Paylaş
Türk üreticilerini tekstil, makarna gibi ürünlerde damping yaptıkları gerekçesiyle suçlayan Avrupalılar,
bu kez Türk firmalarının ‘‘damping’’ iddiasıyla karşı karşıya. Makine Halısı Sanayicileri Derneği Başkanı Atilla Alptekin, özellikle Belçikalı ve Hollandalı makine halısı üreticilerinin damping yaptığının belirlendiğini ve hükümetten bu konuyu incelemesini isteyeceklerini söyledi.
Yıllarca Türk üreticilerini tekstil, makarna gibi ürünlerde damping yaptıkları gerekçesiyle suçlayan Avrupalılar, bu kez Türk firmalarının ‘‘damping’’ iddiasıyla karşılaşacak. Türkiye'deki makine halısı üreticilerini bir çatı altında toplayan Makine Halısı Sanayicileri Derneği Başkanı Atilla Alptekin, özellikle Belçikalı ve Hollandalı makine halısı üreticilerinin damping yaptığının belirlendiğini ve çalışmaların biter bitmez hükümetten bu konuyu incelemesini isteyeceklerini söyledi.
Özellikle yeniden yapılanma ve bunalımlı şirketlerin yönetiminde uzmanlaşan Dr. Atilla Alptekin, iki yıldır Gümüşsuyu Halı ve Yer Kaplamaları'nın Genel Müdürü. Alptekin, Amerika ve Avrupa'da kendi markalarıyla halı sattıklarını, özellikle ABD'de kurdukları pazarlama şirketinin bunda büyük rolü olduğunu belirtiyor.
Atilla Alptekin ile tekstildeki krizden halı sanayiinin sorunlarına, Gümüşsuyu'nun geleceğe dönük planlarına uzanan bir yelpazede sohbet ettik.
Halı sanayiinde son aylarda neler oluyor?
- Halıda son yıllarda bir talep patlaması yaşanıyor. Özellikle duvardan duvara halı talebi yurt içinde son birkaç yıldır yüzde 10-15 arasında arttı. Ancak talepten daha hızlı artan bir arz, üretim var. Bu, parça halı da biraz da hesapsızca kurulan aşırı kapasiteden kaynaklanıyor. Duvardan duvara halıda ise Gümrük Birliği ertesinde Avrupa'nın kapasite fazlası dampingli olarak ülkemize yöneldi. Arz - talep dengesi satıcı - üretici aleyhine değişti. Talep artıyor, ama arz daha hızlı artıyor. Bu da kar marjlarının daralmasına, aracılara vade açarak taviz verilmesine yol açıyor. Gerileyen fiyatlar karları düşürüyor, karlar zarara dönüşüyor, uzayan vadeler de işletme finansmanını artırıyor. Halı sektörü istikbalde ümit veriyor. Tünelin ucunda ışık var, ama tüneli bugünkü koşullarda geçmek zor. Rekabet adil değil.
Rekabetin adil olmamasının nedenleri neler?
- Aşırı yatırımlar yapıldı. Bu yatırımlar yapılırken eski makineler el değiştirdi. Bunları alanlar da standart ve kayıt ışı üretim yapıyor. Rekabet tatlı bir şey, ama haklı olması lazım. Devlet görevini yapıp rekabet ortamını oluşturması, oyunun kurallarına göre oynanmasını temin etmeli. Kayıt dışı üretim yapan bir kuruluş sadece Katma Değer Vergisi'nden yüzde 15 tasarruf sağlıyor. Kesinlikle karşı koyamayacağımız bir haksız rekabet oluşuyor. Devlet ya bu vergiyi toplamasın ya da herkesten alsın. O zaman kayıt dışı çalışanlar, düzgün çalışan firmalarla rekabet edemez, silinir. Hükümet adil bir vergi düzeni kurmazsa, piyasada kalmayı hakeden piyasadan çıkacak. Layık olmayanlar piyasada kalacak.
Halı sektöründe kayıt dışı üretimin büyüklüğü ne kadar?
- Halıda 80 milyon metrekare gibi bir üretim var. Bunun 30 milyon metrekaresi, belli bir standartı olan, markalı üreticilerin üretimi. Geriye kalanların da büyük bölümü kayıt dışı. Buna benzer bir değerlendirmeyi tekstil sektörü için yapmaya çalıştım. İplik, apre, ev tekstilinden konfeksiyona kadar tahmin ediyorum 30milyar dolar kadar bir üretim miktarı var. Aşağı yukarı sektörün ihracat imkanı 11-13 milyar dolar.
Yurt içinde 5.5-6 milyar dolarlık bir katma değer yaratılıyor olması lazım. Buradan da hükümetin 900 milyon dolar civarında KDV topluyor olması gerekiyor. Sanıyorum devletin topladığı KDV 600-700 milyon dolar. Demek ki kabaca, tekstil sektörünün üçte biri kayıt dışı. Devlet madem toplayamıyor, kimseden almasın, haksız rekabete neden olmasın. Öte yandan ithalat bacağı var. Avrupalı bizim pazarımızı cazip buluyor, pazarı kapmak için halıda damping yapıyor.
