HAFTA içi doğum günümdü. Bu yıl parti vermek, özel birşeyler yapmak gibi bir planım da yoktu doğum günümde. Bodrum’daydım, yakın dostlarla Ramazan öncesi bir uzun hafta sonu geçirmek için.
Cuma akşamı Tango Argentina’da güzel bir et yemeği, sonrasında Marina’da canlı müzik, Newold, Küba derken dostum Hosrov “Hadi buradan Bianca’ya gidelim” dedi. Öncesinde uğradığımız My Pavyon’da program bitmiş dağılıyordu ki Hosrov, My Pavyon ve Bianca’nın işletme müdürü Fahri, eşi ve baldızı ile Bianca’ya geçtik. My Pavyon’da Müslüm Gürses vardı o akşam ve Ankara, İstanbul’dan pek çok kişi onu dinlemeye gelmişti. Burada son günlerin arabesk konusundaki tartışmalarına girmek istemiyorum zira bence son derece gereksizdi bu. Örneğin ben hafta sonları sabahleyin evde yükses sesle klasik müzik dinlemeye bayılırım. Caz dinlerim, Türk Sanat Müziğini çok severim, üniversite yıllarımda solo da yapmıştım. Solo parçam “Bir kızıl goncaya benzer dudağın” idi. Türk Halk Müziği de severim, “Mihriban” türküsüne, bilhassa da onu Musa Eroğlu’dan dinlemeye bayılırım. Müslüm Gürses’i de, Orhan Gencebay’ı da büyük bir zevkle dinlerim. Kısacası müziği katagorize etmem.
Bianca’da özel akşam
Bianca’da o akşam adeta özel bir parti vardı. Ankara’dan dostlarımız da vardı, çok eğlendik. Ertesi günü Maça Kızı’nda akşam yemeği yedik arkadaşlarımla. Türkbükü’nde Ship Ahoy ve Mavi’nin sesleri kapatıldığı için bomboştu, bir sakinlik vardı burada ama Maki’nin barı geç saatte sessizliğe adeta meydan okuyordu müziğiyle. Ship Ahoy’a en son geçen hafta sonu bir uğramıştım arkadaşlarımla. Bar masası olarak kullanılan variller adeta bitişik olarak kumsala dizilmiş aralarından geçmeye imkan yoktu. Sahilde yürüyüş yapanlar da buradaki kalabalıktan geçemiyorlardı yoldan. Müzik güzel çalıyor ama volumü inanılmaz yüksekti. Yaş ortalaması da çok düşüktü özellikle iskeledeki bar masalarında. Bir akşam Mübariz Masimov’un Yalıkavak’taki Palmalife Otelinde yer alan Da Silvano’da yedik. Da Silvano New York’ta da ünlü bir İtalyan lokantası. Modern, floresan ışıkların hakim olduğu bir dizaynı var. Türk ve Azeri önemli şahsiyetleri ağırlıyor burası.
Yalıkavak lezzetleri
Yemekleri çok lezzetli. Küçük mezeleri güzel. Karışık deniz mahsülleri çorbasını tavsiye ederim. Yemek fiyatları Maça Kızı’ndan düşük. Şarap listesinde sayıca olmasa da yelpaze olarak geniş seçenekler var. 65 liraya makul şaraplar içilebileceği gibi şişesi 18 bin liraya Petrus, 5 bin liraya Chateau Margaux da var. Piyano başında bir sanatçı Türkçe, Azerice, Rusça, İtalyanca, her dilde şarkı söylüyor, sesi güzel. Ama sesi en güzel bana “İyi ki doğdun” şarkısını söylerken çıktı, tarih doğum günüm olan 3 Ağustos’a geçtikten birkaç dakika sonra. Çok mutlu olmuştum bu sürprize, masadaki yakın arkadaşlarımı teker teker öptüm. Pastanın mumunu üflerken de dileğimi tuttum. Yemekte önemli görevlerde bulunan arkadaşlarımızla memleket meselelerinden siyasete, bölgesel konulardan uluslarası ilişkilere kadar çeşitli konularda keyifli bir sohbet oldu. Oradan otelimize döndük. Sabaha kadar sohbet ettik kalabalık bir grup, zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Son akşam da klasikleşmiş bir balık lokantası olan Sait’teydik Yalıkavak’ta. Lezzetli mezeleri, balığı kadar Sait Bey’in sohbeti, anlattığı fıkralar, şarkılara eşlik etmesi gecemize renk kattı. Burada Julio Iglesias çalarken arkadaşlarım biraz bizden birşeyler çalmasını rica ettiğinde Sait Bey önce temkinli bir şekilde Sezen Aksu ile başladı. Oradan yavaş yavaş Türk Sanat Müziğine sonra da daha ağır parçalara geçtiler. İnsanların birden havası değişti, müziğe eşlik etmeye başladılar. Bir Bodrum hafta sonu daha bitmişti, ver elini Ankara.