir. Üstelik emrinde kaptan, kamarot ve bir sürü denizci olacak. İstersen Marmara Adası'nda, ister Avşa'da demirler, iki üç kadehle taze balık yersin. Sonra Çanakkale Boğazı'ndan çıkıp Edremit Körfezi'nde bir tur atarsın. Kuşadası'na uğrayıp birkaç limuzin kirala, kızlarla gidip Efes Harabeleri'ni görün mutlaka. Bakın bizde neler var diye kızlara hava at. Gece için yata bir ince saz takımı kirala. Hatta bir de dansöz getirt de zavallı turist kızlara göbek atmayı öğretsin. Oradan bastır Bodrum'a, Ölüdeniz'e, Göcek koyuna... Kızlar anadan üryan Sirenler gibi denizde oynaşırken, sen dokuz derecelik buz gibi Belçika kral birasını yudumla. İnce saz takımın Rast peşrevi geçerken dağların bulutlara karışmış zirvelerine bakıp yine hayal kur Selami'ciğim.’’
Selami'ciğimden ses çıkmadı. Dönüp baktım gitmişti.
* * *
Birkaç gün sonra parkta Selami'yi yine gördüm. Anladığım kadarıyla yine hayal kuruyordu. Ama yüzündeki ekşi ifadeye bakılırsa hayallerinden pek hoşnut değildi.
‘‘Merhaba Selami, hayaller nasıl gidiyor?’’
‘‘Merhaba abicim, hayaller pek iyi gitmiyor.’’
‘‘Hayrola ne oldu? Ege ve Akdeniz turundan memnun kalmadın mı?’’
‘‘Öyle bir hayal göremiyorum.’’
Selami konuşurken yüzüme değil, utangaç bir ifadeyle yere bakıyordu.
‘‘Ya nasıl hayaller görüyorsun?’’
‘‘Söylemesem daha iyi.’’
‘‘Korkma söyle. Ben açık görüşlü ve hoşgörülü bir adamımdır.’’
‘‘Ne zaman hayal kurmaya kalksam, gözümün önüne hep sen geliyorsun abiciğim.’’
‘‘Eee ne var bunda?’’
‘‘Ama hayalimde ben hababam gırtlağını sıkıp seni denize atıyorum. Başka hayal de göremiyorum.’’
‘‘Beni denize nereden atıyorsun?’’
‘‘Ne bileyim, sahilden bir yerden atıyorum.’’
‘‘Öyle her yerden olmaz, atacaksan Sarayburnu'ndan at. Güçlü akıntı beni Adalar'a kadar götürür, arkandan iz bırakmamış olursun.’’
Selami hem küfredip hem ağlayarak bir koşu kopardı ve parktan çıkıp gitti. Delikanlıyı bir daha göremedim. Oysa ona daha çok güzel hayaller kurması için yardıma hazırdım.
Paylaş