Damping konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Önümüzdeki birkaç ay içinde Makine Halısı Sanayicileri Derneği olarak bir başvuru yapma kararlılığı içindeyiz. Avrupa bu yöntemi yıllarca bize karşı uyguladı. Kaldı ki biz daha seçici olarak uygulamak istiyoruz. Biz onların malına karşı değiliz, bir kısıtlama peşinde de değiliz, ama damping yapmaya da hakları yok. Dampingi büyük ölçüde Belçikalı ve Hollandalı firmalar yapıyor.
Gümüşsuyu Halı, krizden etkilendi mi?
- Bir yıl evveline nazaran satışlarımız dolar bazında ve miktar olarak arttı. Buna rağmen karlılığımızda büyük gerileme var, hatta yılı zararla kapatıyoruz.Uzakdoğu'daki çöküntüye bağlı olarak Arabistan ve Rusya pazarında, gerilemelerle karşılaştık. Buna karşılık Amerika'da artan bir talep var. Biz, Uzakdoğu'daki çözüntüden fazla etkilenmedik. Uzakdoğu'da en büyük satışımız Japonya'ya oluyor. Burada yüzde 10'luk bir düşüy yaşadık. Arabistan'daki satışlarımızda gerilemeler var ama bunu Amerika ve Avrupa'daki satışlarımızın artmasıyla dengeledik. Gümüşsuyu Grubu'nun toplam 30 milyon dolarlık ihracatının 20 milyon doları halı sanayiinden sağlandı.
Krizde ihracatınızı nasıl sürdürdünüz?
- Satış zorlukları bizi Avrupa ve Amerika'da yeni bir yapılanmaya itti. Avrupa'da ana şirketimizin kurduğu bir pazarlama şirketini devraldıkk. Bir yıl içinde Avrupa'ya olan satışlarımızı 500 bin dolardan 3 milyon dolara çıkardık. Bundan cesaret alarak Amerika'da bir pazarlama şirketi kurduk. Resmen altı aylık. Şu anda Amerika'da 179 perakende satış noktasına Gümüşsuyu yazan kamyonlarla teslim yapıyor. Kendi markamızla bu pazardayız. Bir yandan perakendecilere satış yaparken, diğer taraftan Amerika'da Gümüşsuyu markamızı yaygınlaştırdık.
Krizi aşmak için iç piyasada neler yaptınız?
- Geçtiğimiz iki yılda yaptığımız 10 milyon dolarlık yatırımın büyük bölümünü kapasite artırımından çok, insana ve pazarlamaya ayırdık. Türkiye'de de dış pazarda olduğu gibi yeni bir arayışa girdik. Sadece Gümüşsuyu ürünlerini veya uyumlu olan alternatif ürünleri satacak bir mağazalar zinciri oluşturmaya başladık. 1998'de üçü İstanbul'da olmak üzere bu mağazalardan beş tane açtık, diğer ikisi Biga ve Salihli'de. İstanbul'da altıncıyı açıyoruz. Çorlu'da, Konya, Eskişehir, Elazığ ve Diyarbakır'da açacağız. Bu modeli geliştirmede Nur Akgerman'ın şirketi AKS'la çalıştık.
Başarılı şirketi yönetmek zordaki şirketten daha güç
Bugüne kadar çoğunlukla krizdeki şirketleri yönettiniz. Zordaki bir şirketle iyi bir şirketi yönetmek arasında ne fark var?
- Ben kriz olmadığı dönemlerde de krizdeki şirketleri yönettim. Bu bir ihtisas dalı. İyi iş o kadar iyi idare edemem herhalde. Gümüşsuyu krizde değil ama halı sektörünün de sorunları var. İyi olan şirketi yönetmek daha zor bir iş, iyiyi daha iyi, mükemmel yapmak için yaratıcı olmanız lazım. Halbuki zordaki şirketi yönetmek için yaratıcılık çok önemli değil, daha ziyade analitik bir düşünceye sahip olmanız, önceliklerinizi çok iyi belirlemeniz şart. Disiplinli bir ekip çalışması yapabilmeniz iyi bir moral hocası olmanız gerekiyor. İyi işi yönetmek için belli konularda uzman olmanız gerekmektedir. Halbuki zor anlarda bir şirketi yönetebilmek için her işi biraz bilmeniz gerekiyor.
Atilla ALPTEKİN
1942 İstanbul doğumlu Dr. Atilla Alptekin, yüksek öğrenimini ABD'de University of Massachussets Lowell'da, master'ını Massachusetts Institue of Technology'de yaptı. Doktorasını, University of North Carolina'da tamamladı. Türkiye'ye dönünce kısa bir süre Sümerbank'ta çalıştı. 1970-74 yılları arasında Çukurova Grubu'nda yöneticilik yaptı. 1974-1988 arasında İş Bankası'nın tekstil şirketleri Ceytaş, Mensa, Güney Sanayi2de sırasıyla Genel Müdürlük görevini üstlendi. 1988-90 arasında kendi müşavirlik firmasıyla Sümerbank, Sanko, Gümüşsuyu, Saray Halı, Kula, IFC, Coopers & Lybrand gibi birçok kuruluşa danışmanlık hizmeti verdi. 1990-97 arasında Bozkurt Mensucat Genel Müdürlüğü'nü yürüttü. 1997'de Gümüşsuyu Halı ve Yer Kaplamaları Genel Müdürlüğü'nü üstlendi. Alptekin aynı zamanda Makine Halısı Sanayicileri Derneği Başkanı ve Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı.
Paylaş