Huysuz İhtiyar

Haberin Devamı

Saçma saçma matitas!..

Geçen hafta, doğru dürüst bir konu bulamadığım için bu sayfada aklıma ve ağzıma ne gelirse saçmalamıştım. Meğerse, milletimiz saçmaya ne düşkünmüş!.. Aman efendim, daha da saçma isterük diye bir mektuplar, bir telefonlar yağdı ki methü sena dolu... Demek aklı başında adamdan ve akıllı uslu laftan milletime gınalar gelmiş ki saçmalayacak adam peşine düşmüş.

Ne demek efendim, emriniz olur... Bende saçma sapan kelamın rotatif makinesi var. Zaten atalarımız ne demiş: Keçi mokundan saçma, petkan sıkıysa saçma!..

*

‘Bu tencere ne kadar?..’’ ‘‘Sizin için 5 milyona olur beyim.’’

‘‘Pekii, ya bu ekmek kızartma makinesi kaça?’’

‘‘Sizin için 12 milyona olur.’’

‘‘Ama ben kendim için istemiyorum ki... Bir arkadaşıma alacağım.’’

‘‘Haa, o zaman fiyatı 9 milyon.’’

*

‘Çek elini oramdan Bekir!.. Yapma diyorum, ben bakireyim.’’

‘‘Ben de bakireyim sevgilim.’’

‘‘Erkeğin bakiresine bakire denmez.’’

‘‘Ya ne denir?’’

‘‘Bakir denir Bekir.’’

‘‘Bunca yıldır bakire kalmayı nasıl becerdin?’’

‘‘Çok zor oldu, yıllarca kot pantolonla gezdim. Geceleri tek gözüm açık uyudum. Üşütmemek için yazın bile yün fanila giydim.’’

‘‘O niye?’’

‘‘Nezle olup bir hapşırdın mı bekaret gider.’’

‘‘Vay yahu, ben bu bekaretin bu kadar uçar kaçar bir şey olduğunu bilmiyordum.’’

‘‘Tabii, dünyanın en değerli şeyidir. Ölene kadar da bekaretimi muhafaza edeceğim.’’

‘‘Allah gecinden versin ama ölürsen böyle değerli bir şeyin kara topraklara girmesine nasıl razı oluyorsun?’’

‘‘Hiç olur muyum bakir Bekir'ciğim... Bekaretim benden sonra da yaşayacak. Ben bütün organlarımı şimdiden bağışladım. Ölünce gözlerimi udi Metin Bey'e takacaklar. Burnumu da Seren Serengil'e...’’

‘‘Afedersin ama, senin burnun biraz haşmetli... Seren Serengil'in hokka gibi burnu var zaten.’’

‘‘Hokka gibi değil, nokta gibi burnu var. Kestire kestire bezelye kadar kalmış. Üç beş yıl içinde o da erir gider. Ama benimkini takarsa daha üç ameliyat kaldırır. Göbeğimi de Sibel Can'a vasiyet ettim.’’

‘‘Niye?..’’

‘‘Kızcağızın ancak tek göbeği var. Aynı anda göbeğini iki televizyon kanalında gösteremiyor. Onu bu azaptan kurtaracağım.’’

‘‘Pekii, ya bekaretini kime bırakacaksın?’’

‘‘Huysuz Virjin'e!.. En garantili yer onda!..’’

‘‘İyi ama bakire kalmak için bunca yıl niye bu kadar uğraşıp didindin?’’

‘‘Bakan olmak için bakir Bekir sevgilim... Artık bekaret kontrolu yapmadan insanı bakan bile yapmıyorlar!..’’

*

Fahri, saçları dikilmiş ve gözleri belermiş bir halde yelyepelek geldi. İyi çocuktur, hoş çocuktur, sakin ve terbiyeli çocuktur.

‘‘Abi ben bir cinayet işlemek istiyorum.’’

dedi.

‘‘Elini tutan mı var, işleyiver!..’’

‘‘İşle demek kolay, ama kimi öldüreceğimi bilmiyorum.’’

‘‘Ohhooo, derdin bu olsun. Ülkede tepelenecek adamdan bol ne var!.. Madem böyle hayırlı bir işe niyetlendin, seç seç vur.’’

‘‘İşte dert burada ya!.. Bir türlü seçim yapamıyorum.’’

‘‘Kura çekelim, kime kısmet olursa...’’

‘‘Yok abi, ben hayatımda kimsenin hakkını yemedim. Ahmet'i vursam Mehmet'in hakkı kalır. O yüzden sana akıl danışayım dedim.’’

Bu dünyada kimin ne kadar yaşayacağını tayin etmek doğrusu büyük keyif!.. İktidar babalanması bu olsa gerek. Bir anda içim gururla doldu, muhtemelen boyum da birkaç santim uzadı.

‘‘Fikret Ercan'a ne dersin?’’

‘‘O da kim?’’

‘‘Bizim gazetenin Yazı İşleri Müdürlerinden biri.’’

‘‘Ne oldu? Sana bir kerizlik mi yaptı?..’’

‘‘Hayır yapmadı. Ama her an yapabilir. Onda öyle bir hal seziyorum.’’

‘‘Hiç tanımadığım adamı niye öldüreyim?’’

‘‘Tanıştırırım yahu!..’’

‘‘Yok abiciğim, belki iyi biridir sonra ömür boyu vicdan azabı çekerim.’’

‘‘Tabii iyi biri... Ama bundan sana ne. Hangisi iyi hangisi kötüsü diye dibini koklayarak kurban seçilir mi?.. Kurban mı seçiyorsun kavun mu?.. Zaten senin gibi bir mıymıntı cinayet filan işleyemez!..’’

‘‘Vallahi işleyeceğim abiciğim. İnanmazsan nah işte bak.’’

Fahri, koltuk altından eşşek kadar 45 kalibrelik bir Kolt tabanca çıkardı. Okuduğum polis romanı tecrübelerimden biliyorum; bu namussuzun kurşunu 9 mm. olup adama bir rastladı mı, nal gibi delik açar. Deliğin bir yanına gözünü dayarsan, öbür yanı dikizlersin.

‘‘Bunu alabilmek için boğazımdan kesip 4 ay para biriktirdim. Bir haftadır da atış talimi yapıyorum. Merminin tanesinin kaç para olduğundan haberin var mı? Cinayet işlemek niyetinde olmasam bunca masrafa niye gireyim?..’’

‘‘Apo'ya veya Cemalettin Kaplan'ın hayırlı halife evladına ne dersin?...’’

‘‘Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bırak Edirne'yi, ben ömrümde daha Tekirdağ'dan öteye gitmedim. Yaban ellerde kümesini şaşırmış tavuk gibi dolanıp 'Afedersin eski yoldaş, Apo'nun nerede oturduğunu biliyor musun?' diye sokaktaki Rus'lara adres mi soracağım?’’

‘‘Haklısın, bu aklımı ben de beğenmedim. Peki, bizimkilere ne dersin? Şöyle, mafyadan kallavi biri falan? Becerirsen namın yürür ve bilumum işadamları, 'Aman Fahri'ciğim şu ihaleyi bana alıver... Şu bankayı bana yapıver!' diye kapında kul köle olurlar. Hapise düşsen bile, koğuşunu öyle bir donatırsın ki 5 yıldızlı Swissotel yanında harabe kalır. Sıkılırsan kaçıp Avrupa'da, Amerika'da turalarsın. Oralardan telefonla para kazanırsın.’’

‘‘Ben, para karşılığı cinayet işleyecek adam mıyım?.. Beni çıkarcı biri sandığın için sana çok teessüf ederim abi.’’

‘‘Hemen alınma Fahri'ciğim, madem cinayet işleyeceksin hayırlı bir cinayet olsun diye uğraşıyorum. Peki, siyasetçilerden birine ne dersin? Şöyle bir parti başkanı nallayıp sevaba girsen...’’

‘‘Aman abi, beni manda tezeğine bulaştır da siyasete bulaştırma!..’’

‘‘Bana bak, sen resmen kaytarıyorsun Fahri!.. Senin cinayet minayet işleyeceğin yok.’’

‘‘Vallaa işleyeceğim abiciğim. Bak her tarafım titriyor, sol gözüme tik geldi pırpırlanıp duruyor. Sabahlara kadar uyku tutmuyor yatakta fır dönüyorum. Birini vurup rahat etmezsem kendimi vuracağım!..’’

‘‘Hah şimdi aklıma geldi, tam senlik biri var. Herifi tepeledin mi bütün mahallelinin hayır duasını alırsın.’’

‘‘Kimmiş o?..’’

‘‘Batatis suvancı!.. Herif hoparlöründen batatis biyaa diye bir höykürüyor benim altıncı katın camları zangırdıyor. Geçenlerde konuklarıma tepsiyle çay ikram ederken adam aniden apartmanın dibinde bir bağırdı korkudan zıplamamla beraber, çayları konukların üstüne boca etmişim. Hepsinin ötesi berisi yandı.’’

‘‘Yok abi, ekmek parası için didinen adam vurulmaz.’’

‘‘Peki be, televizyondan birine ne dersin? Şöyle bir geyik muhabbetçi ya da orasını burasını hoplatan bir şarkıcı...’’

‘‘Olmaz, onlar artık sanatçı sayılıyorlar. Atamız, sanatçılar demiş kii...’’

‘‘Sende cinayet işleyecek yürek yok. İşi yokuşa sürüp duruyorsun. İnsan evlenirken bile bu kadar seçmecesini aramaz!..’’

‘‘Ekmek Mushaf çarpsın ki işleyeceğim.’’

‘‘Erkek sözü mü?’’

‘‘Erkek sözü!..’’

‘‘O zaman kıçı tutmadığı için evin her köşesine pisleyen, ilk fırsatta hırsızlık yapan, yılda en az 8 enik yavrulayan Portakal adındaki alçak bir kediye ne dersin?’’

‘‘Benim hayvanları ne kadar sevdiğimi bilmez gibi konuşuyorsun!..’’

‘‘Hani erkek sözüydü lan?..’’

‘‘Sözüm söz... Ama erkek eli kediye kalkar mı abiciğim?’’

‘‘Senin cinayet işlemek için daha 10 fırın ekmek yemen gerek. Erkek sözüymüş... Pöh!.. Ben seni bilmez miyim be, parmağın kesilse de iki damla kan görsen bitkisel hayata girersin!..’’

‘‘İşleyeceğim diyorum!..’’

‘‘Sen ibrişim al da mendiline dantel işle... Cinayet erkek adam işidir. Ama erkeğin de babayiğit kısmısının işidir.’’

‘‘Yani sen bana karı mı diyorsun şimdi?..’’

‘‘Demiyorum ama desem ne olacak?’’

‘‘Fena olacak abi.’’

‘‘Hattir lan palavracı!.. Fındık içi kadar adamsın. Bir şaplak yemeden yaylan da sabah sabah asabımı bozma.’’

‘‘Artık asabını bozulmaktan hayat boyu kurtaracağım abiciğim!..’’

‘‘Ne yapıyorsun ulan hıyar, sok onu yerine!.. Bak emniyeti de açık... Patlar matlar!..’’

‘‘Haklısın abi, tetiği kaç kere çektimse hiç tutukluk yapmadı.’’

‘‘GIRAVV!..’’

Yazarın Tüm Yazıları